Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mayıs '07

 
Kategori
Blog
 

Bir blog hazırlama öyküsü

Bir blog hazırlama öyküsü
 

Aylar önce 6 Mayıs için not almıştım ve günlerdir bu konuda neler yazacağımı düşünüyordum. Yarın Deniz Gezmiş ve arkadaşları idam edildiğinden buyana otuzbeş yıl geçmiş olacak.

Bir konuda blog yazmaya karar verdiğimde “Taslak” klasörünün altında başlığına konuyu yazdığım yeni bir klasör açıp içinde bir word dosyası yaratıyorum, aklıma birşeyler geldikçe not alıyorum.

Yazıya Can Yücel’in şiiri ile başlamak istedim. “Aşk olsun sana çocuk” dediği “Mare Nostrum” şiirini aradım. En kolayı Internet’te aramaktı ve “Can Yücel Aşk olsun” diye Google’a yazdığımda bir çok yerde buldum. Şiirin dizelerini tam olarak ezbere bilmiyordum, okuduğumda kulağımı tırmaladı. Bu şiir bestelenmişti, bestelenirken dizelerin değiştiğini tahmin ettim, bu doğal birşeydi. Şiir Internet’e de şarkıdan aktarılmış olmalıydı, o nedenle farklıydı. O sırada Youtube’da Can Yücel’in kendi sesinden şiiri okuduğu kısa bir klibini buldum (1). Bu kipte Can Yücel’in okuduğu benim bildiğim dizelerdi.

En doğru dizelerin Can Yücel’in kitabında olacağını bildiğim için şiir kitaplarını buldum raflardan. O kitaplara bakmadan önce daha kolay ulaşabileceğim kaynaklara baktım. Memet Fuat’ın Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi’ne baktım. Oradaki şiirler arasında bulamadım. Bu antoloji, en çok beğendiğim şiir antolojisidir. Daha sonra Ataol Behramoğlu’nun daha kapsamlı olan Büyük Türk Şiiri Antolojisi’nde aradım, orada da bulamadım. Bu antolojinin bendeki ilk baskısında çok sayıda dizgi hatası olduğu için pek güvenmem. Bulsam da başka kitapla karşılaştırmam gerekirdi.

Can Yücel’in çok sayıda kitabını karıştırdıktan sonra Beşibiyerde içindeki kitaplardan birinde buldum. Bir kez daha Internet’te yayınlanan şiirlere güvenmemekte ne kadar doğru düşündüğümü anladım.

Yazımda, şiirden sonra iki anımı anlattım, bunlar yazıyı ilk planlarken düşündüğüm iki anıydı. Ortaokul yıllarımdan haberi ilk duyduğum gün düşündüklerim ilk anımdı. Aradan 35 yıl geçmişti. Aklımda kalan haftanın son günüydü ve yazımda Cuma diye sözettim. Emin olmak için Internet’te bir takvim sayfasından kontrol edince Cumartesi olduğunu görür görmez anımsadım. O zamanlar Cumartesileri tatil değildi, yarım gün okul olurdu.

Ankara’dan yazacağım günün 1978 yılında olduğunu hesapladım. Kesin tarihini de bulurum ama o kaynaklara şu anda ulaşamayacağım için tam bir tarih yazmadım.

Yazımı yazarken bir yandan da televizyonda Hatırla Sevgili dizisini izliyordum ve 1966 yılının 31 Ağustos günü Çorum’dan yalınayak yürüyerek İstanbul’a gelen işçilere destek olan Deniz Gezmiş’i ve arkadaşlarını Taksim meydanında konuşurken, slogan atarken, polislerce kovalanırken, gözaltına alınırken izliyordum. Hatırla Sevgili’nin bu bölümü Deniz Gezmiş’i anmak isteyenler için hüzünlü bir bölüm oldu.

Blog’un yazı bölümü tamamlandıktan sonra sıra kullanacağım imajın tasarımına geldi. Google’da imaj arayarak Deniz Gezmiş’in bir fotoğrafını buldum. Internet’ten yüksek çözünürlüklü görüntü bulmak çoğu zaman olanaksız olduğu için bulabildiğim uygun bir fotoğrafla yetinmeye karar verdim. İmajın sol alt köşesine Deniz Gezmiş’in resmini monte edip kalan boşluğa da Can Yücel’in şiirini yapıştırdım. Genel olarak imajları 4/3 oranında (1024*768) hazırlarım, ancak bu sefer uymadı, kare oldu.

Yazının başlığını “Aşk olsun sana çocuk” olarak yazmıştım. Yayınlayacağım sırada tarihi de eklemek istedim. “6 Mayıs 1972” yazacakken “12 Mart 1972” yazmışım: Demek o yıllardan sözedince bilinçaltımdan 12 Mart çıkıyormuş.

Yazıyı kopyalayıp önce Notepad, sonra da "Blog Gir" penceresine yapıştırıp, imajı da aktardıktan sonra saat birbuçuk sıralarında işlem tamamlanmıştı. Çalışmaya başladıktan 4 saat sonra yayına göndermiştim (2). Yazıyı yayınladıktan sonra hatayı düzelttim.

Blogu nasıl hazırladığımla ilgili bir yazı yazmaya karar verdiğimde henüz “6 Mayıs 1972: Aşk olsun sana çocuk” yazısını yazıyordum. Hemen bir word dosyası açtım, birkaç not aldım. Asıl blogu yayınladıktan sonra yazmaya devam ettim. Hazırladığım imajı bu blog için de biraz değiştirerek kullandım.

Sabah Milliyet Blog sayfasına baktığımda henüz yayınlanmamıştı. Bu fırsatı değerlendirdim, birkaç kez daha okuyup kimi cümleleri değiştirdim, son şekli olduğunu düşündüğümde yeniden yayına gönderdim. Az sonra yayınlandı. Blogu henüz iki kişi okuduğunda bir yorum geldi, Uğur Mumcu’nun “unutma bizi” dediği yazısından bir alıntı içeren. Ben de unutmamak, unutturmamak için yazdığımı söyledim yanıtımda.

Bir blogu hazırlarken, düşünce aşamasından yayınlanmasına kadar neler yaptığımı anlattım. Günlük gelişmeleri değerlendirdiğim kısa yazıları saymazsam bir çok blogum benzer aşamalardan geçip yayınlanıyor. Bazılarını yayınlanma aşamasına gelmeden yayınlamaktan vazgeçiyorum. Bazılarını da daha sonra üzerinde çalışmak üzere başka yere taşıyorum.

Blog yayınlandıktan sonra o benim için tamamlanmış ve değiştirmemem gereken bir yazı oluyor ve bundan sonra ancak varsa yazım hatalarını düzeltiyorum. İçeriğini, yazının yapısını değiştirecek ekleme veya çıkarma yapmıyorum.

(1) http://www.youtube.com/watch?v=56bnf53M8js
(2) 6 Mayıs 1972: Aşk olsun sana çocuk: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=38892

 
Toplam blog
: 1735
: 2429
Kayıt tarihi
: 22.09.06
 
 

27 Mart 1959'da İnebolu Yeşilöz Köyünde doğdum. Yeşilöz Köyü İlkokulu, Yeniyol İlkokulu, İnebolu ..