Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Şubat '12

 
Kategori
Kitap
 

Bir Adamlık Hikayeler

Bir Adamlık Hikayeler
 

Bir Adamlık Hikayeler Cinius Yayınları


Muzaffer Bayram’ın 2010 yılında Cinius yayınlarından çıkan “Bir Adamlık Hikayeler” isimli kitabını aslında yedi sekiz ay önce okumuştum. Çok istememe rağmen; araya giren işlerimin ve çeşitli etkinliklerin yoğunluğundan dolayı hakkında bir tanıtım yazısı yazamadım. Bu nedenle araya uzun zaman girince yeniden okuma gereği duydum, sindirerek yeni baştan okudum. İyi ki okumuşum, gözden kaçırdığım ne çok detay varmış meğer.

Bir Adamlık Hikayeler’e öykü kitabı demek yanlış olur. Bir romanın da karakteristik özelliklerini tam olarak taşımıyor. Öyleyse bu metne ‘edebi anlatı’ kitabı diyebiliriz, çok farklı bir anlatı kitabı. Rüya ile gerçek arasındaki ince çizgide gidip gelen anlatılar. Sade ama yoğun, derinlikli bir anlatım var.

Metin, adamın evine girmesiyle başlıyor. Bu arada yazar, sokağı, evi, evde damlayan musluğu, daha birçok detayı betimliyor. Anlatım adamın melankolik ruh halini de gözler önüne seriyor. Adam uyuyunca, uykuya dalınca ‘Gölün Hikayesi’ başlıyor. Uçmak isteyen küçük bir balığın sınır tanımayan hayalleri devreye giriyor gölün hikayesiyle. Sonra küçük balıkla ermiş balığın konuşmaları zenginleştiriyor metni. Ermiş balık ayakları yere basan, gerçekleri görendir, şöyle diyor; “Bak yavrum, her canlı en büyük isteğini gönlünde taşır. Sen de taşı dilediğini gönlünde. Ama böyle uluorta söyleme her yerde. Dirliğimiz, düzenimiz bozuldu, bak. Hepimiz uçmak istersek ne olur sonra? Sadece felaket olur değil mi?” burada bir bakıma küçük balık hayalleri büyük olan, değişimden yana bir tavır ortaya koyarken, ermiş daha muhafazakar, aynı zamanda daha gerçekçi davranıyor. Anlatım boyunca küçük balıkla, ermişin konuşmaları sürüp gidiyor. Biri hayallerinin derinliğini gösteriyor, diğeri gerçeklerin acımasız yüzünü.

Derken, bu kez ‘Kasabanın Hikayesi’ başlıyor. Kasabadaki balıkçıların, çocukların, kadınların, Meryem ve Yusuf’un hikayesi. Anlatı akıp giderken, yazar şiirsel söylemlerle anlatısını süslüyor. Kitap; Adamın Hikayesi, Gölün Hikayesi ve Kasabanın Hikayesi üzerinden ilerliyor. Anlatının arasına serpiştirilen, metinle bütünlük sağlayan şiirler farklı bir tat vermiş metne. “Yağmurlar şehirlerde kirleniyordu / şehirler kirletiyordu bulutları, ayı yıldızı / güneş o yüzden ısıtmıyordu ayaklarını…” (Bir Adamlık Hikayeler syf.121)

Buna benzer zengin, imgesel satırlar çokça süslüyor metni. Aslında bu şiirler anlatının bir parçası daha doğrusu kendisi. Küçük balıkla ermişin, gölün, adamın hikayesi kitap boyunca iç içe yürüyor.

Bir Adamlık Hikayeler, sadece bir adamın hikayesi değil, aynı zamanda bir şehrin, doğanın, farklı yaşamların da şiirsel hikayesi. Muzaffer Bayram, yalın bir dil kullanıyor. Okuru fazla yormuyor. Ancak her paragraf düşündürüyor, kafa yormayı gerektiriyor. Bu yönüyle bakıldığında sabırsız okuyucular metinden sıkılabilirler. Çünkü metin kolay okunmuyor. Derin anlamlar yüklü, okuyucuya da düşünme, sorgulama görevi veriyor.

Metin genel olarak incelendiğinde, Adamın Hikayesinde, yarı uykulu, yarı uyanık bir adamın iç dünyası, iç konuşmaları, Gölün Hikayesinde, küçük balığın uçma isteği, büyük hayalleri ve ermişin tavsiyeleri, Kasabanın hikayesinde ise, Yusuf, Meryem ve Zeynep üzerinden giden bir izlek takip ediliyor. Özellikle Kasabanın hikayesi bölümünde yazar “insan insanın sığınağıdır” teziyle örtüşür bir kurgu sergiliyor. Birbirlerine dayanmaya, sığınmaya çalışan insanların hikayesi var.

Bir Adamlık Hikayeler’i yoğun metinleri okumayı seven tüm okuyuculara tavsiye ederim. Yazarına da sonsuz başarılar dilerim. Yolu açık olsun. 

 
Toplam blog
: 107
: 1402
Kayıt tarihi
: 01.11.06
 
 

1970 yılında Siverek'te doğdum. İlk ve orta öğrenimimi Tarsus'ta tamamladım. İstanbul Üniversitesi ..