Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ağustos '09

 
Kategori
Deneme
 

Bir Ağustos sabahı

Bir Ağustos sabahı
 

Sakin dingin bir sabah.


Bir iş için geldiğim küçük kasabanın tek otelinde bu ilk günüm. Sabah, bir yandan çayımı yudumluyor bir yandan da odamın küçük balkonundan etrafı seyrediyorum. Fark edilmek ister gibi, , güzel pırıl pırıl bir Ağustos sabahı. Serin rüzgar etkisiyle ağaçlarda yapraklar hışırdıyor, kuşlar mutluluktan adeta şakıyorlar. Uzaklarda çizgi halinde masmavi deniz sakin ve ışıltılı. İnsana güzel şeyler hissettiren ruh dinlendirici bir sessizlik var.

Henüz saat çok erken, ortada kimsecikler görünmüyor. Yukarılardan gelen hafif meyilli bir sokak otelin önünden kıvrılarak aşağıda sahile kadar ulaşıyor. Temiz havayı ciğerlerime doldurup bu dinginliğin keyfini çıkarmaya çalışıyorum. Yokuş başından iri kara bir köpek, kuyruğunu sallayarak küçük ve yavaş adımlarla bulunduğum balkonun tam karşısına kadar geldi. Gövdesi karşı kaldırımda, ama gölgesi sokağın ortasına kadar uzanan büyük bir ağacın hizasında durdu, bir süre sağa sola bakındı ve olduğu yere uzandı. Arada başını kaldırıp hışırdayan yaprakları, uçuşan kuşları izledi; keyiflenmiş olacak ki kuyruğunu sallamaya kulaklarını indirip kaldırmaya başladı. Öylesine, tablo gibi bir an yaşıyorum ve bu bana da pek keyif veriyor. Böyle ne kadar süre geçti bilmiyorum, birden sessizliği yırtan ve aşağı yoldan gelen bir araba, tozu dumana katarak yaklaştı ve o hızla kara köpeğin yanından geçti gitti. Hayvan, yattığı yerden korku ve endişe ile fırladı, uzaklaşan arabanın ardından havlayarak koşmaya başladı.  Yokuşun başında araba gözden kayboldu, köpek bir süre boşluğa doğru baktı ve yine sallanarak geldi, aynı yere uzandı. Dili dışarıda, nefes nefese havlaması, arada iç çekmesi yüreğimi dağladı. Biraz sakinleşince tekrar hışırdayan ağaç yapraklarına uçuşan kuşlara daldı. Ama hayvanın keyfi kaçmıştı bir kere, ne yapsa rahat edemediği belli oluyordu. Yattığı yerden doğruldu, bir ileri bir geri kararsız gitti geldi, sonra kaldırıma çıkarak gölgesinde uzandığı koca ağacın dibine gidip kıvrıldı. İçim rahatladı, köpek şimdi daha güvenli bir yerdeydi ve tablo şimdi daha da güzelleşmişti.Muhtemelen köpek de ben de güzel şeyler düşünüyorduk; o, biraz kestirip uyandığında, şöyle güzel iri bir kemik parçası ile karnını doyurmayı düşlüyordu eminim. Ben de, uzaklarda çizgi halinde parıldayan denizin ardında neler olabileceğini hayal ediyordum. Ufkun ötesi her zaman gizemli ve davetkardır, heyecan vericidir. Onu hayalleriyle baş başa bırakıp içeri girdim ve resepsiyonu arayarak kahvaltımı odamda yapmak istediğimi söyledim, görevli genç nazik bir şekilde ve yöre şivesiyle siparişimi aldı. On, onbeş dakika geçmişti ki kapı vuruldu, açtım, sipariş ettiğim ve yumurta, peynir, zeytin, domates, salatalık, reçel, kızarmış ekmek ve çay’dan oluşan kahvaltı tepsisini getiren komiye kahvaltımı balkondaki masaya bırakmasını söyledim.  O balkona yöneldiğinde dolaptaki ceketimin cebinden bir miktar bozukluk çıkarıp gence bahşiş olarak verdim. Yine resepsiyondaki görevli gibi yöre şivesiyle teşekkür edip çıktı. Hemen balkona yöneldim, domates, salatalık, kızarmış ekmeğin kokusu iştahımı arttırdı. Çayımı koydum ve atıştırmaya başladım, tek kelime ile nefisti, artık kentlerde böyle kokusu, görüntüsü doğal ürün bulmak hemen hemen imkansız. Çay da çok iyi demlenmişti, göz ucuyla köpeğe baktım, iyice dalmış uyukluyordu.

Bu hayal ve düşüncelerle ne kadar geçti bilmiyorum, köpeğin gölgesine uzandığı ağaçtan çığlık çığlığa bir saksağanın sesi duyuldu. Yakın dallardan birinden hiç durmadan köpeğe doğru ötüp duruyordu. Sonunda köpek güzel düşlerinden uyandı şaşkınlıkla etrafına bakınmaya başladı. Sonra, tepesinde ötüp duran saksağanı gördü, ne ötüp duruyorsun, ben sana ne yaptım, bırak da biraz uyuyayım der gibiydi. Ama saksağanın susmaya hiç niyeti yoktu, biraz dikkatli bakınca, arada kalan küçük bir trafo binasının pembe kiremitleri üzerinde saksağanın yavrusunu gördüm ve olup biteni anladım. Belli ki ona uçmayı öğretmeye çalışıyordu ve aşağı düşmesi halinde köpeğe yem olmasından korkup onu oradan uzaklaştırmak için adeta çırpınıyordu. Zaten, günün şanssızı kara köpek daha fazla dayanamadı, her halde anlaşılan burada da rahat huzur yok diye kalktı ve yavaş adımlarla küçük tepenin ardında yok oldu. Saksağan da hemen yavrusunun yanına kondu, onu kollamanın ve belki de kurtarmanın huzuru içinde sesini kesti.

O güzel tablo yine bozulmuştu, gariptir aynı anda rüzgar da durdu. Ben de ufuk ötesi hayallerimi erteledim ve ileriki saatleri yaşamak üzere güne geri döndüm.

 
Toplam blog
: 220
: 2018
Kayıt tarihi
: 02.07.06
 
 

Yazmak, ufkun da ötesine taşan engin bir serüven gibi gelir bana ve gençlik yıllarımdan bu yana v..