Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ocak '12

 
Kategori
Sosyoloji
 

Bir değil belki en az beş can kurtulmuştur!

Bir değil belki en az beş can kurtulmuştur!
 

Erzurum'da bir dağ köyü (Sanal ortamdan alıntıdır)


Ülkemizde birbirinden ilginç haberler her an birbirini kovalıyor. Gün değil saat geçmiyor ki çoğu olumsuz bir kaç haberle karşılaşmayalım. Bu haberlerin kimi can, kimi mal, kimi siyaset, kimi iktisat, kimi borsa, kimi terör, kimi alım satım, kimi yangın, kimi hakaret, kimi tahrik, kimi hırsızlık, kimi yaralama, kimi trafik kazaları ile ilgili olmaları yönünden seç seçebilirsen okumak için. İlgili yorumların çoğu ise sorgulamak yerine 'suya sabuna dokunmayan' türden ahkâm kesmek üzerine kurulu belirli kalıplar içinde yüzen yazılardan oluşuyor.

Gelin görün ki iç açıcı kimi sağlık, eğitim, eğlence, sanat, siyaset, iktisat, yardımlaşma haberlerinin çok da okunduğu söylenemez. Oysa ülkemizde pek çok güzel haberlerin de olduğunu düşününce neden bu durumlara gelinmiş olduğunu anlamakta zorlanıyorum doğrusu. Az sonra irdelemeye çalışacağım bir hayatın kurtarılması haberi ise bu ülkede ne yazık ki en az okunan bir haber olmak bakımından ibret verici bir durum sergiliyor bence.

En çok okunan haberden en az okunan habere doğru bir koşu

Nice ölüm kalım haberleri ile kimi siyasi atışmalar en çok okunan haberler arasında sayılır çoğu zaman. En az okunan haberlerin çetelesini tutmak ise hiç de kolay olmasa gerek. Çünkü en çok okunabilecek haberler özenle en üst köşelere yerleştirilir en çarpıcı başlıklar seçilerek. Oysa öyle haberler vardır ki başlığına hangi çarpıcı kelimeler olursa olsun ilk sunuş cümlelerinden sonra okunmazlar.

Yine bir trafik kazası, yine birisi ölmüş, yeni bir araba çıkmış piyasaya ne olacak ki diye bakar geçer okuyucu. Haber bir de üçüncü beşinci sayfa da ya da sanal ortamda yerleştirildiği gibi yurt haberleri  türünden bir haber ise hiç kimse tıklamıyor ne yazık ki. Çünkü herkes siyasetçi, herkes diplomat, herkse iktisatçı oldu memlekette.

Oysa geçenler en çok okunan haberlerden birinin tütün çalışanlar ile emeklileri ilgilendirdiği için üç beş saat içinde otuz bin (30.000)’den çok okunduğunu görünce ben de karınca kararınca kendimce bir yorumlama denemesine girişmiştim.  

Ne yazık ki en çok haberi anlatmaya çalıştığım o yazım son dört gün içerisinde en az okunan ikinci yazı olma rekorunu kırmış bulunuyor. ‘Bir haber 30.000 kez okunmuş ise ne yaparsınız’ başlıklı yorumumun kaderinin neden böyle olduğunun yorumunu sizlerin takdirine bırakıyorum.( http://blog.milliyet.com.tr/bir-haber-30-000-kez-okunmus-ise-ne-yaparsiniz-/Blog/?BlogNo=344513)

Şimdi gelelim bir ölüm kalım haberi olması bakımından bugün aynı haber yayın sitesinin ‘en az okunan’ birinci haberine. Öyle ki geçenler beş  saat içerisinde onlarca yorum gelen söz konusu ‘para ya da zam’ haberine karşılık 14:09'da yayına çıkan bu haber ne yazık ki aradan geçen yaklaşık dört saat içerisinde hiç bir yorum almamış. Son durum şu:  22 Ocak 2012 - 14:09 - 0 Yorum - 282 Okunma

En çok okunan haber ise siyasi atışma ve tehdit içerikli 35.500 tıklanma ile 'Ya ben tabuta girerim, ya da sen' başlıklı haber. Bu haber en çok yorum alan haber sıralamasında on altı (16) yorum ile dördüncü sırada bulunuyor.

Oysa ilgi çekici bir başlıkla da duyurulmuş olan söz konusu bir hayatın kurtarılması haberinin başlığı ise başlı başına büyük bir öyküyü barındırıyor içinde. Sanırım şimdi olayın ayrıntılarına geçebiliriz.

Dedektif gibi çalıştı oğlunu PKK'dan kurtardı

Olayın özü şu: Çoğu yönleri ile bildiğimiz bölücü terör örgütünün ağına düşürülmüş olan bir gencimizin babası ‘bir dedektif gibi çalışarak’ oğlunu kurtarmış. Bir aile ya da toplum için bundan daha büyük bir sevinç olabilir mi? Ne yazık ki nice köylü ve kentli yurttaşımız böyle bir şansı elde etmekten yoksun oldukları için aile ocaklarında kim bilir ne gibi acılar ve hüsranlar yaşamaktadır. ALLAH (c.c.) onların sabırlarını artırsın ve ‘evlât acısı’ göstermesin hiç birine.

Olayın öyküsü o bildiğimiz köyden kente çalışmak için bir gidişle başlıyor. Biliyoruz ki her yıl on binlerce aile ocağından evli ya da bekâr erkek iş bulmak umudu ile yollara düşer. Bu gençlerden ya da işçilerden kimileri işinin de ustası olduğundan daha çok mevsimlik bir çalışma süresi içerisinde evlerinin nafakalarını çıkartırlar ya da evlilikleri için az da olsa para biriktirebilirler. Bu kardeşlerimizin ‘sosyal güvenlik’ işleri ile ‘yatıp kalktıkları yerler’, 'denetimsizlik' ve ‘iş alabilmek için’ nasıl  bir kıskaca girdikleri ise ayrı bir yazı konusu olsa gerek.

Bir can kurtulmuş

İşte  Erzurumlu besici Adem  Bey'in on dokuz (19) yaşındaki oğlu İsmail de onlardan biri olarak İstanbul’da bir inşaatta çalışmaya başlar geçen yıl. Birlikte çalıştığı arkadaşlarından biri bir süre sonra: ‘Bizimle gel, halkımızın özgürlüğü için dağa çıkalım. İnşaatta çalışma. Memleketteki ailenin kime ne kadar borcu varsa söyle, hemen sana o parayı temin edelim’ diyerek gencin aklını çelerler.

Omuz gücü ile çalışmak zor, havadan para(!) ise tatlıdır o an için. İsmail de bu durum karşısında  yaklaşık üç ay sonra köydeki babasını arayarak: ‘Baba ne kadar borcun varsa söyle, göndereyim’ demesi üzerine baba Adem Bey durumdan kuşkulanır haklı olarak. Bunun üzerine baba Adem Bey evinden üç ay önce ayrılmış olan oğlu için kaygılanmaya başlar.

Söz konusu habere göre:  ‘Oğlunun uyuşturucu ya da kumar batağına düşmüş olabileceği endişesiyle çalıştığı inşaata’ giden baba ‘oğlunu sıkıştırınca PKK'nın para teklif ettiğini’ öğrenerek oğlu İsmail'i  ‘kalk gidelim’ diyerek köyüne getirir. Adem Bey o günden sonra göğsünü gere gere: ‘Oğlum yanımda, huzurum yerinde’ diyormuş sıcacık aile ocağında.

Ben bu güzel haberi okuyunca o yöre insanlarını da az çok bildiğim için ne kadar mutlu olduğumu anlatamam.

Bu tür olumsuz gidişler de inşallah bir gün binlerce  anne babalar ile on binlerce güvenlik güçlerimizin de çabaları ile ‘mutlu bir son’ ile karşılaşacaklardır.

Atalarımızın dediği gibi : Çıkmamış canda bir umut vardır!

Bence iman varsa, umut varsa, sabır varsa; mutluluk da vardır.

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..