Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Nisan '12

 
Kategori
Siyaset
 

Bir anlatabilsem yavrum

Bir anlatabilsem yavrum/ şu kısacık görüş anında sana/ tel örgülerin anlatamadığını/ taş duvarlar gerisinde babanın/ nasıl öfkesinden yatamadığını/ niye öter gardiyanın düdüğü zamansız/ellerimizdeki bu kelepçe, tutsaklık neden/ niye öpemem kara gözlerinden/ niye okşayamam saçlarından/ bir anlatabilsem yavrum…

Böyle başlayıp sonunda da, anlaşıldı ben anlatamıyorum/ bari sen anlayabilsen/ bilsen nasıl sevinirim/ büyüdün, anladın beni diye/ ama yok sen yine de çocuk kal/ bu yaşta bu kadar büyümek niye/ bir anlatabilsem yavrum …. diye biten bir şiir yazmıştım sana, 12 Eylülün o karanlık günlerinde.

Daha sen dört yaşındaydın ve tel örgülerin ardından görüştüğümüz bir gün, kibrit çöplerinden yaptığım kalem kutusunu tam da sana uzatırken gardiyan düdüğünü çalmış, ben sana kutuyu uzattığımda o insan azmanı çavuş elime vurmuş ve kutu yere düşmüştü.

O an hissettiklerini düşündüğümde, inan hapiste olmaktan daha büyük acı vermişti bu olay bana ve günlerce kendime gelememiştim. İşte o duygu yüklü günlerimde yazmıştım bu şiiri.

Şimdi aradan otuz yıl geçti kızım ve bu güzel ülkenin başka yerlerinde yine çocuklar senin çektiklerini, hissettiklerini çok daha ağır şekilde yaşıyorlar. Slogan attılar, pankart astılar diye gencecik insanlar cezaevlerine atılıyor, okullardan kayıtları siliniyor, gelecekleri karartılıyor.

Oyun yaşında çocuklar gelin ediliyor, devletin himayesinde olduğunu sanan çocuklara cezaevlerinde, okullarda tecavüz ediliyor, yetmedi savcılar onlarca yıl ceza istiyorlar.

Otuz yıl önce olduğu gibi bu günde ben, yine anlatmakta zorluk çekiyorum kızım. Geleceğimizin güvencesi diye büyüklerin diline sakız olmuş çocukların gençlerin o umutsuz, umarsız hallerini; gözlerindeki hüznü, yüzlerindeki acıyı gördükçe bir kez daha kahroluyorum.

Daha yakın zamanda 14 yaşında Uludere’ li Erkan’ı bombaladı uçaklar, aynı köyden 34 kişiyle birlikte. Oysa Erkan daha çocukluğunu yaşayamamış, komşu köylerden başka yer görmemişti. İlk işinden alacağı elli liranın keyfini bile yaşayamadan vücudunun her bir parçası bir yerlere savrulmuş, bir çuvala doldurulmuş cesedi at sırtında getirilmişti anasının önüne.

Uludere’ li Erkan’ın niye öldürüldüğünü şimdi nasıl anlatayım sana, niye hala “çok sevdiği için” insanlar sokak ortasında eşlerini öldürür, aynı dili konuşmuyor diye niye insanlar birbirini öteler, yok sayar, düşmanlık eder, nasıl anlatırım sana!

Benim güzel yüzlü, hüzün gözlü kızım, şimdi sen benden yine bu kadar uzaklardayken, bir sahil kasabasında baban yine geçmişte yitirdiklerimizin yasını tutuyor.

Sana, bana, bize onca acıyı çektiren darbeciler yargılanıyor şimdilerde. O senin çok sevdiğin eski devrimci kimi amcalar, teyzeler geçmişte “ 12 eylülcüler yargılanamaz” derken, şimdi 12 eylülcülerin davasına müdahil olmak için sıraya giriyorlar.

Biraz mahcup, biraz utangaç ama her zamanki pişkinlikleriyle Ergenekon, balyoz gibi davaları itibarsızlaştırmaya çalışan 68 lileri sana nasıl izah edeyim.

İnanıyorum ki sen yine anlamakta zorlanıyorsun.

O çocukken yaşadıklarını şimdi otuzunu aşmış yaşında, yine yüzlerinde o çocuk gülümseme, gözlerinde hüzün, unutmaya çalışırken; bize yeni acılar yaşatmak isteyenlere inat, sen yine de çocuk kal kızım.

Bu gün 24 Nisan kızım ve biz 1915 yılında öldürülen, sürülen, yerlerinden, yurtlarından edilen Ermeni yurttaşlarımızı yıl dönümünde anmak için bile ne zorluklarla karşılaşıyoruz.

Bir anlatabilsem yavrum……………

ayhanongun@gmail.com  24 Nisan 2012  BODRUM 

 
Toplam blog
: 396
: 168
Kayıt tarihi
: 13.01.10
 
 

Barış içinde, birlikte yaşayabilmek adına insan ve emek odaklı paylaşımlardan yanayım.   Öğretmen..