Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mart '10

 
Kategori
TV Programları
 

Bir dizi daha göz göre göre harcanıyor

Bir dizi daha göz göre göre harcanıyor
 

Kaynak: ATV


Son iki gündür e-maillime Kasaba dizisi izleyicileri tarafından gelen serzenişler karşısında duyarsız kalamadım. Bu konuyu bir kez daha yazma gereği duydum.

Daha önce dizilerle alakalı yazmış olduklarımı okuyanlar hatırlarlar. Dizi reytinglerine göre dizilerin ayakta kaldığını, diziler ve benzeri yapımlarla kültür kodlarımızla oynandığını, kitle iletişim araçlarıyla bunun hayatlarımıza sızdığını, sızdırıldığını belirtmiştim. Ekran kirliliğini ve bunun normalleşme sürecinde kanallar kadar seyircinin de sorumlu olduğunun altını çizmiştim önemle. Arada kaliteli yapımların çıktığını bu kirli yapımlar arasından sıyrılma mücadelesi verdiğini ama ne yazık ki reytingler karşısında zorlandığını bununda birçok sebebe dayandığını yazmıştım diğer yazılarımda.

Ya işte dizi ne olacak diyenlerin neden diziler üzerinde bu kadar önemle durduğumu anlamaları için bu konuyla alakalı yazdığım diğer yazıları okumaları gerek çünkü o kadar basit değil hiç bir şey sadece bir dizi değil, görünen öylede olsa.

Dizi reytinglerine göre dizilerin ayakta kaldığını hepimiz biliyoruz, biliyoruz bilmesine de neye göre nasıl bir reyting ölçümü yapıldığını bilmiyor ciddi kuşkular duyuyoruz. Biraz araştırılınca da bu kuşkularda yanılmadığımız ortaya çıkıyor.

Geçmişi biraz hatırlarsak eğer TRT Genel Müdürü’nden sokaktaki simitçiye kadar üzerine gidilen AGB’nin reyting ölçümleriyle ilgili tepkiler alması üzerine TİAK tarafından yapılan ihale ile onun yerine TNS Piar almış yeni reyting ölçümleri bu firma tarafından yapılmaya başlanacağı açıklanmıştır. Televizyon İzleme Araştırma Kurulu TİAK, IAA Uluslararası Reklamcılık Derneği şemsiyesi altında 1992 yılında oluşturulmuş Reklam verenler, Reklamcılık ve TV yayın kuruluşları katılımıyla oluşturulmuş bir Birleşik Endüstri Komitesidir.

Bu komitenin ana amacı tüm ülkedeki binlerce işverenin milyarla ifade edilen reklam bütçelerini en etkin biçimde kullanması, pazarlama politikalarına yön verebilmesi, reklam ve medya ajanslarının doğru hedef kitlelerine ulaşabilmesi, ülke ekonomisinin yaşam kanallarından reklam ve pazarlama endüstrisinin gelişmesine hizmet etmektir. Komite, sistemin işleyişini ve verileri kontrol eden denetçiyi de atamaktadır. İşte bu komite şimdilerde TNS PİAR’ı atamıştır bu işe. TNS Piar adlı şirket 2011 yılından itibaren TV ölçümleri yapacaktır.

İşin buraya kadar olan kısmı normal gözükse de aslında pekte normal olmadığını işin farklı boyutlar taşıdığını bu şirketler üzerinde yapılacak araştırmalarla görmek mümkündür. Bu konuyla ilgili endişelerimi defalarca yazılarımda da aktardım. Yaklaşık birkaç ay önce tümgazeteler.com yönetimiyle ortak yapmış olduğumuz bir çalışma sonucunda da işin boyutlarının sanılanın çok daha ötesinde olduğunu gördüm. Bu konuda onlarla yapmış olduğum çalışmada özel haber olarak yayınlandı tümgazeteler.com haber portalında. Çarpıcı gerçeklerin neler olduğunu bir kez daha yazımda detaylandırmayacağım merak edenler oradan bakabilir reytinglerin altındaki şaibelerin ve gerçeklerin neler olduğunu görebilirler.

Yalnız şu kadarını söylemek istiyorum eski şirketle yeni şirket yani AGB ve TNS’nin sahibi aynı gruptur. Bunun ne anlama geldiğini sanırım anlamışızdır. İşte bu içler acısı durumda bizler yani seyirciler birer deneğiz ölçülüyoruz ama ölçümler belli bir amacın göstergesi olarak alınıyor ve olan TV izleyicisine, ulusal değerlerimize oluyor. Bu yozlaşmanın, mankurtlaşmanın birer parçası olan kanallar buna dur diyemiyor. Olayın bu boyutundan bihaber seyirci kimlerin elinde oyuncak ne tür oyunların üzerinde oynandığını bilse bile çaresiz çünkü yapabileceği fazla bir şey yok. Çünkü seyirci komiteleri, seyirci birlikleri yok bu oluşuma dur diye bilme gücüne sahip değiller.

Tüm bunlar yetmezmiş gibi birde bu işin içersine kanallar arası rekabetin ekonomik gücü girince hepten mağdur olan izleyici.

Bunun son örneği de son iki gündür Kasaba izleyicisi tarafından ATV’de yaşanmakta.

ATV’nin çok uzun zamandan beri yayın politikasını hepimiz biliyor, şaşkınlık içerisinde de izliyoruz. Tüm dizileri ben yayınlayacağım mantığıyla sürdürdüğü haksız rekabet yetmezmiş gibi birde hiç etik olmayan tavırlarıyla seyircisine karşı olan tutumu da anlaşılır gibi değil.

Bir Ulusal Kanalın sezona girmeden önce yayın kuşağı belli, her şeyi yerli yerinde olması gerekir diye biliyorum. Ama ATV tüm bu bilgileri resmen alt üst ediyor. İzleyiciye saygısı olmayan bir anlayışla sürekli yayın akışında yer değişikliği yaparak hem izleyici kafasını karıştırıyor hem de resmen izleyiciyle alay ediyor. Nasıl mı alay ediyor izleyici bilgisi olmadan izleyicinin izlediği programlarının yayın saatini değiştirerek, izleyici bilgisi olmadan izlediği programı tamamen yayından kaldırarak. Hem emeğe fütursuzca darbe vuruyor hem de izleyiciye gözlerinin içine baka baka saygısızlık ediyor.

Bu sözde yayın politikasının nedenlerini anlamak hem zor hem de değil!...

Son olarak "Kasaba" dizisini önce yayın gününü sonrada kendisini bitirmeye karar verdiği görülmekte. İki bölüm daha şans tanıdığı dizi 20. bölümle ekranlara veda edenler arasında yerini alacak. Dizi izleyicisi ise bitmesini istemiyor. Kanalların kirli dizilerle cirit attığı bir arenada biraz nefes aldıkları, kültürümüzün renklerini gözler önüne serdiğini düşündükleri dizilerinin harcanmasına tepki veriyor haklı olarak!… Duyan var mı tabiî ki her zaman olduğu gibi yok…

Kapalışarşı’nın da sürekli yeri değişiyor, daha önce Canım Ailem de benzeri bir durum yaşadı. Üstelik reytingi iyi olan ya da daha önce reytingiyle rekorlar kıran dizilerine de tavrı çok farklı değil. Örneğin Elveda Rumeli’nin ciddi reyting kaymağını yedikten sonra reytingleri düşünce bitirmesi dizi kanalı olma yolunda mı gidiyor yoksa dizileri bitirme yolunda bir yayın politikası mı çiziyor sorusunu aklıma getiriyor benim açıkçası…

Daha onlarca diziye aynı muamele içinde davranan ATV’ye hala yapımcıların dizi yapıp vermesi bir süre sonra kendilerini de çıkmaza sokacağının ne kadar farkındalar ya da farkında olmak istemiyorlar mı oda ayrı bir soru tabii.

Bu politikanın anlaşılır bir yanı olmamakla beraber etikte olmadığını düşünüyorum. Şöyle kanallara baktığımızda durumun pek çok kanalda da aynı olduğunu söyleyebilirsiniz belki ama ben pek öyle düşünmüyorum.

Nedenine gelince; Kanal D’yi ele alalım geçen yıl "Aşk Yakar" adlı dizileri ciddi bir reyting getirmediği halde dizinin arkasında durmuş sırf izleyicisine duyduğu saygıyla bir sezonda olsa dizinin devam etmesini sağlamıştı. Yine aynı şekilde "Bir Bulut Olsam" dizisinin reyting düşüklüğüne aldırmadan dizinin arkasında durmuştu. Geçmişe dönük baktığımızda da Kanal D’nin bu konuda ne kadar tutarlı bir yayın sergilediğini görebiliyoruz. Şimdiye kadar az diziyle yayına girip yine aynı şekilde az diziyi yayından kaldırmıştır.

SHOW’a baktığımızda da durumun benzeri olduğu söylense de ekonomik çıkmazlardan, dizi yapımcılarının ücretlerini karşılayamamaktan kaynaklı bu yarışta dizilerin sürekliliğini sağlayamıyor. Son olarak bir dönem dizisi olan "Bu Kalp Seni Unutur Mu" ’yu finalsiz kaldırma nedeni de bu ekonomik sıkıntıdır. Buna rağmen sezona girerken yayın kuşağı ve elinde olan dizi sayısı bellidir.

Starında çok fazla bir fark oluşturduğunu söylememekle birlikte bu konuda yinede tüm kanallar arasında en sivri ve acımasız davrananı ATV. Tüm bu kanalların ATV’den önemli bir farkı da sezona girerken yayın kuşaklarını tanıttıktan sonra buna uymaları ve küçük değişimlerle sezona devam etmeleri.

Oysa ATV seyirciye karşı hiçbir saygı duymadan sürekli bir değişiklik sürekli bir yenileme ve yok ediş sergilemekte. Bu iki şeyden kaynaklıdır bana göre ciddi bir yayın anlayışına sahip olamayan programsızlık ya da yok etme politikası. Her iki durumda da mağdur olan seyircidir.

Kaldı ki dizilerin reytinglerini ATV kendisi düşürmekte. Sürekli yayın saati değişen, iki hafta arayla yayınlanan bir dizi, dizi izleyicisini ne kadar bağlayabilir Tv karşısına…

Başta da söylediğim gibi son iki gündür e-mailime gelen Kasaba izleyicisi e-maillerine karşı tepkisiz kalamadım. Gelen e-maillerde altı çizilen şey ATV’den aldıkları cevapsızlık. İzleyiciye bu anlamda sorumlu olduklarını unutmaları, izleyiciyi ne kadar önemsediklerinin de açık göstergesidir.

Bu durumla ilgili yapım firmasıyla ( Asis ) görüştüğümde bunun kanalın kararı olduğunu belirtmeleri yapacakları bir şey olmadığını anlatsa da bu gidişe dur demekte aslında yapımcıların elinde, ortak karar, ortak tutum çizmek durumundalar bundan sonrası için çünkü olayın bir ucunda mağdur olan seyirciyken diğer ve en önemli uçlarından biride emek verenlerdir.

Bu gidişe dur denmezse eğer bir süre sonra dizilerde oynayacak oyuncu sıkıntısı çekilecektir.

Dizi emekçilerinin, onlarca harcanan paraların bu yayın politikalarıyla çöpe atılması bir süre sonra bu sektörün ciddi yaralar almasına sebep olacağının sesleri şimdiden duyulmazsa gelecekte çok geç olacaktır. Böyle sürerse diziler de yapılmayacak hale gelecektir.

Yapımcılar seyirciyle de ortak hareket etmeyi becerebilmelidir bana göre. Bu işin en önemli ayaklarından biri olan seyirci yaptırımlar uygulayabilir, seyirci komisyonları kurulur bu işin yasal düzenlemeleri yapılırsa. Tabii bilimsel temellere oturan düzenlemeler yapılırsa.

Şu an seyircilerin kurduğu ciddi platformlar var ama yasal düzenleme olmadığı için bu serzenişler cılız kalıyor, kanallar üzerinde de yapımcılar üzerinde de etkisizler. Örneğin "Bu Kalp Seni Unutur Mu" adlı dönem dizisi kaldırıldı finalsiz. Böylesine önemli bir dizinin yayından kalkmasının ardından Milliyet Cadde yazarı Sina Koloğlu konuyu köşesine taşıdı bu diziye sahip çıkılması gerektiğinin altını çizerek herkese seslendi. Dizi izleyicisi de Bu Kalp Seni Unutur mu bitmemeli adlı /bir imza kampanyasıyla tepkilerini ortaya döktü.

Şimdi aynı durumda olan Kasaba izleyicisi de ATV’nin dizi katliamına “Hayır” adlı bir kampanya ile tepkilerini ortaya koyuyor.

Dediğim gibi bu tepkilerin ses getirebilmesi adına yasal düzenlemeler olmalı. Seyirci komisyonları kurulmalı. Yapımcılar seyircilerle ortak hareket etmeli. Reyting denilen şaibeli yapıya ve kanal politikalarına kurban gitmemek adına ciddi çalışmalar yapmalıdırlar.

Bir yandan reytinglerle alakalı kafalardaki sorular bir yandan bir kanalın tek dizi kanalı olma yolunda anlamsız yarışı arasında sıkışan seyirci ise ne yapacağını nasıl davranacağını bilemez halde.

Halkın bu serzenişlerine birilerinin artık kulak vermesi gerekmekte çünkü reklam gelirlerinden kazanılan paralar halk sayesinde kazanılıyor, çünkü kanallar halk sayesinde ayakta tüm bunlara rağmen onları yok saymak onların seslerine kulak vermemek anlaşılır ve kabul edilir değil.

Konunun tüm bu boyutlarıyla çözüme kavuşması belki "Kasaba" belki "Bir Kalp Seni Unutur Mu" dizileri için yapılan girişimler sayesinde fark edilir ben bu konuda üzerime düşen görevin sorumluluğuyla konuyu buraya taşıdım diliyorum birilerinin dikkatini tez zamanda çeker ve şimdi olmasa bile gelecek için ciddi çözümler getirilir…

Yazımı burada bitirirken Kasaba dizisi ile ilgili seyirciden gelen e-mail içeriğini de sizlerle paylaşmak istedim. Aşağıdaki metin bu gelen e-maillerin ortak serzenişidir.

Sayın Oya Tekin,

Bizler ATV'de yayınlanan "kasaba" isimli diziyi büyük ilgiyle takip ediyoruz.
Bu dizi, konusu, oyuncuları ve halka verdiği sosyal içerikli mesajlarıyla takdire değer, seviyeli bir yapım...

Atv bu diziyi 2 bölümde finale götürmeye karar vermiş...

Nedense ülkemizde iyi niyetli her çalışma öyle ya da böyle hep... Cezalandırılıyor...
Reyting denen, kime ve neye hizmet ettiği pek de anlaşılamayan uygulama; ekranları "kirli dizilerin" cirit attığı bir arenaya çevirirken, biraz nefes aldığımız, kültürümüzün renklerini gözler önüne seren "kasaba" gibi yapımlar maalesef bir çırpıda harcanıyor...

Bizler sizden "kasaba"ya destek vermenizi bekliyoruz...
Lütfen bu ülkede "halkın da haklı" olabileceğini unutanlara bir ders verelim...

Saygılar/kasaba severler


oyatekin@gmail.com

Not: Burada yazılan tüm yazılarımın elektronik imza ve zaman damgası güvencesi altında yasal hakları korunmaktadır. Hiçbir şekilde basılı ya da elektronik bir ortamda (CD, Internet vs.) kaynak gösterilse bile izin alınmadan kullanılamaz.



 
Toplam blog
: 295
: 3718
Kayıt tarihi
: 01.10.06
 
 

Milliyet Bloğa nasıl geldim ve nasıl yerimi aldım bilmiyorum. Sanırım uzun yıllar okuduğum bölüml..