Binbaşımı döven Kuveytliler derhal yurt dışına atılmalı, Büyükelçilikleri kapatılmalıdır!..

Son yıllarda ‘Ulus olma bilinci’ iyice ‘şirazesinden çıkmış’ bulunmaktadır.

Nasıl çıkmasın ki?

‘Türk Ulusu’dendiğinde; ‘Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan, onun ilkeleri ile, Anayasasını benimsemiş, ayrı köklerden gelen, bu topluluk ‘Ulusal, ‘Ulusa ilişkin’ demektir.

Ne kadar ‘yalın’ bir tanımla…

Değil mi?

Hiçbirimizi dışlamıyor.

Bir zamanlar Başbakan iken; şimdi Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan: ’Her türlü ‘Milliyetçiliği ayaklarımın altında ezerim’ diye söze başlarsa, varacağı nokta bu olur!..

Düşünebiliyor musunuz?

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Başkentinde nasıl bir ‘cüret,’ nasıl bir ‘aymazlık’ ve hangi güç benim ülkemin Hava Kuvvetleri Komutanının damadı Pilot Binbaşı Hakan Karakuş’u araçtan indirerek, eşinin gözleri önünde öldüresiye dövebiliyor?   

Görgü tanığı bir vatandaş olayı şöyle özetledi: ‘Direkt olarak öldürmeye çalıştılar arkadaşı. Onların amacı dövmek değil, defalarca ayırdık. Arkadaşın sadece yüzüne vurdular.’

Biz bu ‘onanmaz’ olaya, ‘vurdumduymazlığa,’ ‘adamsendeciliğe’ teslim olmayacağız.

Biz bu ‘onanmaz’ olayın ‘sıradanlaştırılmasına’ hele hiç izin vermeyeceğiz.

Bu ‘onanmaz’ olayda komşu Irak’ın toprakları müttefikimiz ABD’nin işgali altında iken;  ‘Türk Subaylarının’ kafalarına ‘Amerikalı Subayların’ çuval geçirmesi kadar hafife alınacak ‘hafifletici’ hiçbir neden bulunmamaktadır.

Bu ‘onanmaz’ olayın günlük hayatın akışında yoğun ‘Başkent’ trafiği içinde Kuveytli Diplomatlarca başlatılan ‘it dalaşının’ tamamen tesadüf olduğunu mu sanıyorsunuz?

Bu ‘onanmaz’ olay, Dünya Milletleri Ailesinin eşit haklara sahip ‘şerefli’ bir üyesi olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin ‘Misak-i Milli’ sınırları içinde meydana gelmiştir.

Yaşanan bu ‘onanmaz’ olay, Başkentin göbeğinde Çankaya’daki  Turan Güneş Bulvarı üzerinde içinde dört kişinin bulunduğu Kuveyt Büyükelçiliğine ait 06 CD 3596 Plakalı araç ile babalarının ‘vahasında’ ‘cirit atar’ gibi Binbaşı Hakan Karakuş’u nasıl takibe alabiliyorlar?

Müslüman’ olmalarının avantajı ile üst düzey toplantılarda sunulan ‘Türk Misafirperverliğini’ istismar eden ‘askeri ataşe’ ve ‘ diplomatlar’ nasıl oluyor da sığındıkları bankadan linç edilmeden kurtulabiliyorlar?

Esas olan Kuveytli diplomatların bu ‘cüreti,’ ‘içgüdüsel desteği’ IŞİD’ın varlığından alması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Başkan Obama’nın hem gözünden, hem de Ortadoğu’da ‘ağabeylik’ statüsünden düşmesi en önde gelen ‘bilinçaltı’ nedenlerdir.

Ancak Parlamenter monarşi ile yönetilen, 1961’de Birleşik Krallık’tan ayrılarak tam bağımsızlık kazanan Kuveyt Devleti diplomatları herhangi bir G-20 ülkesinde veya ABD başkentinde sıradan bir vatandaşı ‘keyfi’ nedenlerle dövebilir mi?

Hayır!..

11Haziran 2014’te IŞİD’ın Türkiye’nin Musul Başkonsolosluğu’nu basarak rehin aldığı 49 Türk vatandaşını bölgedeki Sünni aşiretlerden birine teslim ettiği öne sürülmektedir.

Aradan 93 gün geçmesine rağmen Türkiye dünya platformunda, 49 T.C. vatandaşını henüz kurtaramamış olmasının ‘kamuoyu sorumluluğu’ ve ‘ceremesi’ yeni Başbakanımız Ahmet Davutoğlu’nun üzerine yıkılırken, ‘ulus imajını’ zedelemiş olan Kuveytli çapulculara güç vermiştir.

Uyarıyorum ki ; Bu ‘onanmaz’ olay sıradan bir ‘it dalaşı’ değildir.

Ülkemde yedikleriniz içtikleriniz haram olsun size!

13.09.2014

Not: Fotoğraf Alıntıdır.