Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ocak '10

 
Kategori
Sosyoloji
 

Bir değil pek çok suçlu arıyorum!

Bir değil pek çok suçlu arıyorum!
 

SAMSUN'da şobenden sızan gaz yüzünden hayatını kaybeden Ayşe Seda BOZ ( milliyet.com.tr)


Son yıllarda sıkça duymakta olduğumuz bir haber okudum az önce. Ne yazık ki 'bir şofbenden sızan gaz' yüzünden gencecik bir yurttaşımızı daha öte dünyaya yollamış bulunuyoruz.

İşte bu yüzden bir değil pek çok SUÇLU arıyorum!



Ne ki 'o meş'um suçluları' ne tek başıma bulabilirim ne de tek başıma bu acı sonu hazırlayan olaylar için bir dava açabilirim. Çünkü Ankara'dayım.

Yasal anlamda pek çok engel var önümde. En önemlisi, yine yasa gereğince bir engel daha var önümde: Olay mahallinde oturmuyorum.

Bu konunun aydınlatılması ve şofben yapımının özellikleri konusunda suçlu olanların cezalandırılması yanında benzeri diğer binlerce olay için HUKUK DEVLETİ ne yapabilir bunu irdelemeden önce acı haberi birlikte okuyalım:

''Son mesajında ölümünü hissetti

SAMSUN Kızılay Tıp Merkezi'nde görevli 19 yaşındaki hemşire Ayşe Seda BOZ banyo yaparken şofbenden sızan gazdan zehirlenerek hayatını kaybetti.
Çarşamba İlçesi'nin Çınarlık Beldesi, Çengelli Mahallesi'nde oturan hemşire Ayşe Seda Boz, 48 yaşındaki annesi Ayfer BOZ ve 53 yaşındaki babası Ahmet BOZ ile birlikte yeni yılı evlerinde kutladı. Hafta başında Ağrı Doktor Yaşar Eryılmaz Doğubayazıt Devlet Hastanesi'ne sözleşmeli olarak ataması yapılan BOZ, yeni yıla girdikten sonra odasına geçip internetten tanıdıklarına yeni yıl mesajı gönderdi.
Mesajında: “Gitmeden buluşuruz. Malum gidip de dönmemek var” diye yazdı.

Bu sabah ise duş almak için girdiği banyodan çıkamadı. Lokanta çalıştıran baba Ahmet BOZ, kızı uzun süre banyodan çıkmayınca endişelenerek kapıyı açtı. Kızını hareketsiz yerde yatar vaziyette bulan baba 112 Acil Yardım ekiplerini aradı.
Eve gelen sağlık ekipleri Ayşe Seda BOZ'un tüplü şofbenden sızan gazdan zehirlenerek hayatını kaybettiğini söyledi. Kızlarının ölüm haberiyle sarsılan Ahmet ve Ayfer BOZ çifti, yakınları tarafından teselli edilmeye çalışıldı. Boz'un cenazesi, Çınarlık Beldesi'nde bugün ikindi namazının ardından kılınan cenaze namazından sonra Çınarlık Merkez Mezarlığı'nda toprağa verildi.
Polis, konuyla ilgili soruşturma başlattı.''

(Muhabir : Hakan ÇELİKBAŞ / SAMSUN (DHA)
Yayın yeri :http://www.milliyet.com.tr/Yasam/SonDakika.)

Yine çok acı bir ölüm. ALLAH kimselere göstermesin bir daha.

Kim böyle bir olayı bir yakınına reva görebilir? Kim böyle bir ölüm karşısında sarsılmaz? İnanıyorum ki bu haberi duyan on binlerce, belki de milyonlarca yurttaşımız kendisini tutamayıp ağlamıştır.
Bence bu olay ne olduğu yerde kalmalı ne de unutulmalı.


Yıllardan beri bu gibi acı olayları duyarız. Bence DEVLET uyuyor! Çünkü bu çağda elektronik bir duyarga('sensor') ile bu gibi ŞOFBEN ölümleri de soba sızıntıları da önlenebilir. Bunun maliyeti de bence ON TL'nı geçmez.

Bu gibi işler için İMALÂTÇILARA izin veren Kurum olması bakımından TSE yaşanmakta olan bu olumsuz durumlarda nerede duruyor? Kim ne iş yaparlar o Kurum'da? Bir cihazın İNSAN SAĞLIĞI için, dahası kazaen ölmemesi için hiçbir tedbir düşünülemez mi? TSE Kurumu neden kendisine 'ruhsat almak için' gelen bu gibi cihazlara hangi gerekçelere bağlı olarak, gerekli en son teknik donanımları isteyemez?


Bence eski tas eski hamam benzetmesinde olduğu gibi, daha önceki yıllardaki 'karar emsallerine de bakılarak' ATEŞLİ ve GAZLI BİR CİHAZ için hiçbir önleyici tedbir öngörmeden ossaat ol 'mûtad izni' veriverir öyle mi? 'Resmiyet' işleri de yerine getirilmiş olduğu için hepimiz sonuçlarına da katlanmak zorundayız, öyle mi? İşte o zaman da sonuç böylesine acıklı olur!

'Kaderin bir tecellisi olarak ortaya çıkan sonuç' içinde barındırdığı pek çok sebep yüzünden de mahkemelik olmak durumunda kalır. Çünkü HUKUK işlevi gereği 'ol müsebbipleri'' de bulmak zorundadır. Yoksa sürekli olarak yok sayılan KAMU VİCDANI rahatlamaz. Benim vicdanım da hiç mi hiç rahatlamaz.

Eğer ülkemizdeki İMALÂT işleri; çağın gerisinde kalmış bir biçimde, hiçbir STANDART öngörülmeden ve elektronik son gelişmeler göz önüne alınmadan yürütülüyor(!) ise vay halimize! Gelelim olayın bir başka sorumluluk makamına: SANAYİ BAKANI göz göre göre yurttaşlarımızın canına kast'eden kazalar ile ilgilenmez mi? Kalite yönünden bir türlü kendisini bulamayan SANAYİ KESİMİ keyfine göre üretip satabilir mi? PİYASA EKONOMİSİ bu kadar mı başıboş bırakılıyor artık?

Anlaşılan MEYDAN 'astığı astık, kestiği kestik', hiçbir denetime, hiçbir insani duyguya yer bırakmayan KÂR PEŞİNDE KOŞAN on binlerce üreticiye kalmıştır!
Bence bu gibi eşyaların ''AB ve ABD Standartları neden yok, insanlarımız kırılıyor göz göre göre'' diye bir an önce MAHKEMEYE gidilmeli.

HUKUK DEVLETİ sıfatını da taşıyan Devletimizde ne yazık ki Aziz Yurttaşlarımız TRAFİK KAZALARI, TERÖR SALDIRILARI ile EV ve İŞ YERLERİNDEKİ kazalar bakımından kaderlerine terk edilmiş bulunuyor. Böyle olmasa idi arada bir karşılaştığımız o meş'um olayların toplamlarını gösteren aylık yıllık istatistikler yayınlanabilir miydi?
Ayrıca YÖK'ün müfredatını hazırladığı, üyelerini tek tek atadığı üniversitelerimizde: Çağın en son teknik gelişmeleri ya da eski cihazların bugünkü eklemeler ile nasıl daha kullanışlı olduklarına ilişkin bir ders okutulamaz mı?

İşte 1960'lardan beri yaşanan on binlerce olaydan biri daha meydana geldi. Ne kadar üzülsek az. Ancak ilgililer ve yetkililere düşen; yıllardan beri 'ihmal edilmiş olan görev' hiçbir zaman gözardı edilemeyacak kadar önemli. Ne yapalım herkesin başına gelebilir! Kişiler doğabilecek sonuçları da bilerek gerekli tedbirleri alsın, diyerek de kimse 'rahat koltuklarında' çayını yudumlayamaz.

Umulur ki YÖK de ARAŞTIRMALARIN yeterince yapılmadığını, teknolojik gereklerin yerine getirilemediğini bir gün anlayacaktır. Böylece ''program geliştirme kapsamında'' insanların kazalara bağlı olarak ölümlerini engellemek konusundaki derin uykusundan uyanarak; belki ilk olarak dünya çapında bir açılıma imza atar.

Eskiden KAMU DAVASI adında bir AÇILIM vardı: Bir konuda hiç kimse şikâyetçi olmasa bile bir SAVCI göğsünü gere gere bazı konuların aydınlığa kavuşturulması ve müsebbiplerin de cezalandırılması için KAMU DAVASI açardı. Rahmetli Ayşe Seda BOZ ile her yıl yaklaşık BEŞ BİN KİŞİ'nin can verdiği TRAFİK KAZALARI ile diğer EV ve İŞYERİ KAZALARI yanında TOPLU ZEHİRLENMELER için KİM dava açacak?

Umarım bu konuda bir gün bir yetkili çıkar da KAMUOYUNU aydınlatıcı bir AÇILIM için geniş çaplı bir EŞGÜDÜM sağlanacağını açıklar. Unutmayalım ki İNSAN HAYATI ölçülemeycek nice değerler taşır. Yoksa kuru kuru söz ile yazı ile HUKUK DEVLETİ olunamaz beyler. Bu konuda sanırım BAKANLIKLARARASI bir oluşuma gerek var. Bu konu yalnızca HAKİMLER ve SAVCILAR YÜKSEK KURULU'nun mu işi, bilemem...

Görüldüğü gibi bu gibi KÖRÜ KÖRÜNE ÖLÜMLER için dava açabilecek bir KAMU KURUMU yok ortalıkta. Bu konuda artık duymadığımız için, bir YASA maddesi olduğunu da sanmıyorum. Adı var kendisi y o k olan DEVLET'e soruyorum: Al - Ver Ekonomisi 'insan sağlığı için' hiç mi bir acıma duygusu taşımaz?

Belki eskidendi; ç o o o k e s k i d e n...

Anlaşılan SİNOPLU yurttaşımız DİYOJEN gündüz gözüne boşuna 'adam' aramıyormuş.

Bence en büyük sorunumuz HUKUK DEVLETİ yakıştırmasının arkasına sığınarak nice canların yok olup gidişi unutmakta oluşumuzdur.
Bir Hukuk Devleti düşününüz ki : Çağın gerisindeki nice işler için hiçbir soruşturma, hiçbir kovuşturma yapamıyor. Yapılanların göstermelik olduğunu bu olay bile gösteriyor bence.
Bir Hukuk Devleti düşününüz ki: yıllardan beri yaşanan binlerce, onbinlerce ölüm karşısında 'teknolojik gelişmeleri' yurttaşlarına sunmaktan kaçınan imalâtçılara ve satıcılara hiç s e s çıkarmıyor!


Durum açık : Hukuk Devleti çağın gerisinde ise ne yapacağız?

İşte bu yüzden bir değil pek çok SUÇLU arıyorum!

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..