Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Portakal Çiçeği ve FISILTI

http://blog.milliyet.com.tr/elvince

16 Mart '07

 
Kategori
Anılar
 

Bir arpa boyu yol gitmekmiş ömür

Bir arpa boyu yol gitmekmiş ömür
 

Babaannem öksüz, babası o daha bebekken ölmüş. Ölümüne sebep olarak ortağının ona attığı kazığı gösterirmiş büyük nene… Zor günler geçirmiş evlatlarıyla geçinebilmek için. Sonunda babaannemi, dedeme gelin vermiş. Kızını razı etmeye çalışırken bu evliliğe "kızım bari sen biz gibi sürünme, memur karısı ol" demiş. Demek ki savaş yıllarında memur olmak bu günün memuriyetinden daha iyiymiş. Aralarındaki yirmi beş yaş farka rağmen babaannem memur karısı olabilmek için çocuk aklıyla bu evliliğe "evet" diyerek ana ocağından koca ocağına gitmiş. Çaresizlikten çare aramak buna denir sanırım.

Resmi nikahlı eşinin üstüne babaannemi on dört yaşında iken kuma getirmiş çapkın!! dedem. Babaannemin dedemden üç erkek evladı var. Ortanca evlat benim babamdır.

Dedem kendi memleketi olan Giresun’a bağlı Tirebolu ilçesine milletvekili torpiliyle! Yıllar sonra zar zor kapağı atmış.

Sarışın, çilli deniz kuşu bir çocukmuş babam. Deniz sevgisi babamdan miras, bende çok severim yüzmeyi. Karadeniz uşağı ya denizde alır soluğu ya fındık bahçesinde. Babam denizden çıkmazmış. Çok iyi yüzmesine rağmen rahmetli babaannem boğulacağından korkarmış evladının. Yasak etmiş denize girmesini, ama babam dinler mi? Kahvaltı etmeden yüzmeye kaçarmış kendi gibi deniz sevdalısı uşaklarla.

Her uşağın bir midye kayalığı olurmuş, uşaklar denize dalar türlü yarışlarla midye çıkarırmış. İlk midye tava tarifini babamdan almış şaşmış kalmıştım. İllaki paslı bir teneke parçası lazım, dalgalar sahile atar içindeki taallukatı, bunların arasında paslı bir teneke mutlaka bulunur... İki küçük kaya parçası ortasına toplanan odun parçalarıyla ateş yakılır, illaki paslı olması gereken teneke dalgalar arasından alınıp ateşin üstüne konur. Çıkarılan midyeler, midye tava olmak üzere tenekeye yerleştirilir. En az bir saat süren midye çıkarma işlemi sırasında hiç bir heyecan duymayan babam midyeler tenekeye düştüğünde birden bire değişir, ağız suları eşliğinde sabırsız midyelerin kabukları yarı yarıya açıldığında onları kapar tek lokmada yutarmış. Babamın yıllar süren bir mide ülseri vakası vardır, belki de o günlerin bir hatırası dır bu hastalık.. Eee oburluk başa bela…

Akşam güneş batar, ev ancak hatırlanırmış. Evdeki ahali merakla bekler uşaklarını, en çok meraklı bekleyiş de babaannemde olurmuş, kocası ölmeden öncede yok gibiymiş, gününü gün eder, ziyan edermiş babaannemin geçliğini. Eve gelmediği gün bile olurmuş, çaresiz boyun eğermiş çocukları için evinin erkeği olmuş...

Babam geç kalmanın telaşı ile koşturarak gidermiş eve, ama annesini kapıda onu bekliyor görünce adımları küçülür, korkarak yürürmüş. Dün çekilen kulağındaki acı henüz geçmemiştir ki, çaresiz acımayan kulağını teslim eder annesinin ellerine. Bir yandan da yalan söyleyerek "ben denize girmedim anne" dermiş. Babaannem kül yutmaz, dedemin erken ölümüyle tek başına yetiştirmenin güçlüğü çocuklarını belki de onu kurnaz olmaya itmişti, çocuklarının yaramazlıklarına karşı. Babamın fanilasının yakasını dikerek daraltır başından çıkmasını engellermiş. Babamda fanilasıyla girermiş denize dikişler kopmasın diye. Akşama kadar zaten kururmuş fanila. Babaannem kül yutmaz ya, bir gün anlamış meseleyi, babamın kollarını yalamış. Ağzına gelen tuz ve deniz tadı her şeyi anlatmış. İyi bir sopa atmış o akşam sarı uşağına, dayak faslı bitince beraber ağlamışlar uşağıyla, "a sarı uşağım deniz seni alır gider, ne yaparız sonra?" demiş bütün saflığıyla. Helva severmiş babam, bunu bilen annesi o zamanlar çok zor bulunan helvayı olduğu gibi tabağıyla uşağına yedirerek gönlünü almaya çalışmış, anne yüreği; işte hep böyle yumuşak ve sevgi dolu olur.

Babamı deniz sevdası rahat bırakmaz ki, nazlı bir kız gibi el edermiş babama uzaktan uzağa deniz. Rüyalarında da denize girdiğini gören babam, bir gün dayanamamış denize girmiş. Öğle saatine kadar yüzmüş, fanila hala boyundan daraltılmış haldeymiş. Denize buz gibi sularıyla ışıltılı hareler içinde akan derenin içinde bir güzel tuzlarından arınmış, güneşte kuruyan fanilasıyla evin yolunu tutmuş… Kül yutmaz!! babaannem olayın farkına varamamış, ama gene de şüphelenmiş. Komşu kadınlardan birinin babamı denizde gördüğünü akşam anlatması sonucu, babama üvey anne ve kardeşlerinin yaşadığı köyün yolu gözükmüş.

Dedem köye hiç götürmemiş ikinci eşinden olan çocuklarını, "üveylik var ortada, sorun yaratmak istemezdi ihtiyar" derdi babam. Hiç görmemiştir köyü ve kardeşlerini. Onları ilk kez görecektir, bir yandan çekinmekte bir yandan merak etmektedir. Üvey bilmese de yaşca ondan çok büyüktürler. Çabuk alışır babam köy hayatına serde çocukluk var, nerde oyun orda babam. Bir akşam üstü hava karardı karacak ‘kıran ‘’denilen büyük çimenlik alana kuzeniyle oynamaya giderken yolda serpilmiş zeytin taneleri gören babam şaşırmış. Kuzenine sormuş "Kim dökmüş bu zeytinleri yola" babamın şehirden geliş sebebiyle biraz "muhallebi evladı" gören kuzeni dalga geçer babamla. "Ha bu zeytunlaru toplada ye da" der. Babamda ya zeytin özlemi yada oburluğunun verdiği iştahtan olacak ki yerdeki zeytin tanelerini zevkle toplar. Ağzına attığı ilk zeytini bozuk oluşundan dolayı yere tükürür. İkincisi de bozuk çıkıp birde arkadaşlarının attığı kahkahaların dozu artınca , kızgın kızgın sormuş, "Zeytinler bozuk mu?" cevap yok "Sizde yesenize" deyince onlarda "ula hiç mi keçi b…u görmedin?" demişler. Babam o güne kadar keçi görmemiş ki b…nu tanısın.

Zaman zaman bu anısını bize anlatır, şimdi rahmetli olan kuzenini yad eder babacığım... Anılar olmasa elimizde yaşamdan ne kalır geriye. Bir arpa boyu yol gitmekmiş ömür…Sevdiklerinle ayrılınca yollar ve onlar gidince dönülmezlere hatıralar dayanma gücü veriyor hasretlere…

 
Toplam blog
: 76
: 2902
Kayıt tarihi
: 06.11.06
 
 

"Yasamak sakaya gelmez,büyük bir ciddiyetle yasayacaksinbir sincap gibi mesela,yani yasamin disinda ..