Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Eylül '12

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Bir Balkan yolculuğu (Bölüm 3)

Bir Balkan yolculuğu (Bölüm 3)
 

Fransisken Aziz Klara Kilisesi; iç mekân


MONTENEGRO – KARADAĞ(1)

5 Temmuz 2012

İbrahim Fidanoğlu

 

Dalmaçya Kıyıları Karadağ’da başlar

Karadağ’a; Arnavutluk ile sınırdaş Ulcinj yakınlarındaki sınır kapısından giriş yaptık. Arnavutluk hariç olmak üzere; hepsi birbirleriyle akraba Slav kökenli halkların yaşadığı Balkan Devletleri arasında süren yolculuklarımızda; genelde sınır kapısından geçişlerimiz, kolayca ve kısa bekleyişlerle gerçekleşti. Tarih boyunca ve yakın geçmişte; birbirleriyle ittifak yapıp birbirlerinin gırtlağına çöken bu akraba halkların sınır kapılarında yaşadığımız halleri bizim için manidardı. Bu durumu; bir yandan akrabalık köklerine, bir yandan da uzun yıllar Yugoslavya Cumhuriyeti çatısı altında yaşamış olmanın getirdiği alışkanlıklara bağladık. 

 

 

Budva’ya doğru Karadağlar(2)

 

Denize paralel bir duvar gibi uzanan ve bir anlamda ülkeye adını veren ormanlarla kaplı Karadağların (Lovcen Dağları) Balkanlar’ın iç alanlarıyla denizin bağlantısını kopardığı coğrafyada; kara ile denizin yeniden kurduğu ilişki, iklim ve toplumsal hayat bu zemin üzerinde şekillenmiş. Kıyıda bıraktığı denize paralel dar bir şeridin hemen ötesinde; içerilere doğru yükselen karstik yapılı dağların içine sokulmuş deniz, pasın demiri yediği gibi karayı bir iğne oyası gibi işlemiş. İç alanlara doğru denizin nüfuz ettiği kıvrım kıvrım koylar ve onların neredeyse kapanacakmış gibi duran daracık boğazları, görülmeye değer eşsiz doğa manzaraları oluşturmuş. Bunun en güzel örneğini; Kotor Körfezi’nde ve Türklerin bu bölgeye yönelik akınlarını engellemek için, zamanında zincirle ağzı kapatılan ve bu yüzden günümüzde de Türk Boğazı diye anılan daracık geçitte görmek mümkündür.

 

Budva’ya doğru Dalmaçya kıyılarında gün batımı(2)

 

Adriyatik kıyısında Dalmaçya sahilleri boyunca ardı arkasına sıralanan Karadağ’ın irili ufaklı şehirleri, sahil kasabaları ve köyleri her bakımdan bize denizin öbür yakasında yer alan bir başka kültürün esintilerini sunar. İtalya, Dalmaçya kıyılarından yaklaşık 80-90 km. uzaklıktadır. Belki de bu jeopolitik gerçek, özellikle Ortaçağ’dan itibaren; gerek Karadağ ve gerekse Hırvatistan ve Slovenya topraklarının uzun süre Venedik Devleti’nin nüfuzu altında kalmasını daha iyi açıklar. Mimari yapılardan halkların müziğine kadar bu etkiyi bugün de görmek mümkündür.

 

Karadağ; bugün 13.812 km2 yüzölçümüne, yaklaşık 300 km.lik Adriyatik sahil şeridine ve yine yaklaşık 650.000 kişilik bir nüfusa sahip; Hırvatistan, Bosna Hersek, Sırbistan, Kosova ve Arnavutluk komşuluğunda, Balkanlar’ın demografik özelliklerine sahip denecek ölçüde kozmopolit (sadece % 45’i Karadağlı), 2006 yılında bağımsızlığını ilan etmiş Avrupa’nın en genç ülkesidir. Tarihte ilk olarak İlliryalıların yaşadığı, daha sonraları kuzeyden gelen Slav akınlarıyla Sırpların etkinlik kazandığı bu topraklarda Karadağlılık diye bir kavramın ortaya çıkışı, herhalde Ortaçağ’da bu kavimlerin birbirleriyle harman olması sürecine ilişkin bir sonuç olsa gerektir. Belki de demografik özelliğinden kaynaklanan nedenlerle, Slav ırkının bütün güzelliklerinin bir anlamda bileşkesini bağrında taşıyan Karadağ nüfusunun bu yanına tanıklık için, Budva kıyısında uzanan Barlar Sokağı’nda; Eski Şehir’e doğru kısa bir gezinti yapmak yeterlidir. Avrupa’nın en uzun boylu insanlarının da Karadağlılar olduğu gerçeğini bu gezimiz sırasında öğrendik ve aynı zamanda tanıklık ettik. Uzun boylu olmanın belli avantajlar sağladığı sutopunda da Karadağ ulusal takımının 2008 yılında Avrupa Şampiyonu olduğunu caddelerde yer alan afiş ve yazılardan öğrendik.

Yazan: İbrahim Fidanoğlu

Düzenleyen:M.YC

 
Toplam blog
: 140
: 882
Kayıt tarihi
: 02.09.12
 
 

  Ben ve iki eski dostum; bilgi dağarcığımızı doldurabilmek ve şehrin keşmekeşinden uzaklaşab..