Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mayıs '13

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bir cumartesi gecesi...

Bir cumartesi gecesi...
 

Arayışlar sanırım hiç son bulmayacak. Son bulmaması da iyi . Çünkü arayış ümidin; ümit ise yaşama sevincimizin bitmemesine işaret.

Hani tekrar tekrar okuduğumuz kitaplar vardır ya kendimizi "kahramanların” yerine koyarak yaşadığımız. Satır satır ezberlemiş olduğumuz halde;   sonunu hala ilk okuduğumuz andaki heyecanla beklediğimiz. Nedenini hiç merak ettiniz mi? Neden defalarca okuruz?

 Benim birçok kitabım oldu defalarca okuduğum. Düşündüğümde ise nedeni keşfediyorum. Gündelik hayatımızda ümidimizin tükendiği anlarda;  vücudumuza bağışıklık sistemimizi arttıracak vitaminleri depo etmemiz gibi ruhumuza ümidi depo etmeye çalışmamız. Her ne kadar kurgu da olsa bir gülümseme,  bazen derin bir iç çekiş ve “orada” yaşananların tam da “o anda” bizim istediğimiz gibi sonlanmış olması. Gerçek olmasa da verdiği ümit yaşama karşı direncimizi arttırıyor.

Az önce dönemlik dozlarımdan birini aldım. Şimdi bir parça daha gülümseyerek bakıyorum yaşantıma ve “bir gün bir yerlerde” ye inancım daha fazla şu an.  Sevgili minik evimin minik yatak odasında çok sevdiğim bir melodi eşliğinde sizlere uzun süreden sonra ulaşacak olan bu satırları yazıyorum. Ve fark ediyorum yazarken aslında ne denli özlediğimi. Bu bir cumartesi yazısı olmalı. Sizler için ertesi gün tatilinizin olduğu, benim için ise hemen hemen yeni bir çalışma haftasının başlangıcı ve ertesi gün mesaimin olduğu temiz bir geceye ait umut dolu bir yazı.

Az önce Lost in Austen adlı dört bölümlük mini diziyi izledim tekrar. Hani şu çok sevdiğim Aşk ve Gurur ‘dan  esinlenerek yapılmış bir İngiliz dizisi. Doğal olarak kendimi başroldeki Amanda’nın yerinde buluverdim.  Amanda; günümüz İngiltere’sinde yaşayan iş güç ve sevgili problemleri ile hayatını öylesine geçirmeye çalışan bizden biri. Tam da benim gibi Aşk ve Gururu defalarca okumuş Mark Darcy kişiliğinde unutulmuş incelik ve romantizme âşık. Aslında son derece duygusal ama günümüz dünyasında yaşayan her kadın gibi  kırılganlık ve beklentilerini satırların arasına saklamaya çalışan ve en acısı;  özlemlerini,  arayışlarını yine bu satırlar içinden karşılamaya çalışan bekâr bir kadın. Bir gün bir gece yarısı ve muhtemelen “cumartesi gecesi”  banyosunda sesler duyar. Milyonunca kez okuduğu Aşk ve Gurur sayfalarından korkarak başını kaldırır ve eline kalınca bir sopa geçirerek banyosuna gider. Banyonun ışığını açtığı anda bir kızla karşı karşıya gelir. Bembeyaz geceliği ve başında  beyaz yatak bonesiyle,  kahverengi gözleri ışıl ışıl ve merakla kendisine bakan Elizabeth Bennet ‘tir karşısındaki. Banyodaki  gizli kapı kurgusal ve iki yüz yıl önceki İngiltere deki Elizabeth Bennet’in evi ile kendi evi arasında bir geçit vermiştir Amandaya . Amanda’nın hayatı bu geçitle tamamen değişir…

Lost in Austen 2008 yapımı mini bir dizi. Tamda hepimizin hayal ettiği şekilde kahramanımız çok sevdiği bir kitabın sayfaları arasına karışıveriyor. Beklentilerine ve arayışlarına cevap bulup bulmadığını söylemek istemiyorum sizlere ama benim beklentilerimi yine karşılıyor. Tekrar kitabı okumuş gibi mutlu oluyorum. Amanda’nın kişiliği, tarzı, tipi yakın geliyor iddiasız ve o kadar hayatın içinden ki ümit veriyor bana.

Banyoma gidiyorum. Maalesef kimse yok…                                        

 Olsun yine de ümidim var bir gün bir yerlerde ve belki de bir cumartesi gecesi…………..   

  

 
Toplam blog
: 200
: 959
Kayıt tarihi
: 21.04.08
 
 

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü mezunuyum . Maalesef bir tak..