Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ağustos '07

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Bir adım vapur mesafesi: Burgazada

İstanbul’dan kaçmak istiyorsunuz ama sadece bir gününüz var… Sirkeci Adalar İskelesi’ne giderek alacağınız bir jeton, sizi bu şehirden kaçırmaya yeter de artar bile..

Geriye bir tek iskeleye yanaşmış, yolcularını bekleyen ada vapuruna binerek vapurun en sevdiğiniz köşesine kurulmak kalıyor. Benim tercihim, Burgazada’dan yana oluyor… O jetonu alıp, ben de kuruluyorum vapurun en sevdiğim köşesine.

Tarihte Antigone olarak geçiyor Burgazada… Bu isim, İskender’in ünlü generali Antigones’ten alınmış…Adadaki kilise ve camiler; cosmopolit yapısını yansıtıyor. Aya Yani Kilisesi, aziz vaftizci Yahya’ya adanmış bir kilise. Aynı zamanda, Burgazada’daki Rum halkın aktif olarak cemaat kilisesi… Kiliseye güney tarafındaki narteks bölümden giriliyor. Adadaki bir diğer kilise ise, üç çanıyla meşhur olan Aya Yorgi (Aghios Gheorghios) manastırı ve kilisesi…

Ada vapuru, önce Kınalıada’nın ziyaretçilerini bırakıyor… Sonrasında Burgazada’ya doğru yol alıyoruz. İskelede vapurdan indiğimde park, kafe ve balıkçı restorantlarıyla süslü küçük bir iskele meydanı ile karşılaşıyorum. Adanın yerli halkıyla haftasonu ziyaretçilerinin kaynaştığı tatlı telaşlı, hoş bir kalabalık hakim meydana.

Zaman kaybetmeden, iskeledeki büfe bayiine Burgaz Çayırı Sokak’ın yerini soruyorum, Sait Faik Müzesi’ne gitmek için…‘Kıyısına tuz ileten rüzgarı, balıkların yüzdüğünü duyarım, dinlerim yosunların konuştuğunu, midyelerin ağladığını…’ dizeleri ile ve daha birçok şiir ve hikayesinde anlatmış deniz tutkusunu Sait Faik Abasıyanık… Balıkçı dostu, , adalı şair, Sait Faik’in müze haline getirilen evini buluyorum. Bu bahçeli ve üç katlı, beyaz boyalı ev, yazarın 1939 yılından itibaren yaşamaya başladığı ada günlerinin en yakın şahiti. Müzeevin girişinde, Sait Faik’in çizmeleri ve balık kepçesi karşılıyor ziyaretçileri. Evin gerisinde ise yazarın ve sevdiklerinin siyah beyaz fotoğrafları, çok sayıda el yazması, mektupları, kişisel eşyaları ve büyük bir çoğunluğu orjinal olan ev eşyaları sergileniyor… Erken bir yaşta dünyaya gözlerini kapayan ünlü yazarın yatak odasında karyolanın üzerinde katlanmış duran pijaması, Sait Faik iskeleye kadar inmişte, birazdan çıkıp gelecekmiş hissi uyandırıyor bende. Balkona çıkıyorum, önümde çiçek ve çam ağaçlarının arasından Kaşıkadası manzaralı nefis bir görüntü uzanıyor…

Yanyana dizilmiş, erguvan, akasya çiçekleriyle bezenmiş bahçelerdeki evler, birbirinden güzel mimarisi ile sokağın iki tarafına dizilmiş köşkler ile süslenmiş sokaklarda dolaşıyorum bir süre… Bu, çam ve ıhlamur kokulu yürüyüşün ardından, faytoncuların yanına gidiyorum.

Kuruluyorum en güzel faytonlardan birine, Kalpazankaya’ya doğru yola çıkıyoruz. At nallarının sesine, ada kokulu bir rüzgar karışıyor… Kalpazankaya Kır Gazinosu’nda tost ve çay keyfi yaparak denizi izlemek harika…

Kır lokantasının hemen altında, Kalpazankaya Plajı var. Yazın, iskeleden motorla buraya turlar yapılıyor, bahar aylarında ise buranın sahilinde uzun yürüyüşler yapılabilir her zaman…

Gün batımına yetişmek istiyorsam, biraz acele etmeliyim… İskeleye yürüyerek döneceğim çünkü… Cennet Bahçesi, Aya Yorgi Kilisesi, öğretmenevi gibi yerleri aştıktan sonra, iskeleye varıyorum.

İskelede sıralanmış balıkçı restoranlarından birine giriyorum. Çinekop, Lüfer, İstavrit, İzmarit, Mezgit, Hamsi, Kırlangıç, Karagöz, Levrek, Kalkan gibi bir çok balık çıkıyor ada sahillerinde… Tercihim çinekoptan yana… Marmarayı kızıla boyayan güneşi izlerken, taze balığın tadını çıkarıyorum inceden…

 
Toplam blog
: 47
: 1945
Kayıt tarihi
: 04.08.07
 
 

Eskişehir'de yaşıyorum. Kısa hikayeler yazıyorum. Bir oğlum var.   ..