Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Nisan '14

     
    Kategori
    Sinema
     

    Bir ayrılık ( Ödüllü İran başyapıtı )

    Bir ayrılık ( Ödüllü İran başyapıtı )
     

    Nader az Simin


    Bir Ayrılık (orjinal adıyla: Jodaeiye Nader az Simin)
    Yönetmen: Asghar Farhadi

    Ödülleri  sayamayacağım kadar çok olan bana göre muhteşem bir film

    2012 yılında izlemiştim. Bu gün İksv listesinde olduğunu  görünce tekrar izlemek istedim.. Normalde pek nadirdir aynı filmi iki defa izlemem ama bu film tekrar izlenmeli diye not aldığım filmler arasında..
    Muhtemelen bir çok kişi izlemiştir özelikle İran kültürüne merakı olanların kaçırmamış olacağını düşünüyorum.. Ama yine de izlememiş olanlar  vardır belki diye izlenimlerimi aktarmak istiyorum..

    Filmin konusu
    “Boşanmak üzere olan ama çocuklarının velayeti konusunda ikileme düşen bir çiftin öyküsünü anlatıyor. Simin, kocası Nader ve kızı Termeh’le birlikte İran’ı terk etmek istemektedir. Nader’in alzheimer hastası babasını bırakmayı reddetmesi üzerine boşanma davası açan Simin, dava talebi reddedilince anne babasının evine gider. Termeh ise babasıyla kalmaya karar vermiştir. Nader kızına ve babasına bakması için hamile bir genç kadını tutar; ama bu durum daha fazla soruna yol açmıştır..”

    Filmin tamamına yakını mahkeme salonunda geçiyor diyebilirim.. Giriş sahnesinde hakim karşısına çıktıklarında, Simin'in boşanmaya çalışırken bile Nader'e toz konduramaması, ve yine Simin'in Nader’e 'baban senin kim olduğunu bilmiyor bile' demesi üzerine Nader'in 'ben onun babam olduğunu biliyorum ama! demesi, beni ilk etkileyen olmuştu..

    Sanırım simin de hoşuma giden ilk ve tek şey mahkemede kocasını kötülemeyişi oldu..
    kendisini oldukça bencil buldum.. Ülkedeki sorunlardan dolayı kaçmak istemesi, eşi onunla gelmeyince işi boşanmaya kadar götürmesi, kayınpederinin sorumluluğunu paylaşmaktan kaçındığı ve neredeyse onu yok saydığı ki eşinin babasına olan düşkünlüğünü ve adamın muhtaç durumda olduğunu bildiği halde öylece bırakıp farklı bir ülkede yaşamak istemesi çok bencilceydi.. İran kültüründe doğup büyümüş bir kadın için biraz abartı geldi..

    Saklanan önemsiz gerçekler ve söylenen küçük yalanların hayatı ne derece değiştirebileceğini adım adım ilerleyerek gösteren film, bu esnada izleyiciye her bir konuyu ahlaki ve vicdani olarak sindire sindire değerlendirme ve düşünme fırsatı veriyor..

    Filmi izlerken sanki içindeymiş ve canlı canlı bir olaya şahit oluyormuş gibi hissettim. Hiç bir oyuncu öne çıkmaya çalışmamış.. Olaylar karşısında verdikleri tepkiler, mimikler bana göre çok gerçekçiydi bu yüzden benim için top 10 listesinde hop diye yerini aldı.

    Filmde ele alınan hakkaniyet, vicdan kavramları gibi birçok değişkenle beraber sınıf eleştirisinin yer aldığını görüyoruz. Bir üst sınıftan olan Termeh'in öğretmeni, mahkeme koridorunda kendince bir genelleme yaparak Somayeh'e babasının annesini dövüp dövmediğini sorma cüretini gösteriyor. Öncesinde de çok tanımadığını söylediği halde, Termeh'in babası hakkında, yargılama işini yapan kişiye "o düzgün bir insandır" diye fikir belirtiyor. Çünkü kafasında belli yargılar var ve buna göre öznel çıkarımlarını işe koşmaktan hiç imtina etmiyor: "fakirler cahildir, hamile karılarını dövebilirler" 
    Ama burada öyle değil kadına vurmayan, vuramayan, kendini döven bir erkek var filmde, yani burada kadın şiddet görmüyor aşağılanmıyor..

    Burada yalanların, sırların, söylenemeyenlerin ağırlığı ve bu yükü taşıyan insanların en iyilerinden bir yüzleşme ve vicdan öyküsünü izliyorsunuz

    Filmin daha başında kafanızda bazı yargılara varıyorsunuz, kim haklı, kim haksız, ya da kim doğru söylüyor, simin'in ya da Nader'in yerinde olsam ne yapardım diyorsunuz, kimseyi suçlayamıyor ama kimseye de tam olarak hak veremiyorsunuz..

    Film doğru ve yanlışın "kime göre neye göre" olduğunu düşündürüyor..

    Filmi izlerken yönetmen sanki hakim koltuğuna sizi oturtuyor, sürekli kişileri,  kararları yargılıyor ve yanıldığınızı görüyorsunuz.. Fark ediyoruz ki hiçbir zaman tam haklıyı ve tam haksızı bulamayacağız, çünkü gerçeği bütün ayrıntılarıyla bilmemiz olanaksız. Ne kadar bilirsek bilelim, hakikatin her zaman gözümüzden kaçan bir parçası vardır. Ve o parça bizim haklıya ve haksıza karar vermemizi bütünüyle engeller. Filmin biterken bile yönetmen sonucu bize bırakarak ayrılıyor perdeden, çünkü hiçbir zaman bilinenler bilinmeyeni bilmeye yetmez.

    Çok ince düşünülmüş bir senaryonun üst düzey oyunculuklarla taçlandırıldığı filmin hakkaniyet ve vicdan konusunda çok ciddi dersler vermesi de bir diğer üstünlüğüdür..

    Aslında o kadar çok önemli detay ve altı çizilesi sahneler var ki ama izlememiş olanları  düşünerek çok fazla spoiler vermek istemiyorum..

    Dikkat çeken diğer bir detay da müzikler.. Alışageldiğimiz sinema dünyasında müzikler olmazsa olmaz tamamlayıcılardır, fakat bu filmde sadece sonda bir parça duyuyoruz.. ilginçtir ki müziğin eksikliğini fark etmedim bile, hikaye o kadar içine alıyor ki izleyeni, en sonda müzik duyduğumda fark ettim hiç çalmadığını.

    Velhasıl kelam film beni çok etkiledi şiddetle tavsiye etmenin dışında ilave edeceğim diğer unsur filmi alt yazılı olarak izlemeniz ve o muhteşem farsça fonetiğini duymanızdır ..

    Bir AYRILIK aslında sadece bir ayrılık değil bir çok kopuşu da beraberinde getiren silsileler bütünüdür..

    Başka bir yazıda görüşmek üzere

     

    M.Berra Bayka

     
    Toplam blog
    : 1
    : 2336
    Kayıt tarihi
    : 05.11.13
     
     

    Merhaba Ben Berra, Burada kültür sanat ve güncel konular hakkında izlenimlerimi paylaşıp, sizlerl..