Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Eylül '12

 
Kategori
Kitap
 

Bir deneme yazısı okudum

Bir sonbahar sabahında, sazımı elime alarak bir türkü söylüyorum."Hem okudum, hemide yazdım, yalan dünya senden bezdim oy!" Her güne başlarken nedense hep dizelerle, bestelerle, güftelerle uyanırım. Her halime uygun bir hava mutlaka bulurum.

Sonbaharı yaprak dökümü olarak görmedim ben. Ağaçların tazelenmesi, bir yenilenme olarak algıladım. Ama önüme düşen bir yaprağı görünce Sevgili Yıldırım Gürses'i canlandırmamak mümkün mü? Sesi kulağımda ve söylüyor işte,

"Düşen bir yaprak görürsen, beni hatırla demiştim.

Biliyorsun seni ben sonbaharda sevmiştim"

Ve tatil dönüşlerinin Eylülde Gel! esprisiyle uğurladıklarım. Yazın sıcaklığında "Uzanmışım kumlara" şarkısıyla Sertap Erenerle birlikte oluşum. Bu havalardan uzak kalamadığım zamanlarda sonbahar rüzgarlarıyla başlayan esintilerim.

Şimdilerde acaip bir hallerdeyim. Bir kitap okuyorum "ADI NOKSAN" İlk bakışta uyumlu bir tasarımla bir kadın tasviri var tek ve yeksan. Kapağın arkasında tamamlanmayı dileyen feryatlarla eksikliğini bilen bir ifadeyle sesleniyor. İçeriği mi? Kısa kısa paragraflarda bir ömür parçalanmış hayatları sığdırmış, kaderin cilveleriyle akibetlerle başlangıçlar arasında gidip gelerek, zamansız mekansız boyutlarda çocuksu ruhunun özgürlüğünü bulutlara taşıyarak sanki yeniden başlarcasına kainat alfabesini okumaya çalışarak ve hep yarım bırakarak tamamlanan bir acayip kitabı okuyorum.

Herkes kitap okur. Belki ben gibi okuyan da vardır, belki de yoktur. Çünkü basit bir deneme kitabını, belki hiç kimse ben gibi döne dolaşa, bir tür karmaşa içinde okumamıştır. Belki bir yandan okurken okuduğu kitabı diğer yandan değiştirmemiştir. Kimse bir kitabı yazboz tahtası gibi evirip çevirip bir satırdan bin anlam çıkararak okuyucuya sunmaya çalışmamıştır.

Abartma canım kitap okumanın da böylesi olur mu? demeyin, o kitap türküdeki gibi hem okunur hem yazılırsa oluyor.

Elimde yeni doğmuş bir bebek ihtimamıyla bir kitap tutuyorum. Sanki kundağını okşar gibi kapağını okşuyorum. Öyle masumane ve acizane bakıyor ki bana. Adı bile konmaya cesaret edilemeyen bebek, adını okuyanlardan gelecek seslerden belirleyecek. Adı belki "Hadi canım sende", belki de "çok saçma", belki "utopik" olacak. Ama ne olursa olsun bir kişi de olsa okuyacak.

Bu ilk kişi benim onu elimde tutarken, sanki yazan ben değilim. Sanki içindekiler de ben değilim. Hiç bir kitabı kendi yazdığı halde, bunları ben mi yazdım? diye okuyan olmuş mudur? Kitabını okurken kahramanı yabancı biriymiş gibi onun için ağlamış mıdır?

Uzun süredir deneyimlerimi, acılarımı, sevinçlerimi, coşkularımı Milliyet Blog' da paylaştım. Bu ortamda çok saygın kişiler tanıdım. Kendimi elit bir aile içinde buldum. Bazen uzaklaştım bazen geri döndüm. Beni daima yazdıklarımın bir satırını bile yok etmeden kucakladı. Şimdi bu duygularımla birlikte "ADI NOKSAN" adlı kitabımı sizinle paylaşmaktan mutluluk duyuyorum. Bu mutluluğum eleştirilerinizle daha da artacaktır. Tüm MB ailesine selam ve saygılarımı gönderiyorum.

 
Toplam blog
: 165
: 856
Kayıt tarihi
: 17.10.07
 
 

Edebiyet fakültesi  mezunuyum. Öğrenmenin yaşı yoktur diyerek çeşitli kurslardan da el sanatları ..