Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Şubat '13

 
Kategori
Güncel
 

Bim bam bom… Bizim de artık bir “Irak”ımız var…!

Bim bam bom… Bizim de artık bir “Irak”ımız var…!
 

ABD’nin nasıl girip çıkamadığı bir Irak bataklığı var idiyse, bölgesel güç olacağız, yeni Osmanlı olacağız hayaliyle bizim de tosun gibi bir Suriye belamız oldu. Büyüklükte olmasa da batağa girmekte bir süper gücü yakalamış bulunuyoruz.  Ancak, savaşlar boncukla yapılmıyor:

Nobelli ekonomistlere göre, Irak savaşının ABD’ye maliyeti gerçekte 3 trilyon dolardan fazla.

Türkiye’nin 2013, tüm bütçe gelirleri ise 370,1 milyar Türk lirası.(Yaklaşık 247 milyar dolar.)

ABD hem kendi gücü, hem de müttefikleri olmasına ve Saddam’ın kısa sürede devrilmesine rağmen Irak’tan 5 senede zor çıkabildi.

Bütün bu maddi ve insan kayıplarına karşılık ABD’nin Irak’ta 40 petrol şirketi var. Türkiye’nin ise, yalnız 1 (Genel Energy)!

Kırkta bir, zekat nevinden bir varlığın ve petrolle karşılaştırılamayacak getirisi olan müteahhit firmaların işlerinden gaza gelip o bölgelerin efendisi,  Kürtlerin hamisi olmaya soyunmak gerçekçi mi?

Kaldı ki, Suriye’de petrol yok!

Öyleyse bizim bu işten maddi çıkarımız ne?

Olsa bile “Yaratılanı seviyorsak Yaratan’dan ötürü”, başlarındaki adamı sevmiyoruz diye aynı Allah’ın kulları olan insanları öldürmek veya kaynaklarını zapt etmek hırsızlık-gasp malı yemek gibi haram değil midir?

Diyelim ki, Esad diktatör, biz de Suriyelileri kurtarmak istiyoruz.

Ama Suriyeliler bizden böyle bir şey istemiyorlar ki?

Toplam 700 bin civarında Suriyeli ülkelerini terk etmiş. 100 bin kadar Suriyeli mülteci var Türkiye’de.[*]

Savaş uzayıp karışıklık devam ettikçe insanlar mücadele etmek yerine kaçmaya çalışıyorlar. Veya buna mecbur kalıyorlar.

İlle de bir şey yapılmak isteniyorsa, muhalifleri destekleyip aynı ülke yurttaşlarını birbirine kırdırmak yerine, Esad’ın söz verdiği demokratik adımları atması için huzur ortamı yaratmak, savaşa değil, sükûna destek vermek niye olmasın?

Düne kadar kardeşimiz olan Esad ( başarılı bir toplum mühendisliği örneği olarak, sanki şimdiki başkasıymış gibi diktatör Esed), Saddam gibi değil, halkın yarısının desteklediği bir lider.

Eğer bir ülkeye demokrasi gelecekse o ülke halkının bunun için mücadele etmesi gerekir.

Her millet layık olduğu şekilde yönetilir. Halkın çoğunluğu gerçekten istese ve mücadele etse ne kral, ne imparator, ne de diktatör ayakta kalabilir. Tarih bunun örnekleriyle dolu.

Tarih ayrıca, bir yerlerde hazırlanmış planlara göre halkların birbirine kırdırılmasının örnekleriyle de dolu. İnsanlar tarihten, geçmişten ders almadıkları için döne döne aynı oyuna geliyor, böylece “Tarih tekrardan ibarettir” sonucuna ulaşılıyor.

Ülkeler bölünüyor, sınırlar tekrar çiziliyor. Etnik gruplar ve farklı mezhepler düşmanlığa, ayrılığa dönüştürülüyor. Büyük ülkeler küçük lokmalar haline getiriliyor:

İnternetten bir BOP haritasına bakın. Irak, Suriye, Türkiye ve İran’da alınmış parçalardan oluşan “Büyük Kürdistan”ı göreceksiniz.

Türkiye önce gaza getirildi. Esad’a bağlı güçlere karşı muhaliflere her türlü desteği verdi. Esad güçleri bunlarla uğraşırken de Suriye PKK’sı olan PYD boş kaldı ve güzelce sınırını çizip yerleşti:

“Ne var ki evdeki hesap çarşıya uymadı. Suriyeli muhaliflerin Esad güçlerini sınırdan uzaklaştırması en çok Kürtlere yaradı. Kürtlere derken PKK’nın Suriye kolu olan PYD’ye yaradı.” (Amberin Zaman, Habertürk,10.11.12 )

“Yardımları taşıyan kamyonlarla birlikte, BDP milletvekili Emine Ayna, Nusaybin Belediye Başkanı ….Kamışlı’ya geçtiler….’Suriye Kürdistan’ı ile Dayanışma Platformu’adı altında taşıdıkları yardım malzemeleri Kamışlı’da karşılanırken fotoğraflara yansıyan ‘Kurden Azad Sinor Nas Nakin’ yazılı pankart dikkatimi çekti ‘Özgür Kürtler Sınır Tanımıyor.’ (Cengiz Çandar, Radikal,10.2.13)

PYD şimdi sahip olduğu bölgeyi kendisi yönetmek istiyor. (Belki kendi ayakları üzerinde duruncaya kadar birlikte olur, yeterli güce ve düzene ulaştığını düşündüğünde ayrılıyorum der ve ayrılır?)

PYD, “Suriye Arap Cumhuriyeti” adından Arap’ın silinmesini istiyor. Aynı şeyi Irak’taki Kürtler de istiyor. Sünni, Şii temelinde bir isim konulmasını talep ediyorlar.

BDP/PKK da anayasadan Türk’ün çıkarılmasını, Türk ve Kürt, Türkiyeli denilmesini istiyor.

Sonuçta, “Büyük Kürdistan” olarak çizilmiş haritadaki, Irak kısmını ABD halletti. Suriye kısmı Türkiye’nin desteği ile kuruluyor.

Türkiye kendi kısmı olan bölgede “Özerk Kürdistan” kurulmasını “analar ağlamasın”a bağlayarak çözüyor.

Böylece dörtte üç tamam gibi. Geriye sadece İran kısmı kaldı.

Onu da bir başka bahar bekliyor!

Gerçekte bunlar bile daha başlangıç. Sırada başka bölünmeler var. Unutmamak gerekiyor ki, Kürtler de farklı kökenden, dilden ve mezhepten !...

Yeni Dünya Düzenini kuranların hedefi ise, 1000 adet, başına vurulup lokması alınabilecek küçük şehir devleti!

[*] Bunlar için Erdoğan’a göre 600 milyon dolar, Şimşek’e göre 610 milyon lira harcamış Türkiye. Kaç kişinin daha geleceği, ne kadar kalacakları belli değil. İnsani yardım yapılmalı elbette, ama insanların yerinden yuvasından olmaması için destek olmak daha insanca değil mi?

 
Toplam blog
: 174
: 4451
Kayıt tarihi
: 19.06.09
 
 

1958  doğumluyum. Arkeologum. Evliyim. Çocuğum yok. Çalışmıyorum. Yıllarca çalıştıktan sonra, zam..