Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ekim '07

 
Kategori
Güncel
 

Bir dosta " ağıt " mektup

Bir dosta " ağıt " mektup
 

Sevgili Ferdi,

Uzun süredir mektup yazamadım sana. Aslında bu çok doğru değil. Çünkü benden mektup beklemiyorsun; her sene, sadece yılbaşında bir mektup yazarım sana. Ama bir yandan da doğru; en son mektup yazdığımdan bu yana dokuz ay geçmiş. Hani şu mavi kağıtlara yazıp, mavi zarflara koyduğum ve senin şu çok beğendiğin, minik, “gülen yüz” resimlerini yapıştırdığım mektup... Hani, “bunları camlatıp duvara asacağım” dediğin için artık sadece kağıdın bir yüzüne yazdığım mektup.

Ama bir geç kalmışlık hissediyorum içimde... Sanırım şu sıralar bir dosta tutunmak istedim. Hani kendinden, adamlığından, duygularından emin olduğum bir dosta tutunmak. Hani kendini anlatırken, doğru anladığından emin olduğun, yaptıklarıyla seni şaşırtmayan bir dost.

Bıktım şu sıra bir sürü şeyden. Özellikle de yalanlardan. Adam sıfatında olup da adam olamayanlardan. Sevgiyle tutunurken, bütün dürüstlüğün ve içtenliğinle verdiğin sevgiyi, kolayca elde ettiği için ucuzca harcayan insanlardan sıkıldım.

Her zamanki gibi; “Sen güzel bir insansın, yüreğinin güzelliği bu, bir şey kaybetmiş değilsin” dediğini biliyorum... Ama bir değeri olsun be Ferdiciğim, bir değeri olsun artık!.. Hep mi bencil, sevgisiz, kendine bile dürüst olamayan insanlarla karşılaşıyorum, ya da insanlar mı hep böyle artık bilmiyorum... Bildiğim bir şey varsa o da ben; “o” insanları hak etmiyorum. “Sen değil, onlar seni hak etmiyor” diyorsun biliyorum. Belki de bunları duymak için yazmak istedim sana; yoksa kendimi bilmediğimden değil.

Mavilerimi toplayıp, sıkıştırıp yüreğimin içine, sımsıkı kapatmak istiyorum; hiç kimse dokunamasın diye. Yaparım biliyorsun!

Aslında içimi acıtan, yüreğimi dağlayan bir başka koca “yalan” var:

“Şehitler ölmez vatan bölünmez”... Hani böyle söylerken şehitlerimizin ardından, bir yandan da, masa başlarında bu memleketi satanlar... Hani, değil “varlıklarına”, kayan yıldızlarımızın cenazesine bile sahip çıkmayı beceremezken, okyanus ötesi o malum ülkede, o malum ülkenin başkanıyla, kendi evladının; "eve ekmek götürebildiğinin" sohbetini yapanlar... Kolayca “askere” yolladıkları evlatlarımızı, ucuzca harcayanlar...

İşte “bu insanları", hele ölümü hiç hak etmeyen “şehitlerimiz”... Yan gelip değil, can verip yatarken ölümün koynuna, arkalarında kalakalmak... Eskiden, “ölür, haber olur geçer gidersin” derlerdi, şimdi haber değerleri bile yok ölümlerinin.

Şehitlerimizi mavilerin sonsuzluğuna uğurlarken, kalan erlerimizin hepsini, yüreğimi sımsıkı kapatmadan önce, katıp en derin mavilerime; saklamak istiyorum; koca bir yalana inandırılıp ölmesinler diye...

 
Toplam blog
: 210
: 3227
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

Yazmak... Öyle güzel, öyle hoş ve öyle derin bir eylem ki!.. Olmazları bile oldurabiliyorsun. "Ke..