Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Kasım '11

 
Kategori
Kitap
 

Bir Anadolu Kütüphanesi’nden; Eğitimin can damarı, Fahamettin Akıngüç’e mektup; Yerkesik

Bir Anadolu Kütüphanesi’nden; Eğitimin can damarı, Fahamettin Akıngüç’e mektup; Yerkesik
 

YERKESİK KÜTÜPHANESİ GENEL GÖRÜNÜM


Yerkesik tarihi adı “thera”. Halikarnas Balıkçısı’nın manevi oğlu  Prof.Dr. Şadan Gökovalı hocam, “ışık ülkesinin geçtiği yerin adıdır  Yerkesik (thera)”,  diyor.

Ben bu coğrafya parçasının topraklarında doğdum. Topraklarında yaşıyorum, topraklarında öleceğim.

Işık ülkesinin  bir kesitinde, bu coğrafyada belirir, yarılır önce, toprak. Yarıldığı yer Yerkesik. Evliya Çelebinin seyahatnamesinde “Yerkesiği” diye geçer.

Bu duygularım “ruhum ve özüm”den olsa gerek, bu topraklar insanı sevecen, canlı, sıcak yapıyor. Duygulu ve  düşünceli.

Işık ülkesinin uzayıp giden kolunda 1990’ lı yıllarda kurulmuş KÜTÜPHANE.

Yerkesik göreve gelişim;  94’lü yıllar. Geliş o geliş. İlle de Yerkesik, ille de Kütüphane, dedim.

Öylesine bir yağmur yağıyor ki bugün, size yazdığım şu saatlerde, gün “rüzgarla fırtına”, “yağmurla soğuğa”  karışmış.

Kütüphane için de “rüzgarlı, fırtınalı yıllar” demek, gerek. Bazen dinginliğine, sessizliğine ve güzelliğine... Sevgi ve sabır isteyen yıllarına...

Bir köşesine çekilip yalnızlığıma ve sessizliğime anlattığım tüm yoğun duygu ve düşüncelerim... İşte o anlarda,  güzelliğine ve o kıyamadığım çiçek gibi çocuklarına sığındım, sanki içimden...

Bunu yapmasam nasıl baş edecektim. Onca aymazlığa, yanlışa ve ruhsuzluğa. Benim ve Kütüphanemin anlamı olmayan eğreti duygu ve düşüncelerle  nasıl baş edecektim?..

Bıraksalardı şelaleler gibi akacak, yıldızlar gibi kayacaktım...

İşte o an sanki, yıldızlar yağdı, salkım saçak. Gökkuşağının renkleri damladı kardelene... Çakıl taşlarıydı motif. İşlendi yıllara ...”Yerkesik ve Kütüphane”ye.

Yıllara anılar, izler bıraktı. Hüzün ve hazan dönüşü bahar günleri...

En önemlisi çocuklar... Kitap ve Kütüphane sevgisini verdiğim, o çocuklar... İşte! Aradılar, döndüler, geldiler, “pırıltıyı sizden aldık, ışığı diyerek” bıraktık yıllara, kazıdık” başarı ve sevgimizi”.

En mutlu olduğum, huzur duyduğum, dinlenebildiğim anlardı, bu yaşanan “an ve duygular”...

Kütüphanenin sevgi ve bilgi fışkıran dallarında hep rengarenk kır çiçeklerini kucakladım. Hele kokusu o çiçeklerin... Gözleri; Kimisi mavi “kıran” köyünden gelmiş, kimisi diğer köyden... Gözleri gözlerimde ışıltıya dönüştü. Gök boncuk gibiydi... İsimleri neler nelerdi?...

Sevdikçe onları, birer “Kütüphane ve Kitap kurdu” oldular...

O çocuklara verilen emeğe öylesine saygılıyım ki,  ve öylesine hayranım ki pırıltılarına...

Coğrafyanın topraklarından sızıp giden suyun şırıltısı gibiydi, her şey... Akar gider bir göle kavuşur, derken ırmaklara, bir şelaleye ve denize... Çağlayandır karıştığı...

Suyun dupduru akıp çağladığı yer, İSTANBUL KÜLTÜR ÜNİVERSİTESİ’DİR. Yeşerir, filizlenir bu çağlayanda...

“SİZİ”  BULUR...

Ne denli kıymetlidir, ne denli duygudur, çoğalır duygularım. Önce duygularım, düşüncelerimdir hayat bulan... Ve anlam... Öz... Sonra Kütüphane...

Yaşadığım ve tattığım bu güzel duygular ve düşünceleri ömrümce taşıyacağım, ne güzel... Bu nedenle çok mutluyum, gururluyum...

Çok özel ve güzel duygulardır Kütüphane için yaşadıklarım, çok teşekkür ediyorum...

Göneniyorum; O ışık ülkesinin içinden geçen beldem “Yerkesik ve Kütüphane”ye gelen  o candan, kutsal duygu ve düşünceye... İçten desteğe, dostluğa ve yardıma...

Artık çocuklar üşümeyecek, içeriye yağmur girmeyecek. Sımsıkı oldu, pencereler çok güzel... Hasret kalmışım bu güzelliğe...

Artık kırık dökük değil, bir fırtınalı yağmurda kırılıp düşmeyecek, çocukların üstüne düşecek endişesi taşımayacağım.

Sizi tanımakla kendimi ve kütüphanemi çok ayrıcalıklı, çok şanslı hissediyorum. Yöreme ve yöremin çocuklarına, Kütüphanenin kalbine uzanan bu dostluk, yardım, destek... O “el”...

Size ve İstanbul Kültür Üniversitesi Yönetim Kurulu ve Kadrosuna çok teşekkür ediyorum... Bir bilseniz ne çok sevindim... Duygu ve düşüncelerinize,  içten yardımınıza...

Okuma ve sevda yolculuğuna dönüşen bu yerde, penceremden sabahın erken saatinde içeriye giren güneş ışığı insanı öylesine etkiliyor ki, ayrılsam özlerim Kütüphaneyi, çalışma odamı, özlerim çocuklarını, yaşadığım anlarını.

Bulutların arınması gibidir, gökyüzünün duruluğu ve maviliğine açılan güneşin aydınlığı...

Anlam bulur, ülkemin dört bir köşesinde yöremi tanımlayan  Kütüphane. Yalnızlığına ve sessizliğine rağmen, uzanıp giden yıllarına, çaba ve emekle, yılmadan, durmadan görkemi ve ışığıyla çoğalarak, çalışarak...

Sevgiyle tanıklık edecekti yıllara...

Bir ÇINARSINIZ...

Bir ÇAĞLAYAN...

Siz FAHAMETTİN AKINGÜÇ beyefendiye, gölgesinde serinliği ve duruluğu yaşatan...

Size sonsuz teşekkürlerimi, sevgilerimi, saygılarımı yolluyorum...

Heyecanla karışık hayaller, en çok idealler, düşünceler, duygular, amaçlar, hedefler, sevgiler ve hüzünlerle geçen inci pırıltısında, yıllarını yaşadım...

Ve, sorunlarıyla...

Bu duygu ve düşüncelerim ışığında;

Eğitimde can damar, öz yüreğiniz, inanç ve kararlılığınız, ilkeleriniz, eğitime adadığınız o yıllarınız kutsal, başarı dolu, inançla... Sizi saygıyla selamlıyorum...

Umudun sevince dönüştüğü anları ekebilmek adına, iyi dileklerimle birlikte, Yerkesik coğrafyasında buluşmak, görüşmek umuduyla sevgi ve saygılar sunuyorum...

12.Şubat.2010, Yerkesik 

 
Toplam blog
: 642
: 524
Kayıt tarihi
: 19.07.08
 
 

Muğla'nın YERKESİK  beldesinde dünyaya gelmişim.  Yöremin o solunacak havasını, coğrafyasını çok ..