Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Kasım '13

 
Kategori
Sağlıklı Yaşam
 

Bir 14 Kasım'ın daha ardından

Bir 14 Kasım'ın daha ardından
 

Yurdum insanının şekerle imtihanı


14 Kasım bütün dünyada "Diyabet Günü" olarak kabul ediliyor. Bugün yurdumuzda da bir takım etkinliklerle insanlarımızın diyabetin farkına varmaları sağlanmaya çalışılıyor.

Bendeniz de yaklaşık yirmi yıllık tip2 diabetus mellutus olarak bir kaç kelam etme hakkını kendimde buluyorum.

Medyanın başka mecralarından ve kaynaklarından ülkemizdeki diyabetin ne derece vahim bir yerde olduğunu okumuş olduğunuzu kabul ederek, şu kadar diyabetlimiz, bu kadar diyabetli adayımız rakamlarına girmiyorum, doğrudan bakanlığa ve hükümete vurmaya girişiyorum.

Dünya sağlık örgütü diyabeti "salgın hastalık" kapsamına aldı. Doğru bir yaklaşımdır. Hükümetimiz is bu kanaatte değil, onlara göre halen daha "zengin hastalığı" kapsamında.

Yurdumuzda çığ gibi diaybetli sayımız artarken ilgili bakanlıklar ve hükümet sadece bakıyor. Bakıyor diyorum çünkü "önleyici" anlamda bir çalışma yapmıyorlar. Zannediyorlar ki sadece obezite diyabete yol açar, o zaman obezite ile mücadele edelim, dolayısı ile diyabet ile de mücadele etmiş oluruz. Ama kazın ayağı öyle değil. Diyabetin temeli obezite değil "yanlış beslenme" ve hareketsizliktir.

Obez olmayan ama yanlış beslenen insan da diyabet olur. İşin özü aldığı kaloriyi yakamayan, yaksa da besin tercihini genelde tek taraflı kullanan, yani ağırlıklı olarak karbonhidrat tüketen insan diyabet olur. Beri yandan da obez olup da diyabet olmayan insanlar da azımsanmayacak kadar fazladır.

Demek ki obezite ile mücadele diyabetle mücadele anlamına gelmiyor.

Diyabetle mücadele için öncelikle sağlık kuruluşları açlık kan şekeri testinden vaz geçmeliler. Bir kişi hastaneye gidiyor açlık kan şekerine bakılıyor 90-100 arası çıkıyor "tamam bir şeyin yok deniliyor", bir çok insan da bunu "geçenlerde şekerime baktırdım bir şey çıkmadı" diyerek doktorunun ağzından kendini sağlıklı ilan ediyor.  

Bir kişi de diyabet yok diyebilmek için hem açlık hem de tokluk şekerine bakılmalı veya "şeker yüklemesi" yapılmalıdır. Bunlar yapılmadığı takdirde hiç kimseye teşhis koyamazsınız ama bizim sağlık sistemimiz koyuyor. Çünkü 12 saat aç kalmış bir bünyenin şekeri çoğunlukla zaten düşük çıkar, şeker hastası olsa bile düşük çıkabilir, benim de düşük çıkıyor. Ayrıca insan da hipoglisemi olabilir. Önemli olan aldığı gıdanın şekeri ne yaptığı? Açlık şekeri 90 çıkar, yemek yer iki saat sonra tokluğu 200 çıkar. İşte bu kontrol edilmiyor maalesef. İnsanlar şeker hastası olup da hasta olduklarını bilmiyorlarsa bunda en büyük suç sağlık bakanlığının ve kurumlarınındır.

Bakanlık tek başına "açlık kan şekeri" testi değil, "açlık ve tokluk kan şekeri ölçümü" veya "şeker yüklemesi"ni zorunlu hale getirmelidir.

Özellikle 40 yaşından sonra her vatandaşa şeker kontrolünü zorunlu tutmalıdır.

Önemli olan bir diğer nokta da özellikle hazır gıdaların, restoran yemeklerinin insanları hasta etmeye programlı olması. Marketten hazır paketli gıda kullanmayabirisiniz. Normaldir, kullanmamak lazımdır çünkü içindeki tonlarca katkı maddesi bünyeye zararlıdır. Ancak çalışan insanımızın büyük bir çoğunluğu  öğle yemeklerini hazır olarak restoranlardan veya catering şirketlerinden temin etmektedirler. İşte bu tip yerlerde sıklıkla tüketilen özellikle sulu tencere ve zeytinyağlı gibi sebze yemeklerinde yemeğe lezzet vermesi için "şeker" ilave edilmektedir. Hatta bakın gazetelerde yemek tarifi veren kendini "ahçı" zanneden köşe yazarlarına hepsi de bu tip sebze yemeklerine "şeker" ilave edilmesini önerir, iş bilmez ev kadını da bu tarife göre yemek yapar.

Yahu her yerde undan, tuzdan, şekerden kaçının derken yemeklerimize "şeker" ilave ediyoruz, iyi mi? İşte bu basit ve önemsiz gibi görünen lezzet olayı bile diyabetli bir hastanın şekerini tavan yaptırmaya, şekeri olmayan birinin devamlı bunları tüketerek insülin direnci olmasına neden olabilecek etkenlerden biridir.

Bakanlık nasıl ekmeğin tuz oranına ve kepek oranına karışıyorsa yemeklere şeker konulmasını da kesinlikle yasaklamalı.

Bu konuda kendimce aldığım bir takım önlemler var. Her şeyden önce restoranlardan kesinlikle zeytin yağlı ve tencere sebze yemekleri yemiyorum. Sadece ızgara veya fırın yemekleri alıyorum. Ekmek ve pilav zaten kesinlikle el sürülmemesi gerekenler. Yemeklerin yanına garnitür olarak patates veya pirinç pilavı yerine varsa bulgur pilavı yoksa salata veya yoğurt istiyorum.

Yediğinize içtiğinize biraz dikkat ederseniz diyabetten daha çok uzaklaşırsınız.

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 31
: 1485
Kayıt tarihi
: 27.03.09
 
 

İzmir doğumluyum. 1994 den beri İstanbul' da yerleşiğim. 25 yıl özel sektörde değişik firmalarda yön..