Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Haziran '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bir çuval incir!

Bir çuval incir!
 

İnsan hayatında yaptığı azıcık güzelliklerin yerine, çoğunlukta olan yanlışlarından söz etmeli, rahatlaması taşınabilir olması için! Her derde deva bir yöntem, uygulaması çok sancılı! Ben ona kişisel arınma diyorum, hiçbir temizlik ürünü aşık atamaz bu yöntemle!

Arada sırada azıcıkları torbadan çıkarıp, havalandırmak ta yarar var tabii ki! Bugün öyle yapacağım, mazeretim de hazır kapı gibi. Şu anda yazmaya çalıştığım konu ile ilintili, benim gönül gözümün iyi diye gördüğü.

Münih, Chiemsee (kim gölü) yakınların da bir kasaba kendi halinde endüstrisi güçlü o zamanlar öyle idi. Banka işlemlerini hallederken imza yerine parmak basan genç anneleri…

Neden? Sorusuna verilen cevap klasik herkesin malumu!
-İster misin Anteplim okuma yazmayı öğrenmeyi?
Gören de gıdıkladım zanneder, kahkahaları çın, çın Allahtan yalnız değiliz odada. Uşak Denizli dâhil daha birkaç Anadolu İlleri ile beraberiz, çay içiyoruz.

- Var mısınız? Alfabenin altını üstüne getirmeye!
…Çocuklar ne olacak? Adamlar ne der?
-Sizler adamları, çocukları düşünün, bende: Nerde? Nasıl? Ne yapacağımızı düşüneyim!

Bayan Seewald Halkevi müdiresi "Almanca mı? Öğrenmek isterler, " "Hayır efendim Türkçe" "Nasıl olur? Konuşmasını bilmiyorlar mı?" "Bilmez olurlar mı kâğıda dökemiyorlar, kâğıda dökülmüşü sökemiyorlar, çocuklarını beraberlerin de getirmek istiyorlar kocalarının içi rahat olsun diye anladınız mı?" "Hayır, pek sayılmaz, ama alt katta Çarşamba günleri öğleden sonra bir sınıf boş iki saatliğine kullanabilirsiniz, yalnız unutmayın emeğinizin karşılığın da size ücret ödeyemeyiz, program kitapçığında kursu yayınlarız. Siz yinede anneler için kurs boyu 10- çocuklar için 5 mark isteseniz iyi olur, deneyimlerimiz bedava yapılan hizmetlerin pek değeri olmadığını bize öğretmiştir"

Yetişkinler utanır bilmemek onları bloke eder, mahcup olmak istemezler. Sınıfta ön sıralar çocuklarla dolu. Anneler taa arkalarda. Bu böyle olmayacaktı! Çocuklar ve anneler birlikte öğrenmeliydik Anadili! Allahın izniyle çare kendiliğinden gelmişti. Oyun oynayarak başladık. "Ana! O harfin adı YILAN değil biz ona okulda ES diyoz be" "Ana sen de bi tahtaya kaksana Ömer’in anası iki kez adını tahtaya doğru yazdı hadi yav!"

Biz hep tahtaya yazıp çizmiyorduk, sohbetler de ediliyordu ara sıra.
-Burada öğrendikten sonra ne yapacağız? Anteplim!
…bilmem!
-Nasıl bilmezsin! Münih’e gidip sınava gireceğiz!
…Allah korusun!
- Korusun ya, ondan sonra, sürücü kursuna gideceğiz (Türkçe) sınava girip, ehliyet alacağız! Birden bire bir sessizlik çöktü! Eyvah dedim gitti bizim talebeler, gözlerini korkuttum!

Uşaklının oğlan sessizliği bozdu "Geçen yaz arabayla Türkiye’ye giderkene babam ishal olmuştu di mi ana iki gün Bulgaristan da kaldık, polisler hadi gidin gari dedilerdi. Bak senin ehliyetin olsaydı, sen bizi vardırırdın"

Atasözleri, deyimler terimler öğrendik beraberce, melodik, akıcı bildik oldukları için. İçlerinden ikisi üçü, sınavı da verdiler ehliyeti de aldılar. Anteplim ilkti bankada imzasını, kasabanın yolların da arabayla havasını atan. 1, 50 olan boyu 2 metre olmuştu. Başı dikti artık! Kocası kahvede övünüyordu."Hanım’ın direksiyonu guvvetli"

Oynayarak öğrenmek meşhur olmuştu birden bire Bayan Seewald: Türkiye’de tatil yapmak isteyenler, lise öğretmenleri, Antalya’da sevgilisi olanlar da Türkçe öğrenmek istiyorlar bir kurs açmak istiyoruz, ücretli ilginizi çeker miydi” Çekerdi çekmez olur mu hiç, ama bu konu başka bir bahara..

1992 Senesinde İzmir’den bir iş teklifi gelmişti. Eşim düşünmeden kabul etmiş, apar topar yalnız başına gitmişti. Tek başıma dört ayda toparlanabilmiştim. Taşınma günü geldi çattı garip bir duygu, vatana göç! Bilgisayar cep telefonu olmayan zamanlar, her gün mektup yazmak yemek içmek gibi.

İlkokula giden oğul, üretim sorumlusu eş kursaklarında tek kelime Türkçe yok Aziz Nesin, Ömer Seyfettin oğul a, deyimler terimler atasözleri eş e! Her nedense lüzum etmeyenler başa dert açabilecekler daha cazip babanın indinde. Oğul okula gittiğinden neyin ne olduğunu daha çabuk kavradı.

Eymir’den İzmir’ e dönerken, eşim planlarını çoktan yapmıştı! "Alev Hanım, iyi ki ısrar ettin yıllar önce illa 29.Ekim de evlenelim diye, o zamanlar neden bu tarihte ısrar ettiğini şimdi, anladım. 25 yıl dolacak 29. Ekim 2007 de nasıl kutlayalım diye düşünüp duruyoruz. "

İzmir’de Kalemdaşlarınla, ne dersin?
"Bilmem ki, konuşmak lazım, danışmak lazım hazırlık yapmak gerek, bir de bu heyecana nasıl dayanırım" Aramızda öylesine sohbet etmiştik.

Ne olduysa dün gece oldu! Ben yorgun argın kitap okumaya çalışırken, bilgisayarın bulunduğu odadan söylenerek hışımla yanıma geldi,
-Senin kardeşin yedi mi, dokuz mu aylık doğdu? ( bilmem neden Türkçe konuşuyor iyi ye alamet değil)
…Hangisi?
…Blogcu
- Hatırlamıyorum!
…Unut gitsin!
-Söylesene ne oldu?
…Çaldı!
-Aman tanrım ne çaldı?
…Benim kutlama fikri, Culduz dedi o yüzden aklım geldi düşünecek bu herkes. Ben vazcaydım asla yapamam, imkânsız!
-???
… Bu benim kayınbirader var ya bi çuval inciri…

Güzel dilimizin zaten var olan şanını şöhretini bundan sonra davulsuz zurnasız yaymaya çalışsam daha iyi olur, gibime geliyor!

 
Toplam blog
: 584
: 853
Kayıt tarihi
: 01.03.07
 
 

Dinleyenin olmadığı yerde anlatmanın önemi! Nasıl YAZAN oldum. 'Yalnız doğar, yalnız göçer' eskile..