Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Aralık '06

 
Kategori
Yılbaşı
 

Bir acayip duygu şu yaşamak.

Bir acayip duygu şu yaşamak.
 

Papatya topluyordu küçük bir oğlan. Papatyaları toplayıp beceriksizce bir araya getiriyordu. Sonra gazete kağıdıyla aşağıdan tuttu. Koşarak yolun karşısındaki eve koştu. Annesi ''bu ne oğlum?''dedi. ''Babam unuttu herhalde . anneler günün kutlu olsun''dedi küçük oğlan.

Dişlerini fırçalıyordu. Fırçaladıkça dişleri kanıyordu. sevinçle koştu küçük oğlan. ''anne çürüklerim dökülüyor bak'' dedi. Annesi gülümsedi. Büyüyünce de enayice umutları olacağı taa o zamandan belliydi oğlanın.

Bir kış günü. Evin büyük terasında. Ev sahibinin kedisini kucağına aldı oğlan. Kedi de kediydi ha. Kucakta öylece bakıyordu. Biraz kediyi sevdi. Sonra'' hadi biraz yürü'' diye üçüncü kattan kediyi aşağı attı oğlan. Kedi öylece kaldı, yürümedi. Ev sahibi kadın çığlıklar atarak geldi. Oğlan bayıldı. Kediye birşey olmadı yaşadı. Ama oğlanın dosyasına işlendi bu olay. Yıllar sonra göreve çağrıldı. Şimdi tam zamanlı anormal.

İlkokulda Pazartesileri ilk ders Matematikdi. Öğretmen çok yaşlı, çok aksi, sinirli bir adamdı. Pazartesileri sınıf karanlık olurdu. Sanki bodrum gibi bir sınıf. Hayatı boyunca Matematiği sevemedi oğlan. Bir de o öğretmenini. Pazartesi günleri okula giderken. Birazda içindeki çocuğu öldürüp giderdi. Rakamları topladıkça rakamlar etine batardı.

Yıllar böyle geçti. Yıllar su gibi akarak geçti. Çocukluk aşkları, gençlik aşkları, yanılsamalar, boş yere aldanmalar. Şehirler, şehirler arası yollarda otobüs camlarına yazılmış isimler. Otobüste omzumda uyuyan yüz kiloluk trabzonlu. geçip gitti hepsi bir bir resim karesi gibi.

Bazen bunaldığımda. Bir bardak salep, demli bir çay ve sadece bakıp seyredeceğim bir manzara düşlüyorum. Hayatta herşey parayla değil. Ama herşey parayla. Sevgiyi bulmak, kumsalda koşturmak, bir kediye kendini öptürmek bedava. Bir bebeğin gülünce çıkardığı ses. İki sevgilinin uyanınca birbirini hatırlaması. Son kurşunu bitmiş mehmet'in süngüyü takışı bedava.

Parasız olmuyor. Suç parayı bulanın değil. Parkları, bahçeleri, hayvanları, çocukları koruduğu gibi uygar dünyanın. Korumalıyız sevgiyi, aşkı, dostluğu , arkadaşlığı. Bu yüzyıl hasta eder insanı. Kıskançlığı, ihaneti, hızı, sorumsuzluğu soktu kanımıza. Bir sivrisinek gibi soktu hem de.

Askerdeyken. Pazar günleri yeşil bir tepeye yatar yola bakardık. Arabalar geçer giderdi. O arabalar üzerine seksen çeşit hayal kuran olurdu. Özlemekten geberir gibi olurdum. Sonra bir akşam tatbikatta. Hepimizi topladılar. Saat gecenin on ikisi . '' Bu saat itibariyle eğer Suriye ile bir durum olursa sınıra kaldırılacak mekanize birliklerden birisi biziz. Kimse ikinci bir emre kadar telefon etmesin dediler.''

Hatırlarım. İçimde binlerce kuş uçmuştu bir anda. Aklımdan papatya toplayan, dişlerini fırçalayan, kızların saçlarına sevdalanan çocuğun kısa filmi geçmişti. İçim üşümüştü. Sevdiğim kadın gelmişti aklıma bir de. Nedense resimdeki mavi elbise ile gelmişti aklıma. Ben Aralık ayında düşünüyorken onu. O resimde kısa kollularla.

Hayat ve hayatı yaratan. Yeni bir yıl daha veriyor bize. Heybede güzelliklerle gelsin yeni yıl. Savaşlar olmasın. Çocuklar ölmesin. Kızlar sevdiklerine varsınlar, keçe suratlı dedelere değil. Anaların tenceresi kaynasın. İyi olan kazansın. Piyango çıkmazsa çıkmasın. Ama hayat bir şölen olsun. Sevelim, sevilelim. Bu dünya Amerika'ya bile kalmaz...

 
Toplam blog
: 187
: 1260
Kayıt tarihi
: 02.10.06
 
 

İyiye ve güzele götürmeliyiz Dünyayı. Sürekli daha çok kazanmak, daha yukarıdan bakmaya çalışmak,..