Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Haziran '10

 
Kategori
Deneme
 

Bir delinin saçmalamasının peşinde -2-

Bir delinin saçmalamasının peşinde -2-
 

Öfke nöbetlerinin sıklaşması, nedensizce kabaran dalgaların kıyılarını çırpmaya başlamasıdır. Köpükt


Öfke nöbetlerinin sıklaşması, nedensizce kabaran dalgaların kıyılarını çırpmaya başlamasıdır. Köpükten öfkeler gelir sen bilmeden seni sarar. Bakarsın ki etrafında kimse kalmamış. Kabarcıkların tekrar su damlaları olmasından sonra oturur düşünürsün. Neden?  

Karanlık dar sokakta arkana baka baka izbeye doğru yol alışındaki korkuyla yürümektir belki de. Bilinmezlik içinde bilinebilirliğinin göstergesi midir yoksa korkun? Yoksa korkmam dediğin şeylerin tamamını anlatan kelime YAŞAM mıdır? İçinde yaşayan bir başkası mı vardır? Her zaman seni dürten, korkutan veya öfkeni ateşleyen. Başka bir benle mi yaşamaktasın. Bilmeden, farkında olmadan. Yoksa kendi başına kaldığında gerçek benin mi ortaya çıkar? İzbe bir duvar dibinde büzüşüp oturduğunda, kafanı iki bacağının arasına alıp sıkıştırman, hayatı görmezden gelmek isteyişinden midir? Yoksa hayattan korktuğundan, tavus kuşluğu oynamaktan mıdır?  

Gelip gitmelerini, kendi içinde yaşamandan mıdır? Met- cezir oluşunda bir parçanın denize gitmesi midir seni korkutan. Yoksa kayalarının falezleşmesi midir, seni böyle yapan?  

Ellerini birbirlerine kelepleyerek kendi kendinin arkadaşı mı olmak istiyorsun? Veya gözlerini ufka dikip orda hiç mi olmak istiyorsun? Ufukta kaybolacağını mı zannediyorsun?  

Bu sanrıların ne? Neden dişlerini sıkıp ellerini yumruk yapıp dolaşıyorsun? Kendi kendine konuşman, sadece kendine olan muhtaçlığının göstergesi mi? Veyahut da kendi kendine yetebildiğinin anlatması mı?  

Kimseyi umursamadan, hiçbir şeye önem vermeden, neden yaşadığının hiçbir öneminin olmadığından mı? Böyle yaşaman. Çocukların seninle dalga geçmek için gülmelerine aldırmadan onlara gülümserken, insanların senden kaçması için attığın naralar neden? Yolda yürürken iki elini yana açıp insanların o kaldırımdan kaçmalarını izlemek, kendince o insanlarla dalga geçmek isteyişinden mi?  

Fırtınanın birinde semender direği kırılıp, geminin alabora olması birkaç dakikadan ibarettir. Bir insanın hayatla bağını koparması an meselesidir. Kırılacağı zaman ve alabora olacak kadar kısa zaman dilimi içinde kendi içsel dünyamıza çekilip kahredip küfürleri edip yaşamla hiçbir alakamız kalmaması an meselesidir. An’da dolaşabilmeyi düşünmek veya an’da yaşamaktır, deli denilen. Sadece an’a takılı kalıp başka hiçbir ilintiyi kabul etmemektir belki de.  

Her beynin bir deli sanrısı vardır. Bazılarının ki gün yüzüne yakın bazılarının ki de çok derindedir. Ama yaş ilerlemeye başladığında bu taraf biraz daha yeryüzüne yakınlaşır. Üzerinde ki toprağı zaman almıştır. Rüzgâr ve su aşındırmıştır. Bazen gün yüzüne çıkarken bazen de ramak kala zaman yetmez. Kim bilir? Benim ki hangi boyutta şu anda. Ama eminim ki her insanda var ve yaşamaya onunla devam etmekte.  

Şalterin atma an’ında ne gelir ne geçer insanda. Ölmeyi cesaret edememektir beklide, delilik, Yaşamdan kopmak için intihar etmek ve bunu yapmak zordur. Belki kaçıştır. Ama aynı zamanda yok oluşluluktur. İşte burada bunu göze alamayıp şalteri attırmaktır delilik.  

İntihar temek yerine dış dünyanın algılarına kendini kapatıp yaşamaya devam ederken sadece kendi içsel tepkiler ve içsel yaşamaktır delilik.  

Çırpınmaların tamamının sonucunun daha önceden görerek buna tepkidir delilenmek beklide. Uzun kısa çizgi oynanan hayatta kısada kalmanın avantajını görmektir belki de. Düşündüğünü söyleyip hindilik yapmak yerine düşünmenin sonunda hiçliğin farkına varmak belki de delilik.  

Hindi olmamayı kabul etmektir belki delilik.  

Hayata rest çekilip kendi için yaşamaktır belki de.  

Kim bilir? Ama akıllıların işi daha zor bu hayatta:  

Ya Hindi ya deve kuşu, ya da tavus kuşu…  

 
Toplam blog
: 84
: 575
Kayıt tarihi
: 11.09.08
 
 

Yaşamak; herhangi bir amaç taşımadan sadece insan olmanın bilincine vararak yaşamak. Tek cümlelik..