Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ocak '07

 
Kategori
Çevre Bilinci
 

Binlerce evlat ister misiniz?

Binlerce evlat ister misiniz?
 

Aylardır siyasetle yatıp siyasetle kalktığımız için Dünya Çevre Günü' nü atlamış bulunmaktayım. Her yıl dünyada 5 Haziran günü "Dünya Çevre Günü" olarak kutlanıyor. Ülkemizde maalesef çevre duyarlılığı, özellikle orman bilinci çok fazla gelişmiş değil.Çocukluğumuzda bize öğretilen " Baltalar elimizde, uzun ip belimizde; Biz gideriz ormana hey ormana!" şarkısını düşündükçe, çevre ve orman bilincinin aşılanması konusunda benim kuşağıma verilen eğitimin hangi seviyelerde olduğunu üzüntüyle fark ediyorum.

İnsanoğlu fotosentezle karbondioksiti içine hapseden ormanları yok etmekte, dünya her geçen gün biraz daha felakete doğru sürüklenmektedir. Geçtiğimiz günlerde izlediğim bir belgeselde dünyanın akciğerleri olarak nitelendirilen ve yeryüzündeki hayvanların yüzde 80' ni içinde barındırdığı belirtilen Tropik Yağmur Ormanları'nın
günümüzde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu anlatılıyordu. Ne kadar üzücü!..

Şüphesiz çevre deyince aklımıza sadece ormanlar. Hayvanlar, akarsular, göller, denizler, atmosfer ve doğayı oluşturan pek çok etken. Günümüzde insanoğlunun hoyrat kullanımı karşısında hepsi yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Tehlike çanları çalıyor; İşte küresel ısınma tehdidi...

Bu vesileyle elektronik posta adresime gelen duyarlı bir mesajı sizlerle paylaşmak istiyorum. Etkilenmemek mümkün değil, aynen alıyorum:

"Binlerce evlat ister misiniz?

Üstelik doyurma, giydirme, eğitim gideriniz olmadan. Şimdilik vakti geçti sayılır. Sonbaharda meşe palamutlarını, atkestanelerini, birçok meyve çekirdeklerini toplayıp müsait yerlere ekersiniz olur biter. Yapmanız gereken elinizde bir torba içinde yüzlerce hatta binleri aşan tohumu, geze geze 1–2 saat içinde toprakla buluşturmaktır. Birkaç adımda bir çekirdeği toprağa atıp ayağınızla 1–2 cm içeri gömmektir. Bu kadar basit. Ektiğiniz toprakların koyun keçi gibi hayvanların otladığı yerler, birkaç yıl sonra inşaatlarla dolacak yerler olmaması lazım. Yakin zamanda yağış almış çamurlu arazide gezinemezsiniz zaten. Son bahar yağışlarından sonra kuruyan toprak yüzeyi çok yumuşak oluyor. Tecrübemle sabit. Bu arazileri şehir içinde bulamazsınız. Belki köse bucak birkaç tane ekecek kadar. Yüzlerce ekim için şehir etrafında yer arayacaksınız.

Kasım ayı ortalarında yerlere dökülen atkestanesi ve palamutlardan bir miktar toplamıştım. Birkaç yüz tane tohumla dolu poşete baktım baktım o da bana baktı. Nereye ekecektim. Parlak bir fikir geldi. Google Earth’a girip semtimin yakınlarında toplam 15–18 dönüm kadar çok müsait bir yer buldum. Dakikada 5 tane eksem 1 saat içinde hepsini ekerim diye hesapladım. Ayrıca 5 m2ye 1 tane düşünürsek 1 dönüme 200 tane kâfi. O zaman biraz daha toplayayım diye diye Aralık ayı ortasına kadar 3 bin civarında palamut ve atkestanesi topladım ve ektim; parti parti. Tahmin edebileceğiniz gibi birkaç hafta sonunda toplam 12 saat kadar vaktimi aldı.

Bu arada ilkbaharda dökülen çınar tohumlarını saksıya ekerek 40 kadarını 10–15 cm boya ulaştırdım. 2007 ilkbaharında tekrar yeşerecekleri günlerde her birini istisnai yerlere ekeceğim. Yenilerini de büyüteceğim insaallah. Birkaç sene sonra iyice boylandıklarında ziyaret edilecek hale gelirler ve gider hatırlarını sorarım. Ee bu evlatlar ayağına gelemeyeceğine göre sen gideceksin el mahkûm. Seve seve…

Seneye çocuklarımı da küçücük yaşlarında evlat sahibi yapmaya niyetliyim. Bu is için özellikle sonbaharda birkaç defa dere-tepe gezintisi yapmam gerekecek o kadar. Birkaç fidandan fazlasına para ve zaman harcayacak halim yok. Ayrıca evladım olacaksa ille de insanoğlu evladım olsun diye bir saplantım da yok.

Oturduğum Dikmen İlker’de vadiye inen bir yolun kenarında en az 70 yasında 20 m kadar büyük bir meşe var. Etrafta bu kadar ihtişamlı başka bir ağaç yok. Kim büyüttüyse onun yaşlı evladı sayılır. Bunlardan yüzlercesi binlercesi, Kızılay Kumrular sokaktaki ulu çınarlar gibi, etrafımızda olsaydı ne kadar iyi olurdu hani. Hatta Ankara’yı çevreleyen çıplak tepeler, devlet arazileri Atatürk Orman Çiftliği’ndeki gibi korularla dolu olsaydı iyi olmaz mıydı? Arkasından gelsin sincaplar, ceylanlar… (5 sene önce Ankara’nın 20 km doğusundaki Lalahan'in İdris dağı eteklerinde yetişkin bir erkek geyik yaralı olarak veterinere getirilmişti)

Selamlarımla,
Orhan İrfanoğlu"

Evet, gerçekten çevre bilinci üzerine çok duyarlı bir mesaj. Üstelik bugünlerde ülkemizde yaşanan orman, göl ve akarsu katliamlarının doruğa ulaştığı, yine Acaristanbul ve benzeri yerleşim birimlerinin oluşturulması için yokedilen binlerce metre kare ormanlık arazi sayısının hızla arttığı ülkemizde böyle duyarlı vatandaşlarımızın bulunması ne güzel!

Çevre katillerine örnek olması dileğiyle.

 
Toplam blog
: 516
: 1080
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

1955 Ankara doğumluyum. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunuyum. İstanbul'da uzun yıllar..