Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Aralık '10

 
Kategori
Deneme
 

Bir Başına....

Bir Başına....
 

Yalnız yaşamanın bütün kurallarını koydum önüme, seçtim en güzel elbiselerini, giyindim teker teker…

Her birini bir başka yakıştırdım. Renklendim, süslendim, beğendim aynada ki aksimi…

Yalnızlık pek bir yakıştı bana.

Yalnızlıkla kapışmadık, alt üst etmeye çalışmadık birbirimizi, beraberce yol alacak, yormadan, saygıyla, sınırlarımızı bilerek yaşamalıydık antlaşmayı imzaladık…

Kuralları çiğnemeden devam ettik.

Farklı düşüncelere dalmak yasak!

Başka alternatifler değerlendirmek yasak!

Acaba demek yasak!

Evveliyatı anmak yasak!

Özlemek yasak!

Slov müzik dinlemek yasak!

Yalnızlığa isyan eden şiirler okumak yasak!

Hep barışık, durumu kabullenmiş, sızlanmadan, ağlamadan, tepinmeden yaşamaya devamdı….

Ta ki bütün bu yasakların hepsini aynı anda karşıma çıkaracak o konuşma olana dek…

Bir arkadaş sohbetinde; ‘ birine inanmanın artık imkansız olduğu, herkese şüpheyle yaklaşıldığı, güvenmeden inanmadan da bir insanla bir ömür geçirilemeyeceği’ konusuna tam ortadan dalmışken aksini hafiften kinaye ile bir arkadaş anlatana kadar…

Hep böyle geçeceğine inandığım daha doğrusu böyle devam etmesini istediğim bir hayattan bahsederken bana ‘ geceleri korkuyla uyandığın bir rüyada yanında seni sakinleştirmesini, yanında oldup korkularını dindirmek için sarılacağın bir beden yerine, bir yastığı tercih etmek daha sevgi dolu, güven vereninden, bunu istemek de önemli, en güçlü kadın figürü, yanında biri olmadan da bir ömrü geçirirsin, sözüm ona güçlüsün ya, kimseye ihtiyacın yok ya, mutlu olursun, devam et böyle’ sözleriyle tüm gerçekliği yüzüme acımasızca belki de geç kalmadan beni döndürmeye çalışmasıyla fikrimden, kendime oynadığım oyundan uyandırıldım….

Şimdi korunaksız, çıplak, savunmasız hissediyorum kendimi. Tüm inandıklarım, gerçekten kendime hazırladığım bir oyun muydu? Olamaz mı yalnız başına bir ömür? İlla bir sevgili, eş mi gerekir bu hayat gailesinden en az zararla kurtulmak için? Oysa yanımızda olanlarda bazen bu hayattan daha fazla acıtmıyor mu, yalnızlık sığınılacak en güvenilir kucak gelmiyor mu böyle zamanlarda?

Ya da zaman, sadece birazcık zamandır belki, tüm yangınları söndürmek için, yanarken küle dönüp yeniden küllerinden doğmak için. Yanan ruh da, beden de cehennemden önce bu dünyada yandığı için daha bir katılaşır belki, unutup acılarını, yaralarını, dokunmadan, elleşmeden acılarına olgunlaşarak, ham meyveyken kaybettiklerini, olgunlaşınca kazanır belki….

 
Toplam blog
: 127
: 820
Kayıt tarihi
: 22.09.07
 
 

Sıcağıyla bilinen memleketimde bir kış gününde geldim dünyaya. Bütün tezatlıklar hayatımda farklı r..