Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ocak '11

 
Kategori
Anılar
 

Bir Anı'nın Mitolojisi

5 Ekim Pazartesi 

Gece çabuk geçecek... 

Bugün ünzile geldi çok özlemişim, sohbet ettik çay içtik her ne kadar durumlarda bir değişilik olmasa da... Gün saymaya devam ediyorum. Günler geçiyor geceler daha bir komik geçiyor ama herşeye rağmen geçiyor, şimdiden 5 günü geride bıraktım. 

Bu gece uyuyabileceğimi hiç düşünemiyorum; sebebi yok. Songül gece çağrı attı sanırım uyuyamıyor. 

Gece 01: 00 ıssız adam filmini izliyorum. 

6 Ekim Salı 

Günümün güzel geçmesi dileğiyle. Öğleden sonra saat 15: 00 sahilde yürümeye başladım, ayaklarım çıplak ıslak kumlara basmaya basıyorum ve dalgalar gel- git yaptıkça ayaklarım ıslanıyor. Bundan büyük haz alıyorum. Sahilde yürümek beni rahatlatıyor. Saat 16: 00 Ünzile'nin yanına gittim. Çay içtik sohbet ettik. Bu kıza bayılıyorum acayip rahatlatıyor insanı. Deli kız deli dolu. Bir şey; O da benim için aynı şeyleri düşünüyormuş meğer; Nerden de buluyoruz bu kadar konuşacak mesleyi, mesele çok çözüm yok. Saat 19: 00 zaman yaklaşıyor adama gittim hazırlandım nöbeti dvralmak üzere yola çıktım ve işte Yeliz 'in yanındayım. Herzmanki gibi öfkeli bu kızla zor frkans yakaladım yaklayınca da bırakamadık birbirimizi. Camış sinirlendirmiş gene. Günün kritiğini yapıyoruz bir taraftan da yemek yiyoruz. Çok konuşuyor. Yemek yerken bile. Süekli uyarıyorum yemeğini ye. Bir taraftan da sanal dünyasıyla ilgileniyor. Onu dinliyorum o konuşuyor ben dinliyorum. Benim onu dinlemem onun çok hoşuna gidiyor. Onun konuşması ve onu dinlemek de benim hoşuma gidiyor. Siyah kıvırcık saçları var, esmer arap kızı camdan bakıyor misali bir kız. Kendisi de arap zaten. Günün kritiğini yaptıktan sonra gidiyor. Görev bana kalıyor işte yanlızlığım başlıyor. Ortalık sakin saat 24: 00 gece başlıyor. Işıkları kapatıyorum. Bir kaç film izliyorum. Aklıma Songül geliyor. Bu kız da bir alem kazulet ; dünya umrunda değil çağrı atıp duruyor uyuyamıyor biliyorum. O olsaydı şimdi bir gerilim fimi bulmuş iki kutu cola açıp çekirdek çıtlatmaya başlamıştık. Sonra korkudan koyun koyuna oracık da uyuya kalırdık. Hiç hayal kurmamş hiç ideali yokmuş bu kızın. Nasıl dedim ya? İnsan hayal kurmadan nasıl yaşar. Sonra kendimin çok hayalperest olduğunu düşündüm. Bana gerçekçi olmayı öğrettiğin için sana teşekkür ederim. Ben de sana bir parça da olsa hayal kurmayı öğrtebildiysem ne mutlu bana. Ben de maşallah alis harikalar diyarı gibiyimdir... 

Alis harikalar diyarı deyince aklıma Pınar geldi. Aramızdan en erken ayrılan pınar idi. 

Sonuna kadar kalmadığı için çok kızıyorum ona kendince haklıydı tabi. Çok anılarımız var onunla anlatmakla bitmez; çok muziplikler yapardık beraber. Onunla da dostluğumuz kavgayla başladı sıkı dostluklar kavgayla başlarmış ya. Adı gibi güzel bir kızdı siyah kıvırcık saçları ve kar gibi beyaz teni vardı. Ufak tefek bişeydi. Bir keresinde pınarla kablo çalıp bizim odaya takacağız. Etraf nasıl kalabalık; ne kablosu diyeceksiniz.televizyon kablosu, odada televizyon var kablo yok: ) Organize olduk tam plan başlayacak adım attım ayağım takıldı bir metre uçtum tam muhasebe müdürüdün önüne düş sen beni aldı bir gülme... Sinirlerim bozuldu nasıl gülüyorum müdür de şaşırdı. Pınar çalıların arasından bağırır iyimisin diye ben gülmeye devam müdür der neyin var ben yüsek sesle gülüyorum ki pınarın sesini müdür duymasın ikimizi birden görürse anlayacak birşeyler çevirdiğimizi çünkü. Ama nasıl gülüyorum... Neyse tabi biz o gece kabloyu çalamadık tüm kablolar sabitlenmiş mümkün mü söküp almak... Bir gece gene pınarla geziyoruz Muziplik yapacağız canımız sıkılıyor. O gün de hamak gelmişti kampa gel dedim pınar ben yeni bir yer keşfettim bugün; 

Gittik saklı bahçeye pınar görünce hamakları çocuk gibi sevindi. Ben atladım hamağa atlamamla benim ayaklar havaya bağırıyorum; pinar pinar kurtar beni gene gülme kırizi, hamak yamukmuş kırılmış beni buldu beni buldu pınar gülmekten beni çıkaramıyor zaten kız ufak tefek neyse başkaları koştu imdadımıza. Biz bir hafta güldük bu olaya ben 'pinar pinar' diyordum yerlere yatıyorduk gülmekten. Onunla da saatlerce konuşurduk. 

O gittikten sonra kendimi çok yalnız hissettim zaten. 

Saat 05: 00 Hayellerin peşinde filmini izliyorum. 

7 EKİM ÇARŞAMBA 

Gün ışımaya başladı. Nöbeti Yeliz 'e devrettim. Ve kendimi yatağıma atıyorum. Çok tatlı derin bir uykuya dalıyorum. Daha önce hiç böyle tatlı uyumamıştım. Saat 15: 00 uyanıyorum sahilde yürümeye başlıyorum he geçen gün biraz daha mutlu oluyorum. Zaman ylaşıyor çok az kaldı. 

16: 00 Ünzile' nin yanına geliyorum çay içip sohbet ediyoruz. Saatlerce... Saat 17: 00 Yeliz 'in yanına gidiyorum. Yemek yiyoruz günün kritiğini yapıyoruz. Sanal dünyasından bahsediyor. Bugün daha iyi; kızdıran olmamış sakin az konuşuyor. İşte gece başlyor. Gecenin sessizliği beni deli ediyor. Güvenliğe gidip çay alıyorum o mesafe beni ürkütüyor. Çünkü çok karanlık. Çok güzel çay demliyorlar ama ya. Saat 03: 00 Göl Evi filmini izliyorum. Bu gece de btti. Bugün de geçecek. Nöbeti devrediyorum. Tatlı uyku için kendimi yatağa atıyorum. Öyle tatlı bir uyku oluyor ki pijamalarımı giymye vakit bile yok gömleğimi ve eteğimi çıkartıp fırlatıyorum bir tarafa ve öylece giriyorum yatağa. Of çok tatlı bir uyku bu ya... 

8 EKİM PERŞEMBE 

Bugün çabuk geçmiş... Nasıl geçti hiç farketmedim. Çok olaylı bir geceydi. 

9 EKİM CUMA 

Kongre yoğun bir şekilde devam ediyor buğün tekne turum vardı. Tam 3 otabüs tura gittik yorucuydu 

2 saatlik uykuyla uruyorum.kendime inanamıyorum turdan sonra gece nöbet var. Uykulu uykusuz bir gece beni bekliyor. 

Bu arada bu kadar yorucu ve yoğunluğun arasında psikolojik danışmanımızla konuşuyoruz. Kendisine çok teşekkür ediyorum Yeliz ve bana katlandığı için. Kafayı yemek üzereyken çıktı bu adam; iyiki çıkıp gelmiş. Onunla konuşmak terapi gibiydi. Uzun zamandır ağlayamıyor ve gülemiyordum işin tuhaf tarfı sinirlenemiyordum da. Etrafımda herşey çok doğal geliyordu. Sinirleri alınmış bir et parçası gibi hisediyordum kendimi. Uykusuz geceler; geceli gündüzlü çalışmalar... Herşeye rağmen çk eğlenceliydi. 

Hayal ettiğim hiçbirşeyi yapamadım hayata dönüş projelerim askıda kaldı. Bekleyiş içerisindeyim. 

10 EKİM CUMAETESİ 

Çıkışlar başlıyor. 

11 EKİM PAZAR 

Hayatımın en mutlu pazarı olacak çünkü kongre bitcek. 

12 EKİM PAZARTESİ 

Yeliz 'e not yazmıştım ajandasına; O da benim ajandama not bırakmış. Not şöyle; 

'Seni Seviyorum Tatlım' 

Kongre Bitti 

13 EKİM SALI 

Hala çalışıyoruz ya bi izin yapsaydık. 

14 EKİM ÇARŞAMBA 

Yağmurlu bir gündü çok mutluyduk çünkü izin günümüzdü. Ünzile ve ben Fiskos Cafe'ye gittik. Hava soğuk şallara sarıldık bardaktan boşanırcasına bir yağmur. Yağmur yağdıkça camlara vurdukça birşeyleri hatırlatıyor. Sohbete doyum olmuyor doğrusu. Çok güzel bir gündü çok mutluyduk. Nehrin tam üzeindeyiz tekneler geçiyor... Sessizlik... 

Çay, sohbet ve Ünzile... 

Yaşanmaz olduğunda Dünya'yı durdurmak mı gerekir? 

Yoksa Dünya'dan uzaklaşmak mı? 

Kaçmak değil ama bu... 

Hayatın seni hayal kırıklığına uğratmasına izin verme; boşver gitsin... 

Başkalarının hayatında ikinci üçüncü olamayacak kadar değerlisiniz. 

 
Toplam blog
: 26
: 650
Kayıt tarihi
: 08.06.07
 
 

Dünyaya Samsun' da merhaba dedim, yaşamım boyunca çok fazla yer gezdim, sonunda ailem "yeter artı..