Bir de bakmışsınız

Neler oluyor Türkiye’de bazı şeyleri gözlerimiz görüyor, beynimiz algılayabiliyor. Bazı şeyler ise hem gözlerden saklanıyor; hem de anlaşılması kolay değil. Bunları anlamak için zamana ihtiyaç var. Üç ay mı desem, üç yıl mı? Hep öyle demezler mi, falcılar…

Şu Füze kalkanına bakınız:

Ne kadar soyut laflar ediliyor Geldi gelecek. Gelmesi pek belli değil. Herkes sanki utanıyormuş gibi; bir gerçeği saklıyormuş gibi tuhaf laflar ediyor.

Ama yakında anlaşılır Vehbi’nin kerrakesi..

Açık olan şu; AB olarak bize çok ağır bir füze sistemi gönderecekler. Bunu yurdumuzun bir bölgesine kuracaklar. Daha sonra bu işin uzmanları, daha başka uzmanları, askerleri; subayları sıra sıra gelecekler. Sıra sıra bombalar sıralanacak.. Niye? AB’ye bir bomba atılırsa Türkiye üzerinde yakalamak için. Peki bu durumda Türkiye hedef ülke olmuyor mu? Kabak ilk önce kimin başına patlayacak. Hedef kim olacak?

Zaten ABD'nin arada sırada birilerine kafası bozuluyor, kah Vietnam, kah Afganistan, kah Irak tepelemeye kalkıyor. Şimdi silah hazır, gelsin kalkanlar... Kim elini tutacak yiğidin.

Ayrıca , Adana İncirlik üssünde bulunan bilmem ne askerlerini Türkiye 40 yıldır topraklarından çıkarabiliyor mu?

Füze Kalkanı demek, falanca ülkelerin bir üssü daha demek. Onları peki ne zaman çıkaracağız ülkemizden. ASLA…Bir kez geldiler mi, hiçbir zaman çıkaramıyorsun. Ne pazarlığı yaparsan yap. Burası bizim yerimiz deyip oturuyorlar babalarının malları gibi.

Demek böyle böyle Avrupalı olacağız.

Sağımızda Amerikan üssü, solumuzda AB üssü, Doğumuzda Füze Kalkanı, Batımızda NATO kalkanı derken... Gelip oturacaklar. Bir de bakacağız. Sağımızda İngiliz komşumuz; solumuzda Alman; ilerde İtalyan... falan filan... Bence , Boğazları da Anzaklar korumalı. Nasıl olsa gelip, gidiyorlar. Çok meraklılar...

Ben ne diyorum ki, zaten Bodrum’uyla, Marmaris’iyle, Antalyası’ya bu ülke nelere alışmadı ki... Her yerde onlar. Komşumuz Rus, komşumuz Avusturyalı, komşumuz Alman... Artık alıştık. Zaten biz çoktan AB’li olduk be. Daha ne zırlayıp duruyoruz ki. Onların AB mahkemeleri de durmadan bizleri yargılıyor, durmadan Euro cezaları veriyor. AB’li olmasak niye bu cezaları alalım ki? Adamlar bizleri kendilerinden sanıyorlar ki, mahkemeleri vira bize ceza yazıp duruyor; biz de “adamlar haklı” deyip, takır takır ödüyoruz.

Eh bir de füze kalkanımız olursa (anahtarı kimde olursa olsun) her şeyin asıl anahtarı zaten ABD’dedir ;bunu bilmeyecek ne var. Çek kuyruğunu gitsin. İyice AB’li olduk gittik demektir. Sarkozy kendi kendine konuşsun dursun. Berlusconi onun için ne demiş? Bunlar biraz da son Avrupa dedikoduları, Kılıç-Kalkan hikayeleriyle iyi gider.

Doğal olarak bütün bu işler olup bitiyor da, acaba bize ne veriyorlar; kazancımız ne ? Bize de madalya verecekler mi ? Bari bütün emeklilere birer maaş ikramiye verseler, ne kadar iyi olur.

Füze kalkanıymış. Karşıt ülke de belli değilmiş. Bizi herhalde yamyamlara karşı korur. Onu bunu bilmem. Zaten ülke adı yok. Ne var.. Kalkan var. Benim bildiğim, bizim Boğaz’da hala bir kaç kalkanımız vardı. Onları gösterseydik. Bursalılar da kılıç-kalkan’larını gösterirlerdi.

Bizim kalkanımız var; ne lüzum var canım, demeyin. Atalarımız ne demiş, “Fazla kalkan göz çıkarmaz.” Ha bir tane ha on tane. Görün bakın, kaç tane kalkan geliyor?

Gelsin gelsin Kalkanlar. Ondan sonra babadan kalma kılıç kalkanla onları savuşturmak için uğraşıp dururuz. Ona da ömrümüz yetmez. Aman boş ver. Bizden sonra zaten kıyamet. Kim düşünecek o kadar uzun boylusunu.