Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Aralık '06

 
Kategori
Futbol
 

Bir derbinin ardından

Bir derbinin ardından
 

Günümüzde futbol endüstrisi, belirli bir seçkinin, grubun veya daha da ilerisi toplumun eğlencesine hizmet etmez. Genel endüstrinin bir bölümü olarak yaratılmıştır. Aktörler bellidir:

Futbolcular
Kulüpler
Yöneticiler
Yayıncı kuruluşlar
Rakipler
Sponsorlar
Medya

Bu genel endüstride adeta profesyonel sınıf statüsündeki acentalar olarak çalışan aktörlerin, futbol endüstrisine katkı yaparken eğlence endüstrisi amaçlı olması gereken ilk hedefleri unutturulmaya çalışılmaktadır. Rekabet, bir düşman yaratma simgesiyle kızıştırılmakta, örgütlü futbolun televizyon çağında yarattığı çekicilik kullanılmaktadır. Ayrıcalıklı futbol kulüpleri yaratılarak, varolan diğer kulüpler figüran olarak kullanılmakta, futbol endüstrisinin aktörleri de sözümona futbol emek piyasasına hizmet ettirilmektedir. Bu aktör acentaların arada sırada gündeme gelen-getirilen; fakat hiçbir zaman kanıtlanamayan gayri ahlaki işlere bulaştıkları yönündeki haberler de; rekabet yaratılmaya çalışılırken düşman yaratmaktadır. Belki de iyi niyetli düşünmek isteğimizden düşman yaratılmak istenmemiştir gibi mütevazı tavrımız saklı kalmakla birlikte, maç öncesi ve sonrası yapılan yayınlar, verilen demeçler bu iyi niyetli düşüncemizi ortadan kaldırmaya yetmemektedir.

03.12.2006 tarihinde Fenerbahçe Galatasaray Süper Lig futbol karşılaşması Şükrü Saraçoğlu stadında oynandı. Staddaki olaylar bir daha gösterdi ki, rekabetten çok düşman iki takım savaş yaptı. Bu savaşta galip 2-1 Fenerbahçe oldu. Futbol diliyle söyleyecek olursak “bu en büyük derbi”, büyük bir meydan muharebesi şeklinde geçti. Aktörlerden futbolcular belki de masumdu, ama en bıçkın silahları olan da yöneticiler ve medyaydı. Yıllardan beri dünyanın en büyük derbisi dedikleri bu iki büyük kulübün maçları, aslında hiçbir zaman Edirne’den ötede duyulmuyordu. Ama ne yazık ki böyle bir gerçeği, takımlarına aidiyet duygusuyla bağlanan iki takım taraftarlarına anlatmak ya mümkün değildi, ya da iş işten çoktan geçmişti. Dünyanın önde gelen yabancı gazetelerine ya ertesi gün veya bir sonraki gün bakmak-bakabilmek şansları olsa, belki de dünyanın en büyük derbisi dedikleri kendi takımlarının maç sonuçlarını, küçük puntolarla da olsa göremedikleri zaman gerçeği kavrayabilirlerdi. Ama böyle bir şansları, bugünün futbol kültürüne sahip taraftarlar içinde ne yazık ki yoktu. Yönetici ne söylerse doğru söyler, medya ne söylerse doğru söyler. Taraftar inanmak zorundadır. Çünkü, bugünün futbol alt kültürüne sahip taraftarların, analitik bir kafayla düşünme yetisi ne yazık ki yoktur. Kendi takım yöneticilerinin söylediği her şey doğrudur, medyanın yazdığı her şey de doğrudur. Bunları yanlışlama veya doğrulama şansları bugünkü ortamda yoktur. Yıllardan beri kendi kendime savunduğum düşünceme; 06.12.2006 tarihli Hürriyet Gazetesinde Erman Toroğlu, “Dünyanın 1 numaralı derbisi diyorlar. Milleti gaza getiriyorlar. Hangi ülke bu 1 numaralı derbiyi naklen yayınlamak için maracaat etti. Bilen varsa bir adım öne çıksın”, diyerek adeta destek vermiştir. Bir destek de stadlardaki tel örgülerin bugünün Türkiyesinde henüz kalkmaması gerektiği düşüncemedir. Erman Toroğlu, aynı yazısında “Fenerbahçe Stadı yapıldığı günden beri kale arkalarına tel örgü yapılması lazım diyorum. Hala da diyorum. Çünkü bir gün, bir Avrupa kupası maçında, Mondragon’un başına gelen rakip kalecinin başına gelecek. Bundan en fazla zararı da Fenerbahçe Kulübü görecek” demektedir.

İkinci devre Ali Sami Yen’de oynanacak olan Galatasaray Fenerbahçe Süper Lig futbol karşılaşmasında misilleme olmayacağına kim garanti verebilir?

 
Toplam blog
: 135
: 1226
Kayıt tarihi
: 11.10.06
 
 

Ankara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Öğretim Üyesi. Spor Sosyolojisi, Popüler Kültü..