Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mayıs '08

 
Kategori
Öykü
 

Bir alkoliğin anıları

Bir alkoliğin anıları
 

Bir alkolik arkadaşının anılarını yazacaktı. “Yazılacak çok şeyim var” deyip duruyordu arkadaşı. Anlattıklarının insanlara ulaşmasını, onlara bir ders olmasını istiyordu. Bunu bir vasiyet niteliğinde görüyordu. Bu küçük sahil kasabasında birbirlerini tanıyorlardı. Arkadaş saylılırlardı. İçki içmediği için arkadaşının, içki sofralarında hiç bulunmamıştı. Kasabanın küçük gazetesinde köşe yazıları yazıyordu. Arkadaşının, “anılarımı yaz” teklifi karşısında çok şaşırmıştı. Arkadaşının çok fazla ısrar etmesinden işin ciddiyetini anlamıştı, biraz da yazma tutkusu eklenince teklifi kabul etmişti. Ayık olduğu zaman anılarını anlatmak da zorluk çekiyordu. Zaten, ayık olduğu zaman yok gibiydi. İyice kilo almış, elli yaşında olmasına rağmen daha yaşlı gösteriyordu. Saçı sakalı birbirine karışmıştı. Alkol yüzünden evlenmeye zaman bulamadığı için çoluk çocuğu olmamıştı. Babasından kalan yüklü mirasın son parçalarını harcıyordu. Sağlığı iyice bozulmuştu, İçkinin yanında sigara da içiyor olması, ak ve kara ciğerlerini iflasın eşiğine getirmişti. Yaşadığı anıların çok önemli olduğunu, insanlar bu anılardan çok önemli dersler çıkararak, benim düştüğüm duruma düşmezler diye düşünüyordu. Giderayak önemli bir iş yapmak istiyordu.

Alkolik arkadaşı, içerken anlatacak, anlatılanları not alacak, daha sonra aldığı notları, düzenli yazı haline getirecekti.

İlk başlarda her şey yolunda gidiyor gibiydi. Arkadaşı hem içiyor, hem anlatıyordu. Çok akıcı, zevkli, kendisiyle barışık bir anlatımı vardı. İlişkilerini , aşklarını sansürsüz anlatıyordu.

Alkol etkisini gösterdikçe, arkadaşının, içki içmesi için ricayla karışık bir baskı uygulayan isteklerine İlk başlarda şiddetle karşı çıkyordu, fakat yazı işleri istediği gibi yürümüyordu. Arkadaşına az da olsa eşlik etmeye karar verdi.

Alkolik arkadaşını kırmamak için, bir bardak içkiyi, Şener Şen’in bir filmde Kemal Sunal’a yaptığı gibi ağzına götürüp geri getiriyordu.

“Bir alkoliğin anıları’nı yazmaya başlamadan önce, ağzına bir yudum alkol almamıştı. Okul yıllarında, Yeşilay kol başkanlıkları yapmıştı. Alkolün ve sıgaranın zararları konusunda epey bilgi sahibiydi.

Tüm bunları yazarlık sevdasına yapıyordu. Bu sayede alkol almaya başlamıştı ama, onun için, iyi bir yazı ortaya çıkarmak her şeyden daha önemliydi. Daha önemlisi, bu yazının belki de binlerce insana yararı olacaktı. Bunları düşündükçe çok mutlu oluyordu. Tüm bunlar, bu zorluklara değerdi.

Her buluşmada alkol oranı biraz daha artmaya başlıyordu..

Şarap mı, biramı, yoksa rakı mı ya da daha sert içkiler mi !

Alkoliğe eşlik edince, içkiler hakkında da epey bilgi sahibi olmuştu. Öncelikle alkolle ilgili kitabi bilgileri de kitaplardan öğrenmeye başlamıştı. İnternet sayfalarından da bu konu ile ilgili yazılmış yazıları okudu. Yıllar önce okumuş olduğu, Jack London’ın yazdığı “Bir Alkoliğin anıları” kitabını tekrar okudu.

Arkadaşı “Cabbar’ın” işi çok zordu. Bu küçük sahil kasabasında onu tanımayan yoktu. Tüm mekân sahipleri onu tanır, severler sayarlardı. Çoğu, Cabbar sayesinde zengin olmuştu. İlk başlarda çok kalabalık gruplarla , müzik eşliğinde içerdi. Yaşı ilerledikçe, yalnızlaşmıştı, kendi başına içmeye başlamıştı. Meyhaneler, içkili mekanlar için çok önemli ve değerli bir müşteriydi. Tüm garsonlar da onun çevresinde dönüp dururlardı. Hepsine bol bahşiş verirdi.

Her akşam, değişik mekanlarda buluşmaya karar verdiler. Cabbar Bey, zaten yaşamını hep akşamlar üzerine kurmuştu. Gündüzleri hep uykuda geçiyordu. Cabbar Bey’i ilk kez görenler onun gençken çok yakışıklı olduğunu hemen tahmin edebiliyorlardı. Uzun boylu, geniş omuzlu, gür saçlarıyla dikkat çeken biriydi. Aldığı kilolar ve göbek onu tam bir insan azmanı gibi gösteriyordu. Onu tanımayanlar, onu gördüklerinde hemen akıllarından kabadayı, kavgacı damgasını vuruyorlardı. Onun masasında oturanlar, sohbetinde bulunanlar, onun ne kadar ince ve nazik olduğunu anlıyorlardı.

Cabbar Bey anlattıkça, yazar heyecanlanıyor, ister istemez, Cabbar Bey’e sorular soruyordu. Bir bardak içkiyle kafası bir başka oluyor, cesaretle, gizli gizemli herşeyi soruyordu.

Cabbar Bey, babasından, annesinden başlamıştı anlatmaya. Babası kasabanın sayılı zenginlerinden biriydi. Annesi Zeynep Hanım’ın ise dillere destan bir güzelliği vardı. Babası, annesine tapardı.

(Devam edecek)

 
Toplam blog
: 1410
: 1053
Kayıt tarihi
: 04.11.06
 
 

Emekli öğretmenim ve  emeklemeye devam ediyorum.  Emeklilik yaşamın sonu değil, yaşama yeni amaçl..