Bir Ayet ve Açıklaması!

“Allâh nûrunu (ilmini) ağızlarıyla (boş lafla) söndürmek istiyorlar! Oysa Allâh, nûrunun tamamlayıcısıdır! Velev ki hakikat bilgisini inkâr edenler hoşlanmasa!” (Saff:8) 

Bu ayette, Hz.İsa (as)’ ın kendinden sonra gelecek Ahmed isimli Resul'ü müjdelemesi ve devamı söz konusudur. Buna göre Muhammed Mustafa (as) teşrif edip son nebi olarak Allah nurunu tamamlayacaktır. Ancak Velayet döneminden son Müceddid'e ve beklenen malum Zat'a kadar bu iş uzayıp gider.  

Veda Hutbesi'ndeki bu ayet ise tamamlayıcı niteliktedir:

“Bugün sizin için dininizi ikmal ettim (Din konusundaki bilgilenmenizi), üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için Din (anlayışı) olarak İslâm’a (Allâh’a tam teslimiyete) razı oldum.”

Aynı anda şu sahih hadisi de anmadan geçmemeliyiz:

“Siz bu siyah sancaklılarla gelen Zâtı gördüğünüzde kar üzerinde emekleyerek de olsa gidip O'na bîat ediniz. Çünkü o Allah'ın halifesi Mehdî'dir.”

Kuşkusuz bu ayetlerin tafsilini yapan hadislere göz attığımızda, kıyamet olayları sırasında Hz. İsa ve Deccal' ın devreye girerek beklenen kişi ile bir üçgen kompozisyonu oluşturacağını bilmek gerekir. Nihayetinde küçük kıyametin varlığından bahsedildiği görülecektir ki söz konusu ayeti ve diğer ayetleri tanımlayan en büyük etkendir. 

Şurası muhakkak ki Allah bir esma kompozisyonunu oluşturarak bahsi geçen isimler altında bir olayı canlandırmıştır. Odaklanılması gereken nokta Allah’ın nurunun nasıl ve ne şekilde ortaya çıktığıdır. İşte böylece, bu husus hakikat bilgisini inkâr edenlerin hoşlanmamasına rağmen gerçekleşmiştir. 

Şimdi burada bir nebze olsun ayet ve hadis ilişkisinden, ayet kadar hadisin de önem taşıdığından, ayeti kabul edip hadisi reddeden zihniyetin zavallılığından bahsetmek istiyorum.

Çok net bir şekilde ifade etmeliyim ki hadisler ayetlerin tafsili durumundadır ve onları açığa çıkarmak için bizzat Resulullah tarafından dile getirilmiştir. 

Ayetlerin birçoğunun metafor ve mecazlarla anlatıldığını dikkate aldığımızda durumun bu şekilde gerçekleştiğine siz de hak vereceksiniz. 

Bu konuda bazı örnekler de var. Mesela Kur’an namazdan bahseder. Ancak nasıl kılınacağını Efendimiz bizzat tatbik ederek ümmetine öğretmiştir. Sanırım bunun aksi iddia edilemez. 

Diğer yandan bu parelelde uyarı mahiyetindeki bilgilere Kur’an'da rastlamak da mümkündür.  

Örneğin; 

Maun Suresi'nde ‘âdet diye kılınan namazdan’ bahsederken, hemen bir alt suresinde namazın hakikatinden SALAT'tan söz edilmektedir.

Başka bir misal vermek gerekirse Ayet-i Kerime'de şöyle der;

“Bir kötülüğün karşılığı, onun benzeri bir kötülüktür! Kim affeder ve barışırsa, onun ecri Allâh’ın üzerinedir... Muhakkak ki O, zâlimleri sevmez” (Şûrâ 40). 

Hadis yönündeki açılımı ise şu şekildedir; “Bir yakınının öldürülmesi nedeniyle kısas yapılmasını isteyen bir adama” Rasulullah kan parasını teklif etmiş ‘diyet al‘ demişti. Adam diretince Allah Rasulü yukarda bahsi geçen ayeti dillendirmiştir. (Futuhatı Mekkiye İbn Arabi 3.cilt, syf:199)

Son derece girift ve katmanlı, aynı zamanda toplumsal ilişkileri tanımlayan, boyutsal derinlikleri açıklayan hadislerin kişisel çıkarlara göre şekillendirilerek ve seri bir analizden geçirilerek bir kısmı veya tamamı kabul görmemektedir. Bu akıl almaz düşüncenin kaynağı bellidir. Oysa Hz. Muhammed (sav) “O güzel sözü ben söyledim” diyerek konuya açıklık getirmektedir.  

Bir diğer önemli ayrıntı ise Mehdi (as) ın bazı çevrelerce kabul edilmemesidir. Kur’an'da, Mehdi kavramı yok diye bir inatlaşmaya girilmekte ve bu anlayış çerçevesinde reddedilmektedir. 

Değerli dostlarım, 

Kur’an'da Mehdi ile ilgili ayet var. Bu konuda ise onlarca sahih hadis söz konusu. Mehdi'nin varlığı (her kim ise) önemli ancak asıl dikkat çekici yanı bizdeki Mehdi’ nin (hakikatin) açığa çıkışı.

Mehdi aynı zamanda Rasuldür. Unutmayalım Rasul sizde mevcut olandır.

Ahmed F. Yüksel

London / Chiswick  31.01.2020

https://www.facebook.com/ahmedfyuksel

https://www.instagram.com/ahmedfyuksel/

https://twitter.com/ahmedfyuksel