Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Nisan '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bir "Bahar delisi" nin mektubu

Bir "Bahar delisi" nin mektubu
 

Sevgiili "ruh ikizim"
Eminim sizin de çok hoşunuza giderdi, baharın geldiğini doğanin içinde görüp, hissetmek...
Görmemek mümkün değildi, o kadar sarı, o kadar yesil, o kadar kirmiziydi ki her yer, gözümüze gözümüze giriyordu sanki...
Kelebekler vardi papatyalarin renginde, arilar hangi cicekten bal alacagini sasirmis adeta çıldırmışlardı.Havada neler yoktu ki...kokular mı desem, sesler mi, bulutlar mı, güneş mi...anlatılır gibi değildi.
Ülkenin havası en kirli illerinin birinden kalkar da deniz kıyısında yazlıkçıların henüz teşrif etmedikleri (aslında neler kaçırdıklarını bilmiyorlar), bir ıssız siteye giderseniz, "temiz hava " şımarığı, "bahar delisi" olup çıkıyorsunuz.
Sarı papatyalar bahara damgasını vurmuş, her yer sarıya kesmişti.Gelincikler, papatyaların arasından kendilerini göstermek için sanki daha da bir parlak kırmızı renk almıştı.Beyaz papatyalarla diğer minik kır çiçeklerinin hiç şansı yoktu bu yarışta.Ama benim gibi bir doğa aşığının gözünden hiç kaçmadılar üzülmesinler.O "unutma beni"ler, "dilfir"ler, değişik yabani bakla çiçekleri, öküz gözleri, ve daha adını bilmediğim, çeşit çeşit isimsiz kahraman minik çiçekler.
Biz oraya ilk taşındığımızda henüz doğal bitki örtüsü katledilip yerine heryerde aynı olan çimler ve çiçekçiden alınmış sıradan çiçekler yoktu.O yörenin tipik Akdeniz bitkileri boy gösteriridi bahar gelince, böğürtlenler, mimozalar, zakkumlar, limon portakal ağaçları çiçek açarlardı, kokuları birbirine karışırdı.Aralarında da o minik, rengârank çiçekler...

BAHAR DELİSİ
Bahardan bir kaç gün çaldık,
Doğanın kucağında,
Çimlere uzandık,
Ağzımızda bir papatya dalı,
Hülyalara daldık.
Başımıza erik çiçekleri döküldü,
Konfeti gibi, rüzgarda,
Denizin sesi kulağmızda,
Güneş yüzümüzde,
Bahtiyardık...
.....

Şükrettik yaradana, neler yaratmış bizim için, hiçbirinin, tadı, rengi , kokusu, sesi, şekli birbirine benzemez, her biri bir ayrı güzel, birbiriyle ahenkli diye...Ayrıca bize buralara gelme, görme ve "farkında olma" şansı verdiği için.
Gün doğarken ve batarken, neye bakacağımı şaşırdım, kuşların telaşlı cıvıltılarını mı dinlesem, dağlardaki, bulutlardaki ışıklara, yansımalara mı baksam, yoksa denizdeki sabah altın akşam gümüş pırıltılara mı ?
Ya mehtaba ne demeli, ağaçların, evin gölgesi düşüyordu çimlerin üstüne, yani öylesine aydınlıktı ki hava, yıldızları göremiyordum.
Kedilerim hiç görünmediler, ben de istemedim gelmelerini, "yalancı bahar" a aldanıp sonra donan çiçekler gibi, bu "yalancı geliş"e aldanıp, kış günleri sığındıkları köyden gelip, biz dönünce aç kalırlar diye.
Çok zor vedalaştık doğayla, en kısa zamanda kavuşmak umuduyla, o da mutluydu bence varlığımızdan, her güzel "görünmek "ister çünkü, "beğenilmek" ister.
Görüşmek üzere aziz dostum, sevgiyle...

 
Toplam blog
: 98
: 742
Kayıt tarihi
: 24.06.06
 
 

Okuyan, gözlemleyen, yorumlayan, öğrenmeye ve öğrendiklerini uygulamaya çalışan; doğayı, insanları, ..