Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mayıs '08

 
Kategori
Sinema
 

Bir Amerikan Suçu...

Bir Amerikan Suçu...
 

Filmi gördükten sonra başladığım bu tanıtım yazısını bir kenarda bırakmıştım. Son günlerde Avusturya’da patlak veren ensest ilişki ; son olarak annenin ve bir çok kişinin bu durumu bildiğini içeren haberler üzerine gördüğüm bu film yeniden aklıma geldi. Film 16 yaşındaki bir kız çocuğunun ölümüyle sonuçlanan ve içinde bulunduğu toplumun olanlara izleyici kalmasını vurgulamaktaydı. Ensest bir ilişki yoktu bu filmde, fakat ölüme uzanan yolda toplumsal duyarsızlığın altı çizilmekteydi. Filmin yönetmeni de gösterime katılmıştı.

27. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde izlediğimiz bu film 1965 yılında işlenen bir cinayetin beyazperdeye aktarılması. Filmin senaryosu Mahkeme kayıtlarından yararlanılarak yazılmış. Yönetmen bu gerçek öykünün geçtiği kasabada büyümüş ve bu öykünün unutulmaması için bu filmi yapmış. İlk gösterimi Sundance Film Festivali’nde gerçekleşmiş.

Filmin adının neden “Bir Amerikan Suçu” olduğu soruluyor Tommy O’Haver’a. Bu adın politik bir yanı olmadığını aktarıp, aslında “Bodrum” olarak düşündüklerini söylüyor ve bu adla yayınlanmış bir yapıt bulunduğundan vazgeçtiklerini belirtiyor. Filmin konusunu ve işlenen cinayeti perdeyi aktarmada oldukça yalın bir dil kullanmış O’Haver. Abartısız, bir cinayeti anlatmasına rağmen fazla kan göstermeden; bir o kadar da etkileyici ve insanı geren. Bu cinayetin işleniş şekli zaten başlı başına düşündürücü. Indiana eyaletinde yaşayanların bu olaya nasıl seyirci kaldıklarını ve gözünü kapayıp görmemezlikten gelmenin de bir suç olduğunu ortaya koyuyor.

Filmin Konusu : Bir lunaparkta çalışan babanın iki kızından biri 16 yaşında Sylvia Likens (Ellen Page). Başka bir şehre çadırlarını kurmak üzere giderken Sylvia ve Jenny’i, değişik yaşlarda altı çocuğu olan Gertrude Baniszewski’ye (Catherine Keener) haftalık yirmi dolar karşılığı çocuklarını emanet edişleri. Gertrude geçim sıkıntısı içinde, hem sağlık sorunları, hem de ruhsal sorunları olan bir kadın. Kazandığını, zaaflarına yenik düşüp zaman zaman en son bebeğinin babası genç sevgilisine veren dengesiz biri.

Yaşamının gidişatı kendisine benzeyen evli bir adamla ilişkisi olan 16 yaşındaki kızı Paula’nın hamileliğinden habersiz. Kızının hamileliğiyle ilgili söylentiler başladığında dedikoduyu çıkardığına inandığı Sylvia’ya cezasını, evin bodrumunda işkenceyle ödeten insafsız bir anne Gertrude. Bütün sokağın çocuklarının –ki yaşları 13-16 arası değişen- işkenceye farklı şekillerde katılışı. Kulaklarını ve gözlerini tamamen kapatıp, kendilerini olayın dışında tutan çevre.

Genç bir kızın haftalarca süren işkence sonunda ölümle sonuçlanan öyküsü, insanın gerçekten dehşete kapılmasına neden oluyor. Ki başta da belirttiğim gibi işkence sahneleri örtülü olarak verilmekte. Çocukların olaya katılış şekli ise başlı başına ürkütücü. Zevkle bir insanın acı çekmesine bakışları ve bunu doğal bir durum gibi kabul etmeleri, öfke ve hınç. Paranoyanın bulaşıcılığı, aklın çocuk da olsa insanı terk edişi veya acıma duygusunun yokluğu.

Yönetmen

Tommy O’Haver

Oyuncular

Ellen Page, Catherine Keener, Ari Graynor


ABD, 2007

35 mm / Renkli / 92’

 
Toplam blog
: 38
: 1200
Kayıt tarihi
: 05.01.07
 
 

Belki de yazacak çok şeyim olmadığından üye olup sonra bıraktığım bu blog sevdasına yeniden başla..