Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ağustos '10

 
Kategori
Öykü
 

Bir başarısızlık öyküsü

Bir başarısızlık öyküsü
 

Hayır, olmadı başaramadım, yapamadım, olmadı deyip mırıldanmaya başladı. Bir taraftan da odadan salona oradan mutfağa oradan bahçeye hızlı adımlarla yürüyordu. Dudakları habire mırıldanıyordu.’’Ben ne için çalıştım, bir yıl kafamı test kitaplarına gömdüm, doğru düzgün kitap okumadım, müzik dinlemedim , odamda köstebek gibiydim. Kafamı çıkardım mı odamın kapısından çay, kahve almanın ve yemek yemenin dışında. Köstebek gibiydim, ama yetmedi işte başaramadım. Evet evet başarısız biriyim ben. Eğitim bilimlerinden tüm deneme sınavlarında 100 netim kalıyordu, nasıl oldu anlamadım 82 net nasıl olur ya, nasıl bu kadar aptal olabilirim. Salağım ben, hem de süzme salak.’’

O dolanıyor ben onun peşinde dolanıyordum. Dahası elim ayağım dilim de dolanıyor onu nasıl sakinleştireceğimi bilemiyordum .Ne söylesem beni duymuyor, duyamıyordu. Bende şaşkındım. 30 bin öğretmen atanacaktı, mutlaka bu sene atanır diye hesaplamıştık. Geçen yılın puan hesaplamalarına göre 76’nın üzerinde geliyordu puanı, geçen yıl Türk dili ve Edebiyatı atanma puanı 75 te kalmıştı. Bu sene daha da düşebilirdi. Ama tahminlerimizin hiç biri tutmadı. Evet puanlar düşmüştü ama, onun hesapladığı puan da gelmemişti. Tam aile bütçesine katkıda bulunacak, kimseye muhtaç olmadan kendi yaşamını devam ettirecek diye düşünürken, kurduğumuz küçücük hayaller birer birer yok oldu. Artık sadece onun ruh sağlığının yerinde olmasını diliyordum.

Sustu bir süre sonra, konuşmadı. Başını ellerinin arasına alıp düşünmeye daldı. Belli ki bu konuyu kafasından atmaya çalışıyordu ama bir türlü olmuyordu. Ağlayarak saçlarını yolmaya başladı. Olmaz olamaz ya, bu olmamalıydı deyip hüngür hüngür ağlıyordu. Ellerini kollarını tutup sıkıca sarılıyorum, bu sonucun hiçbir önemi yok desem de onu yatıştıramıyordum. O bunu başarısızlık sayıyor, buradan yola çıkarak yaptığı her şeyi başarısız buluyordu. O ağlamaya , dizlerini döverek söylenmeye devam ediyordu.

‘’ Evet annecim, başarısızım işte görüyorsun. Ne yapmışım ki ben, Anadolu ya da Fen lisesi kazansaydım şimdi böyle mi olurdu. Kazanamadım işte sevmeseydim okumayı, Edebiyatı, belki başka tercihlerim olurdu. Çalıştım ama yetmedi işte yetmedi, o zaman sorun bende . Sorun bende…Başaramadım olmadı.’’

Başka bir ülke var mı böyle bizim gibi gençlerini başarısızlık sendromlarına sürükleyen bilmiyorum. Çocuk daha ilkokula başlar başlamaz kırmızı kordelayı kazanacak mıyım kazanamayacak mıyım yarışı ile başaramama korkusu yüreğine dolduran. Daha sonra liseler sınavıyla bir kez daha korkunun yüreklerinde yer etmesini sağlayan. Hele hele üniversite sınavı ile başarma ve başaramamayı sırat köprüsünden geçer gibi yaşamalarını bir türlü isimlendiremiyorum. Her şey tamam sırat köprüsünden de geçip üniversiteyi bitirdikten sonra mesleğini yapamamak ne acıdır ki ne acı.

Başka bir ülke var mıdır, bizim gibi gençleri en verimli çağlarında , dinamik ve enerjileri yerindeyken, idealistken, tutup kenara koyan, işe yaramaz ve atıl duruma getiren.Başka eğitim sistemi var mı acaba?

Velhasıl anlatamadım kızıma bunun bir sistem sorunu olduğu.’’Annecim sonuca bak dedi, bana süslü laflar söyleme. Atanabilecek miyim? Hayır. O zaman hiçbir şey söyleme, beni teselli etmeye çalışma’’

O dizlerini döverek ağladı, benim dizlerim acıdı…

Leylim 2010

 
Toplam blog
: 105
: 670
Kayıt tarihi
: 18.10.07
 
 

Karlı bir kış günü, yaşam denilen bu yola düşmüşüm. Yürümüş yürümüş de bir arpa boyu yol alamamış..