Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ocak '13

 
Kategori
Felsefe
 

Bir Dost' a

Bir Dost' a
 

 

Bana verdiğin „insanlığımı anımsatan selamınla “ başladıherşey o gün. Yıllar sonra ilk duyduğum sesinin tonunda, , sıkıntılarıma ortak, dertlerime çare bulmada yardımcı, izleyeceğim yolda yoldaş olacağını anladım.
 
Yanlışlarıma gülümseme ile bakıp, doğru yapabilmem için kararlı, yapıcı, içten tavrınla, duruşun ve ilkelerinle yol göstericim olmaya aday oldun.
 
Benimle ağlamaya, benimle gülmeye hazır olduğunu anladım, dudaklarından dökülen sözcüklerden. Kırılan kanadımıtedavi edeceğini, uçmama yardımcı olacağını anladım ilk dokunuşunda.
 
Korkaklığımı, çekingenliğimi, içime kapanmışlığımı yüzüme vurmadın. Korkaklığımdan dolayı beni, „binlerce kez ölmek“ yerine, kendime olan güvenimi kazanmama, „cesurca ölüme giden“ biri haline getirerek, konuşan, yazan birey olmamısağladın, „mezar taşları“ örneği „suskunluğun simgesi“ olmaktan kurtardın…
 
Arkadaşım olduğunu, bana omuzunu gösterek kanıtladın, gözlerimin yaşlı olduğu zaman, başımı dayayım diye….
 
Öğretmenim gibi hissettirdin, öğrenme ve anlatma sıkıntısıçektiğim zamanlarda. Algılarıma resim, davaranışlarıma örnek oldun.
 
„Hakimim“ gibi davrandın, ama sadece sorguladın, suç ve suçlu aramadan ve beni suçlamadan.
 
Doktorum oldun gün geldi, yorgunluğumu, ateşimi, öksürüğümü ve ağrılarımı dert ettin, kendine…
 
Psikoloğum gibi davrandın, sıkıntılarımı, sinirlerimi, öfkemi, kızgınlıklarımı ve suskunluklarımı paylaşarak.
 
Sırdaşım oldun günün birinde, kendimle konuşamadığım şeyleri paylaştım seninle, dinledin, üzüldün, sevindin, anlamaya çalıştın, eleştirdin, karşı çıktın ama, anlatmadın kimseye kendinden başka… Ve sırdaşın olarak gördün, sırlarını paylaşarak benimle…
 
Yoldaşım oldun yürüdüğümüz yollarda, beni yalnız bırakmayarak, omuz omuza..
 
„Hızır“ım gibi yetiştin sıkıştığım anda, hissederek, görerek ya da duyarak…
 
Yokluğunda „yitik“ birşeyim varmış gibi özlettin kendini, içimi acıtarak…
 
Varlığında „güven, gülümseme, sevinç duygusu“oldun yüreğimde durup, yüzüme yansıyarak…
 
Bozuk bir saat gibi „ayarım bozulduğu“ zaman ayar veren, „raydan çıkacağımı“ hissettiğin zaman engelleyerek….
 
İnsan duygularını saklamamalı,bazen dokuzuncu köyde kovulacağını bilsede doğruyu söylemeli… Rededilmeyi ve birilerini kaybedeceğini de göze almalı, ama bazende değişik kelimelerle aynı şeyi anlatarak deyip… Birlikte ağlayıp, birlikte üzüldüğüm, ama yalnız başına „susmak“ zorunda bırakarak…
 
Sadece dost diyecektim başlarken. Gördümki karşılamıyor bir sözcük senin için düşündüklerimi. Arkadaşta yetmedi yanına eklenince dost sözcüğünün. İkisi gelsede yanyana yetmedi gücü duygularımıanlatmaya… Ve sıraya girdi tüm sözcükler katkı sağlamak için, ama yine yetmedi… yetmiyor…
 
Bunlara ek olarak, „yüreğim, gözüm, güneş‘im, ay‘ım, yıldız‘larım, ışığım, enerjim, …“ oldun.
 
… Ve sözcüklerin yetmediğini belirterek soruyorum?
 
İnsanın dostlarının, arkadaşlarının ve sevenlerinin olması ve bunu hissetmesi kadar, güzel bir duygu var mıdır acaba?
 
Neden bunları bağırarak ve haykırarak söylemekten çekiniriz…
 
O zaman ben bağırıyorum: İyiki varsın, iyiki yaşamıma girmişsin, iyiki seni tanımışım sevgili dost….İlkelerinle var ol emi… Görüşmek üzere...
 
Bergisch Gladbach, 21.12.2011
 
İsmail Özşahin
 
Toplam blog
: 9
: 275
Kayıt tarihi
: 05.01.12
 
 

Eğitimci Egitim Yüksek Okulu Nigde / Egitim Yüksek Enstitüsü / Sailer Institut Köln C..