Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mayıs '07

 
Kategori
Siyaset
 

Bir ayrılık ilanı

Bir ayrılık ilanı
 

Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasi tarihinin en büyük yalanlarından biri CHP ve DSP gibi partilerin sol ya da sosyal demokrat olduğu yalanıdır. Bu partiler siyasi yelpazenin herhangi bir yerinde olabilirler. Sağ, merkez sağ, ılımlı ya da radikal milliyetçi vs. gibi bir kategori içinde yer alabilirler ama onlara atfedilemeyecek tek sıfat solculuktur. Ne tarihsel kökenleri, ne parti içi demokrasi anlayışları ne de programlarının Batı demokrasilerindeki sosyal-demokrat veya sol bir partiyle alakası vardır. Ama - içinde benim de bir birey olarak bulunduğum - azımsanamayacak büyüklükte bir seçmen kitlesi yıllardır bazen ehven-i şer mantığıyla, bazen de “koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler” bakışıyla bu partilere oy verdi. Sonra da onlardan verilen oyun karşılığı olarak sol politikalar geliştirmesini bekledi. Ama bu beklenti hiçbir zaman gerçekleşmedi, gerçekleşmesi de mümkün değildi zaten. Bu beklenti bir tür simyacılıktı aslında. Sıradan madenleri çeşitli işlemlerden geçirip altın elde etmeye çalışmak gibi nafile bir çabaydı bu. Ya da her piyango biletini alışında büyük ikramiyenin kendisine isabet etmesini beklemek gibi safderun bir inanç...

Oysa onlar hiçbir zaman gerçek anlamda sol veya sosyal-demokrat olmadılar. CHP’nin Ecevit’in genel başkanlığında “ne ezilen ne ezen insanca hakça bir düzen” sloganlarıyla sola meyilli kitlelerin oylarıyla iktidara geldiği 1970’li yıllarda bile solla bir alakası yoktu. Nitekim Ecevit o yıllardaki kısa iktidarında sol içerikli politikalarından çok “Kıbrıs Fatihi” ünvanıyla anılmak istedi, öyle de anıldı (şimdi hemen “Ecevit’in Kıbrıs’a müdahale etmesi yanlış mıydı?” gibi bir soru uyanmasın zihinlerde, benim anlatmak istediğim başka bir şey) Hatta kamuoyunda oluşan “Kıbrıs Fatihi” rüzgârının hevesiyle koalisyonu bozup başbakanlıktan istifa da etti ama bu birinci Milliyetçi Cephe’nin kurulmasına yol açan ve ülkenin kamplara bölünmesini iyice hızlandıran stratejik bir yanlış olmaktan öteye geçemedi.

Sol ya da sosyal-demokrat politikalar bu partilerin mayasında yoktur bir kere. Her şeyden önce yönetici kadronun zihniyetinde yoktur böyle bir felsefe. Temel felsefeleri tek parti döneminin ideolojisidir hâlâ. Yine CHP’nin nispeten değişik eğilimlerden ve çok sayıda kişinin emeği olan bir politik birikimi vardır da DSP’nin rahmetli Bülent Ecevit’in ne olduğu bir türlü anlaşılamayan “nev-i şahsına münhasır” tek kişilik politikalarını sol diye nitelemek olsa olsa siyasetten hiçbir şey anlamamaktır. Biz sol diye o partilere oy verip sonra da onlardan sol politikalar geliştirmelerini bekliyoruz ama aslında yanlış olan o partilerin değil onlardan sol bir tavır bekleyen bizlerin tavrıdır. Birine taşımadığı bir nitelik atfedip sonra da gerçekte nasıl uygulayacağını hiç bilmediği bir politika beklemek haksızlıktır.

Bu partiler gerçekte neyseler ona uygun davranıyorlar; yanılan bizleriz. Bu gelenek ve çizgiden gelen partiler sadece Aydın Güven Gürkan ve Erdal İnönü’nün genel başkanlıkları ve SODEP-SHP döneminde sol ya da sosyal-demokrat çizgiye yaklaştılar, ama işte sadece o kadarcık. Zaten Deniz Baykal ve CHP’nin siyasete geri dönmesiyle herkes aslına rücu edip eski tas eski hamamdaki yerini buldu. CHP’nin 2002 seçimlerinde parlamentoda ana muhalefet partisi olarak yer aldıktan sonra yurtta ve dünyada gelişen olaylarda takındığı tavırlara bir bakın, Irak’ın işgalinde Türkiye’nin ABD koalisyonuna katılmasına itirazı dışında herhangi bir sol tavır gördünüz mü? Düşünce özgürlüğü, AB üyeliği gibi konularda AKP’nin bile gerisinde kalmadı mı?

Konu geniş; söylediğim şeyleri kanıtlamak için belki bir değil birkaç blog yazmam gerekecektir. Ama şimdilik işin o yönünü burada bitirip asıl söylediğime gelmek istiyorum: Bence artık birlikte pek de iyi yürüyemediğimiz yolları ayırmalı, bu karşılıklı aldatma oyununa son vermeliyiz. Ne solcular ehven-i şer mantığıyla gerçekte solu temsil etmediğini bildiği partilere oy vermeli, ne de o partiler sol kesimden oy alma kaygısıyla sola yakınmış gibi görünmeli. Bu oyun hiç kimseye yarar getirmiyor. Hem bu partiler sola yaranma kaygısıyla birşeyler gevelerken gerçekte sağdan alacağı oyları başka partilere kaptırıyor hem de sol seçmen oylarını gerçekte kendilerini zerre kadar temsil etmeyen partilere vererek sürekli hayal kırıklığına uğruyor. Üstelik bu partilerin tek parti/tek kişi ideolojisi kitlelerin gözünde solla özdeşleşerek ikinci bir haksızlığa yol açıyor.

Ben kendi adıma CHP zihniyetiyle sadece sandıkta oy kullanmaktan ibaret olan ilişkimi artık tamamen bitirdiğimi ve bu partiler esaslı bir dönüşüme uğrayıp gerçekten sol, sosyal-demokrat ya da liberal çizgiyi benimseyinceye kadar bir daha asla oy vermeyeceğimi buradan ilan ediyorum. “Sen kimsin oy versen ne olur, vermesen ne olur?” diyenler çıkabilir. Bir ölçüde haklı da olabilirler ama aslında hem sayımızın o kadar az olmadığını hem de onların arasında benim gibi düşünenlerin çoğunlukta olduğunu iyi biliyorum.

Elveda büyük yalan; seni hiç özlemeyeceğim...
 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..