Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Aralık '08

 
Kategori
Bayramlar
 

Bir bayram yazısı; Kelebek...

Bir bayram yazısı; Kelebek...
 

Anlattığım kelebeğin fotoğrafı - Uzay Gökerman Arşivi


Çocukluğumun İstanbul’u bugünkü gibi değildi.

Aslında hiçbir şey şimdiki zamana benzemiyordu. Bunun ne kadar iyi ne kadar kötü olduğunu bilmiyorum. Eskiye özlem duyulan bir yazıya başlamıyorum şu an; bayramlaşmak arzusundayım.

Geçen yılın son günlerinde kaleme aldığım bir yazı vardı; Her başlangıçta yeni bir anlam vardır...

Orada size o zamanlar çalıştığım ofis katının ortasına yerleştirilmiş bahçede yaşayan bir kertenkeleden söz etmiştim.

<ı>“…<ı>doğallık öylesine boyutlara ulaşıyor ki, doğa kendi canlılarını da oraya yerleştiri<ı>yor. Kertenkele gibi.”<ı>

Ofis katının ortasına bahçe yapılmıştı ama kimse gidip bir kertenkele alıp oraya koymamıştı. Kertenkele bir süre sonra bahçeyi kendisine yaşam alanı seçmiş, yerleşmişti. Bir süre sonra ofis koridorlarımızda gezinmeye de başladılar, doğal olan ile bizim yarattığımız dünya ilişkiye girmişti.

Bu sene çalışma yerim İstanbul’un bütün çehresini değiştirmeye yemin etmiş inşaatlardan biri. (*) Yaklaşık bir milyon metre karelik eskiden boş bir arazinin her parçasını parselleyerek betonla dolduruluyor, çeliklerle örüyor, teknolojik sac veya camla üzerini örtüyoruz. Bütün amaç önümüzdeki baharın hemen başında burada insanların alış veriş yapmalarını sağlayacak yapıyı bitirip, teslim etmek. Bu nedenle de insanlar, insanlıklarını unuturcasına gece gündüz çalışıyorlar, çalıştırılıyorlar.

Ortada bir pasta var. Bu pastanın gramajı zamanında mal sahibiyle işin yüklenicisi arasında kararlaştırılmış. Şimdi yapıyı yapmaya çalışan herkes o pastadan kendine düşeni almaya çalışıyor.

Gözünüzün önüne hemen kalabalık bir Pazar yeri getirin. Satıcıların, alıcıların, zabıtaların falan olduğu derme çatma bir semt pazarı… İşte burası öyle bir yere benziyor; ama asla bir Agora değil.

Bazı ekonomistlerimiz televizyonlara çıkıp bilmiş bilmiş “bizim insanımız çalışmayı sevmiyor.” demeyi iş bilirler kendilerine.

Çalışmak…

Evet, doğada bütün canlılar içgüdüleriyle, kurulmuş gibi çalışıyorlar; ama hiçbiri insanların iş ilişkilerine benzer bir kurgu içinde değiller. Çünkü doğal olan her şeye yabancılaştırılarak çalıştırılıyorlar; burada sevgi yeşermek yerine doğayla birlikte her gün biraz daha ölüyor, betonlaşıyor, çelikleşiyor, kafeslerin arasına sıkışıyor.

Örneğin bayram geldi değil mi? Aslında bu yazı da bir bayram yazısı değil mi?

Evet…

Ama bizim buralara bayram sıkıntı getiriyor. Çünkü insanlar gurbetten evlerine gitmek istiyorlar. Aileleriyle bir arada olmak, eğlenmek, biraz da dinlenmek… Harcadıkları emeklerinin karşılığını bekliyorlar. İşte, insanları insanlıktan çıkaran bu iş onların bu beklentilerini yerine getirmek yerine hakaret ediyor, hor görüyor.

İnsanlar bayramlaşmak için birbirlerini görmek bile istemiyor…

Kuşkusuz bu işin bir parçası olarak ben de fazlasıyla yorgunum…

Ama her şeye rağmen öyle zamanlar oluyor ki, insan şaşırmadan edemiyor. Geçenlerde, yine bütün sıkıntıların üzerime çöktüğü bir anda, çelik bir profilin üzerindeki kelebek bana unutmak üzere olduğum bir duyguyu hatırlattı…

Kelebek!

Aralık ayının ortasında, bizim tam da doğal olan her şeyin üzerini bir an evvel örttüğümüz bir sırada ortaya çıkmasının bir sebebi olmalıydı; çünkü kışın ortasında bugüne kadar hiç kelebek görmemiştim.

İnsan, aynı zamanda her şeye anlam katan ve anlam yükleyen, olmayan anlamları yaratan bir varlıktır.

Sonra o kelebeği bir süre takip ettim. Fotoğraflarını çektim. Yaklaşmama izin bile verdi, üç gün boyunca…

Cehennemi yaşarken, insanın yüreğine cennet ferahlığı getiren bir anlam bırakarak gitti…

Önümüz bayram; adını ve yaşattığı şeyi, hayvanların öldürülmesini sevmiyorum.

Kurban edeceğimiz şeylerimiz yok mu?

Elbette var… Neden, bize insan olduğumuzu unutturan ve doğaya yabancılaşmamıza sebep olan sahte ve çıkar ilişkilerinden kaynaklanan olumsuzluklarımızı, kötü alışkanlıklarımızı kurban etmiyoruz?

Doğa ile kurduğum ilişki (**) sayesinde o kelebek bana kendini gösterdi, kim bilir?

Unutmamam gereken şeyleri hatırlattı.

İyi bayramlar diyorum.

Uzay Gökerman



(*) Alışveriş merkezleri Türkiye Ekonomisi'nin neresinde duruyor?

(**)Nasıl vejetaryan oldum?

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..