Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ekim '13

 
Kategori
İnançlar
 

Bir Bilen Selâm Göndersin Lütfen

Bir Bilen Selâm Göndersin Lütfen
 

Bu yazıyı kaleme alıp almamakta epey tereddüt ettim. Acaba, çok mu acele ediyorum? Yanlış anlaşılır mıyım? Kafaları ve gönülleri karıştırır mıyım? İyiden iyiye düşündüm. Sonra, çelik kasamdaki sözleşmeme bir göz attım, yaratıcı ile olan akdimizde yarına çıkacağım konusunda bir ibare, paragraf, cümle, tek bir sözcük dahi yoktu. Unutmuş olmalıyım, apar topar dünyaya düşerken.  Anneme sordum, ‘Senin öyle bir kasan yok ki’ diye cevap verdi. İlk ağızdan da istediğim yanıtı alamadım. ‘Yarını düşünen bizden değildir’, derdi babam. O halde al eline kalemi Kemâl, başla hele bir sen, bir bilen düzeltir elbet karıştırırsan nokta ile virgülün yerini.  

Peygamberler

Pey:1.İz. 2. Alamet. 3. Nişan. 4.Belirti. 5. Pay, paye, hak. 6. Rütbe, derece, makam. 7. Basamak, merdiven basamağı. 8. Pâyidârlık. 9. Ayak, pa. 10. Kök, dip.11. Güç, takat, mukavemet. 12. Karşılıklı anlaşmalarda önceden verilen güvence parası, kaparo, depozito, pey akçesi.

Peyam1. Taze haber. 2. Başkasından alınan bilgi. 3. Nebe. 4. Mesaj. 5. İstihbarat. 6. Salık. 7. Bildiri. 8. Duyurma. 9. Deklârasyon. 10. İfşaat. 11. Tebliğ. 12. Muhtıra. 13. İlân. 14. Mektup.15. Söz. 16. Yazı. 17. İhtarname. 18. Ültimatom. 19. Bildirge. 20. Beyanat. 21. Tebligat. 22. Duyuru. 23. Memorandum. 24. Nota. 25. Anons. 26. İzhar. 27. Tamim. 28. Havadis. 29. Beyanname. 30. Reklâm. 31. Kesin uyarı.

Peyma1. Ölçen, ölçücü. 2. Rüzgârı ölçen. 3. Çok hızlı giden. 4. Serseri, başıboş. 5. Şarap kadehi, peymane. Peymane-i muhabbet, aşk kadehi.

Ber1. "Alan, dinleyen, getiren, götüren" mânâsında son ek. 2. Yoktan var eden  ‘Ya Berr’, Allah (c.c.).  3. Hastanın iyileşmesi. 4. Sine, göğüs, kucak. 5. Meme. 6. Genç kadın, anne, anaç.7. En, genişlik. 8. Evin kapısı. 9. Yaprak. 10. Beraat etmek, aklanmak. 11. Beraberlik, eşitlik, birlik, tevhid. 12. Nebi, resul, elçi, halife, yalvaç, peygamber. 

          Anmaktır zikir. Sevdiğini gönlünde, zihninde, dilinde yaşamak, yaşatmaktır. Yalvarmaktır hazin hazin, içten ve samimi. Haykırmaktır ta göklere, ötelerden öteye. “Sensin beni halk eyleyen, emanım, duam, medetim, sevdiğim. Sen varsın ya, neyleyeyim gayriyi? Duyarsın, işitirsin, görürsün halimi. Sıkıntımı arz değil maksadım. Seni özledim sadece. Yâd etmek mutlu ediyor dilimi. Seninle uyanıyor gönlüm sabaha, mışıl mışıl uyuyorum koynunda.

10-Yunus suresi 14. ayet (Genel: 10 - İniş: 45 - Alfbetik: 96)  
10.14 - Diyanet Meali :
Sonra, nasıl davranacağınızı görelim diye, onların ardından yeryüzünde sizi onların yerine getirdik.

10.14 - Elmalılı Hamdi Yazır Meali :
Sonra onların arkasından sizi Arzda halifeler yaptık ki bakalım, nasıl ameller işleyeceksiniz?

10.14 - Ömer Nasuhi Bilmen Meali :
Sonra onları müteakip sizi yeryüzünde halifeler yaptık ki, nasıl amelde bulunacağınıza bakalım.

10.14 - Hasan Basri Çantay Meali :
(Onlardan) sonra, arkalarından sizi yeryüzünde halîfeler yaptık, bakalım nasıl hareket edeceksiniz diye.

10.14 - Ali Bulaç Meali :
Sonra, nasıl yapıp davranacaksınız diye gözlemek için, onların ardından sizi yeryüzünde halifeler kıldık.

10.14 - Celal Yıldırım Meali :
Sonra onların ardından nasıl amel edeceğinizi görmek için sizi onların yerine getirdik.

10.14 - Muhammed Esed Meali :
Ve derken sizi yeryüzünde onların ardılları kıldık ki nasıl davranacağınıza bakıp değerlendirelim.

10.14 - Ali Fikri Yavuz Meali :
Sonra, onların arkasından, sizi arzda halifeler yaptık ki, bakalım nasıl ameller işleyeceksiniz?

10.14 - Süleyman Ateş Meali :
Sonra onların ardından, bu dünyâda onların yerine sizi geçirdik ki, sizin de nasıl davranacağınızı görelim.

10.14 - Yaşar Nuri Öztürk Meali :
Sonra onların ardından yeryüzünde sizi halefler kıldık ki, nasıl iş yapacağınızı görelim.

10.14 - Suat Yıldırım Meali :
Sonra onların peşinden, nasıl davranacağınızı görmek için, bu dünyada onların yerine sizi geçirdik.

10.14 - Abdulbaki Gölpınarlı Meali :
Onlardan sonra da bakalım nasıl hareket edeceksiniz diye yeryüzünde sizi hüküm ve kudret sâhibi kıldık.
10.14 - Şaban Piriş Meali :
Sonra onların ardından, nasıl hareket edeceğinize bakmak için sizi yeryüzünde iş başına getirdik.

10.14 - Diyanet Vakfı Meali :
Sonra da, nasıl davranacağınızı görmemiz için onların ardından sizi yeryüzünde halifeler kıldık (Onların yerine sizi getirdik).

10.14 - Elmalılı Meali Sadeleştirilmiş 1 :
Sonra onların ardından sizi yeryüzünde halifeler yaptık ki, bakalım nasıl ameller işleyeceksiniz.

10.14 - Elmalılı Meali Sadeleştirilmiş 2 :
Sonra onların ardından sizi yeryüzüne halifeler yaptık ki, bakalım nasıl ameller işleyeceksiniz.

10.14 - Fizilalil Kuran Meali :
Sonra nasıl davranacağınızı görelim diye sizi onların yerine geçirerek yeryüzünde egemen kıldık.

10.14 - Abdullah Yusuf Ali (İngilizce)
Then we made you heirs in the land after them, to see how ye would behave.

            Unutulmamalıdır ki; isimler gönülden yahut dil ile söylendiğinde, o ad üzerine metafiziksel bir bağlantı kurulur. Hâlihazırda, ismi anılanın hamiliği ile sahiplenmesi ile şefaati ile muhatap olunur. Güzel anılırsa güzel, çirkin bir şekilde anılırsa misli ile karşılık bulunur. Öyle şey mi olur? Dene bak! Oluyor mu? Olmuyor mu?

Bakara suresi 154. ayet (Genel: 2 - İniş: 87 - Alfbetik: 11) 

Kuranı Kerim Türkçe okunuş :
2.154 - Ve lâ tegûlû limey yugtelu fî sebîlillâhi emvât, bel ahyâuv ve lâkil lâ teş'urûn. 

Diyanet Meali :
2.154 - Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz. 

Elmalılı Hamdi Yazır Meali :
2.154 - ve Allah yolunda katlolunanlara ölüler demeyin hayır diridirler ve lâkin siz sezmezsiniz 

Ömer Nasuhi Bilmen Meali :
2.154 - Ve Allah yolunda katledilenlere «Ölülerdir,» demeyiniz. Bilakis, onlar berhayattırlar, fakat siz bilmezsiniz.

Hasan Basri Çantay Meali :
2.154 - Allah yolunda öldürülmüş olanlar için «ölüler» demeyin. Bil'akis onlar diridirler. Fakat siz iyice anlamazsınız.

Ali Bulaç Meali :
2.154 - Ve sakın Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin; hayır onlar diridirler. Fakat siz bunun şuurunda değilsiniz.

Celal Yıldırım Meali :
2.154 - (Sabredip de) Allah yolunda öldürülenler için «ölüler» demeyin; bilakis onlar dirilerdir, ama siz farkında değilsiniz.

Muhammed Esed Meali :
2.154 - Allah yolunda öldürülenlere "ölü" demeyin: Hayır, onlar yaşıyor, ama siz farkında değilsiniz.

Ali Fikri Yavuz Meali :
2.154 - Allah yolunda öldürülenlere: "- Onlar ölüler'dir" demeyin. Hakikatte onlar diridirler. Fakat siz anlayıp bilemezsiniz.

Süleyman Ateş Meali :
2.154 - Allâh yolunda öldürülenlere, "ölüler" demeyin; hayır, onlar diridirler, ama siz farkında olmazsınız.

Yaşar Nuri Öztürk Meali :
2.154 - Allah yolunda öldürülenler için "ölüler" demeyin. Tam aksine, onlar dirilerdir ama siz farkında olmazsınız.

Suat Yıldırım Meali :
2.154 - Allah yolunda öldürülenler hakkında "ölü" demeyin.  Bilakis, onlar diridirler, fakat siz bunun farkında değilsiniz.

Abdulbaki Gölpınarlı Meali :
2.154 - Allah yolunda öldürülenlere de ölü demeyin. Onlar diridir ama siz anlamazsınız.

Şaban Piriş Meali :
2.154 - Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin. Onlar, diridirler fakat siz hissedemezsiniz.

Diyanet Vakfı Meali :
2.154 - Allah yolunda öldürülenlere «ölüler» demeyin. Bilakis onlar diridirler, lâkin siz anlayamazsınız.

Elmalılı Meali Sadeleştirilmiş 1 :
2.154 - Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin, hayır diridirler, fakat siz sezmezsiniz

Elmalılı Meali Sadeleştirilmiş 2 :
2.154 - Allah yolunda öldürülenlere «ölüler» demeyin. Hayır, onlar diridirler. Fakat siz sezemezsiniz.

Fizilalil Kuran Meali :
2.154 - Allah yolunda öldürülenlere sakın «ölüler» demeyin. Tersine onlar diridirler, ama siz farkında değilsiniz.

Abdullah Yusuf Ali (İngilizce) :
2.154 - And say not of those who are slain in the way of Allah: "They are dead." Nay, they are living, though ye perceive (it) not.

Muhammed Marmaduke Pickthall (İngilizce) :
2.154 - And call not those who are slain in the way of Allah "dead." Nay, they are living, only ye perceive not.

Muhammad Habib Shakir (Ingilizce) :
2.154 - "And do not speak of those who are slain in Allah's way asdead; nay, (they are) alive, but you do not perceive."

Peki, peygamberler, şehitler ölmedilerse neredeler şimdi?

             Elbette ki, sende ve bende yaşamaktadırlar. Ahlâkımızın, yaşantımızın onlarla benzeştiği miktarda, aynı paralelde bilinmeli ki, bizler birer peygamberiz, katından gönderilmiş velileriz, şehitleriz. Bu bir sanı, keşke değil, gerçeğin öz be öz kendisidir. Takılma çamura. Sadece bir çamurdur çünkü. Hâlihazırda, şu an peygamberleri kendi kalıbımızda yaşıyor olmamızdır asıl olan. Şefaat da budur zaten.

Nedir ölümsüzlük o halde? Bilemem. Bir bilen göndersin selâmını öğrenelim ilmi cahilden.

Yunus suresi 47. ayet (Genel: 10 - İniş: 51 - Alfbetik: 109)   
10.47 - Diyanet Meali :
Her ümmetin bir peygamberi vardır. Onların peygamberi geldiği (tebliğini yaptığı) zaman, aralarında adaletle hükmedilir ve onlara asla zulmedilmez.

10.47 - Elmalılı Hamdi Yazır Meali :
Her ümmet için bir Resul vardır, o Resulleri geldiği vakit aralarında adâletle huküm verilir, hiçbirine zulmedilmez.

10.47 - Ömer Nasuhi Bilmen Meali :
Her ümmet için bir peygamber vardır. Artık onlara peygamberleri geldiği vakit aralarında adâletle hükmedilmiş olur ve onlar zulmolunmazlar.

10.47 - Hasan Basri Çantay Meali :
Her ümmetin bir peygamberi vardır. Resulleri geldiği zaman aralarında adaletle hüküm edilir ve onlar asla haksızlığa uğratılmazlar.

10.47 - Ali Bulaç Meali :
Her ümmetin bir resulü vardır. Onlara resulleri geldiği zaman, aralarında adaletle hüküm verilir ve onlar zulme uğratılmazlar.

10.47 - Celal Yıldırım Meali :
Her ümmetin bir peygamberi vardır. Onlara peygamberleri gelince aralarında adaletle hükmedilir; onlar haksızlığa uğramazlar.

10.47 - Muhammed Esed Meali :
Her ümmet için mutlaka bir elçi olagelmiştir: ancak (her ümmetin) elçisi geldikten (ve tebliğini yaptıktan) sonra onlar hakkında bütünüyle adaletle yargıda bulunulur ve onlara asla haksızlık yapılmaz.

10.47 - Ali Fikri Yavuz Meali :
Her ümmet için bir Peygamber vardır. Onların her birine Peygamberi geldiği zaman, onu yalanladılar da aralarında adaletle hüküm verildi (azaba uğratıldılar). Onlar, zulmedilmediler (cezalarını çektiler.)

10.47 - Süleyman Ateş Meali :
Her ümmetin bir elçisi vardır. Elçileri gel(ip de bunlar onu yalanlay)ınca aralarında adâletle hükmolunur, onlara hiç haksızlık edilmez.

10.47 - Yaşar Nuri Öztürk Meali :
Her ümmet için bir resul öngörülmüştür. Resulleri gelince, aralarında adaletle hüküm verilir. Hiçbir zulme uğratılmazlar.

10.47 - Suat Yıldırım Meali :
Her ümmetin bir Peygamberi vardır. Peygamberleri kendilerine gelince, aralarında adaletle hükmedilir, hiç birine zulmedilmez.

10.47 - Abdulbaki Gölpınarlı Meali :
Her ümmetin bir peygamberi var. Peygamberleri geldi mi aralarında adâletle hükmedilir ve onlara zulmedilmez.

10.47 - Şaban Piriş Meali :
Her ümmet için bir resul vardır. Onlara Resulleri geldiğinde aralarında adaletle hükmedilir ve onlara zulmedilmez.

10.47 - Diyanet Vakfı Meali :
Her ümmetin bir peygamberi vardır. Peygamberleri geldiği zaman, aralarında adaletle hükmedilir ve onlara asla zulmedilmez.

10.47 - Elmalılı Meali Sadeleştirilmiş 1 :
Her ümmetin bir peygamberi vardır; o peygamberleri gelince aralarında adaletle hüküm verilir, hiçbirine zulmedilmez

10.47 - Elmalılı Meali Sadeleştirilmiş 2 :
Her ümmetin bir peygamberi vardır. O peygamberleri gelince aralarında adaletle hüküm verilir. Onlar hiç zulüm görmezler.

10.47 - Fizilalil Kuran Meali :
Her ümmete bir peygamber gönderilmiştir. Peygamberler gelip de mesajlarını duyurduktan sonra ümmetler hakkında adalet uyarınca hüküm verilir, onlara haksızlık edilmez.

10.47 - Abdullah Yusuf Ali (İngilizce) :
To every people (was sent) a Messenger: when their Messenger comes (before them), the matter will be judged between them with justice, and they will not be wronged.

              Bilinmesi, anlaşılması, kavranması, farkına varılması gereken şudur ki, Kur’an-ı Azimüşşan’da bahsi geçen ümmet; ‘to every people’, kıyamete kadar kavim kavim, kabile kabile, aşiretler yahut aileler hâlinde gelecek olan tüm insanlar, hatta cansız canlı tüm varlıklardır.

              Özetle;geçmiş zamanlarda, şimdiki zamanda ve de gelecek zamanlarda peygamberlerin tamamı ‘Senin ve Benim’ bedenimizde canlı canlı vardı ve de var olacaklardır. Yani ben şimdi peygamber miyim? Öylesin ne zannediyorsun. Akıl ve kalp rüştü, erişkinliği paralelinde elbette ki her bir âdem evlâdı aynı zamanda birer peygamberdir.  

            Kafanızı karıştırmayın. Neden mi? Akıl bu oluşumu, olguyu anlayamaz da ondan. Aklın algı sınırları, ufuk çizgisi dışındadır. Görüş mesafesi yeterli değildir aklın. Peki, farz edelim ki söylediklerinizin her biri doğru, bizler nasıl anlayacağız akıl olmazsa? Akılsız olmayacaksınız, aklın sınırlarını aşacaksınız. Hadi size bir kopya daha; Kabul edeceksiniz. Hepsi bu. 

                 Gerçek ilim ve de akıl sahipleriyle birlikte olmamız ümidiyle, hoşça kalın.

 

 
Toplam blog
: 635
: 614
Kayıt tarihi
: 07.09.13
 
 

Şiiri, yazmayı seviyorum..hepsi bu kadar.. ..