Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Aralık '10

 
Kategori
İş Yaşamı - Kariyer
 

Bir anı!

Otoyolda altı ay formenlikten sonra ayrıldım ama İtalyan ikinci kez telgraf çekerek çağırdı beni, bu kez taşeron olarak iş verdi bana.

Formenlik yaparken 17 elemanım vardı. Diğer formenlerde en fazla ondu. Bazı günler iş az olurdu ben de özel işi olanları evlerine gönderirdim. Kalabalık olunca herkes birbirine bakıyor, iş yürümüyordu.

Bir tek benim ekip çay içebiliyordu. Barakamızda çay yapardık. Herkes sırayla gelir çayını içerdi. İtalyan şef görürse de bir şey demezdi. Derse kızıp bırakacağımı biliyordu. Çünkü ikinci kez çağırmışlardı beni.

Ayda üç kez işe gelmeyenlerin iş akdi fesh olurdu. Ofisten çağırırlardı beni böyle durumlarda “Bu arkadaşın işine son veriyoruz ne diyorsun?” diye sorarlardı. Hatalı puantaj doldurduğumu, barakadaki aylık çizelgede böyle olmadığını söylerdim.

Bir gün kalıbımız patladı!

TEM üzerinde İzmit- Sapanca arasındaki Tepetarla köprüsünün çıkış konsol kalıbı. Toprak altında kalsa önemli değil dersin ama şimdi bile yoldan geçerken gözüm takılır oraya!

Kontrol da etmiştim hesapta. Görememişim!

Yıldızlara çıktım!

Herkes gitti barakaya üzerlerini değiştirdi. İşi bırakıyoruz dediler!

“Gidin ofise çıkışınızı alın o zaman!” Dedim.

Gittiler!

Bir süre sonra İtalyan geldi aldı beni, ofise gittik.

Bütün elemanları dinlediler. Sendikacı Mamo da içeride dinliyor!

Küfür ettiğimi söylemişler. İtalyan “şahsınıza mı küfür etti ?” diye sormuş, “hayır, yaptığınız işin anasına avradına!” demişler. İtalyan da onlara “ ben her gün akşama kadar küfür ediyorum!” demiş!

Sendikacı Mamo Polat anlattı bana sonradan!

Beni çağırdılar içeri!

“Ahmet; ekibini işten çıkaracağız! Sana yeni eleman alacağız! İstediğin varsa söyle onları çıkarmayalım!” Dedi şef.

Kimi atacaksın? Hepsi ihtiyaçlı adamlar!

“Yok şef! Ben gerekirse ofise gönderirim istemediğimi! Çalışsınlar!”

Ayda iki kişiye zam yazardım. Saat ücretleri artardı. Necmi isminde bir elemanım vardı. Onu yardımcım yapacaktım. İşten anlıyordu.

Ama ne oldu?

Kalıplar sökülmüş yüz metre ileride bir yapıya taşınacaktı. Bir paneli iki kişi rahatlıkla taşıyabiliyor.

“Necmi, ikişer ikişer taşıyın şu panelleri öbür yapıya!” Dedim.

“Şefi bekleyelim, onun arabasıyla rahat olur!” Dedi.

“Şefin ne zaman geleceği belli olmaz! Taşıyın!” Dedim.

Taşımaya başladılar.

Tam bu sırada şef gelmesin mi? Ben barakada çay içiyorum!

Şefin arabasına panelleri yüklediler götürüyorlar ama Necmi beni işaret ederek laf ediyor!

“Ulan bu mu gâvur, o mu gâvur!”

Duydum bunu!

Öyle mi?

Akşam üzeri Necmi’yi çağırdım!

“Necmi, seni ofisten çağırıyorlar!”

Gitti bir daha gelmedi.

Aslına bakarsanız üzülmedim değil. Aradan uzunca bir süre geçti. Marmaris’teki bir iş için eleman lazım oldu.

Şantiyeye gittim. Demircilerden kalıpçılardan birer ekip hazırladık. Bu arada Necmi’yi de buldurdum. O da gitti Marmaris’e.

Rahatlamıştım.

 
Toplam blog
: 1640
: 466
Kayıt tarihi
: 27.01.07
 
 

Doğum tarihim değişmedi ama çok şey değişti bu güne kadar. En başta, dede oluyorum! Evet; şaşırdı..