Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Aralık '16

 
Kategori
Kitap
 

Bir edebiyat şöleni

Bir edebiyat şöleni
 

Felsefeye edebiyat elbisesi giydiren, edebiyatın sıcaklığıyla kuşatan, edebiyatın envai lezzetini katan; felsefeyi kuruluktan kurtarıp, ona can veren adamın kitabını okudum. Kim mi o adam? Tabii ki, Alain de Botton.

Alain de Botton'un 'Seyahat Sanatı' adlı kitabını okudum.

Kitap. 2002 yılında çıkmış.

Türkiye'de de 2002 yılında, Sel Yayınları'ndan çıkmış. Ahu Sıla Bayer tarafından çevrilmiş. Türü, deneme, gezi yazısı. Sayfa sayısı, 259.

 

Seyahat Sanatı, vasat bir felsefe kitabı değil, alelade bir seyahatname kitabı hiç değil! Seyahat Sanatı, bir edebiyat şölenidir. Seyahat Sanatı, edebiyatın rahmetine ve bereketine nail olmuş, felsefe, sanat ve geziyle yoğrulmuş bir kitabın adıdır.

 

Bu kitapta birçok yazar, şair, ressam size eşlik edecek. Onların rehberliğinde ve onların hissettiği duygular eşliğinde seyahat edeceksiniz, onlardan alıntılar okuyup ruhunuzu okşadıklarını farkedeceksiniz.

Kitapta rehberimiz olan bazı yazar ve sanatçıların ismini ilk kez duydum, ama bazı isimler de var ki, hepimizin bildiği edebiyatın temsilcileridir.

Chales Boudelaire, Gustave Flaubert, Vincent van Gogh... kitapta rehberimiz olacak bazı dev isimlerdir. 

 

Rehberlerimizden biri 19. yüzyıl İngiliz şair William Wordsworth'dir. Ben onu ilk kez bu kitapta duydum. Şiirlerini çok sevdim. Şiirlerinden birkaç alıntı yapmak isterim.:

"Doğa öyle bir uyandırıyor ki ruhun aklını,
Sessizliği ve güzelliğiyle öyle etkiliyor
Öylesine âli düşüncelerle besliyor ki bizi
Ne kem gözler, ön yargılar,
Ne bencil insanların sinsice gülüşleri,
Ne nezaketsiz selamalar
Günlük yaşamın kasvetli ilişkileri
Bizde hüküm sürecek
Onlar bozamayacak artık
Bizi saran her şeyin kutsandığına duyduğumuz
O coşkun inancımızı" 

"Bu güzellikler ki uzun zamandır yoktular
Ama kör bir adamın gözleri için manzaralar
Uzaktır ya, onlar bana yakındılar:
Sık sık, kimsesiz odalarda
Kasabanın kentin karmaşasında
Tatlı duygular borçluydum ben onlara
Bezgin anlarımda sessiz ve derinden,
Güç verdiler onlar bana "

"Sık sık
Kör karanlıkta ve hiç neşe vermeyen
Günışığının yarattığı onlarca şeklin ortasında;
Sık sık
Endişe beyhude kol gezerken
Ve dünyanın karmaşası,heyecanı
Yüreğime bırakmışken ağırlığını
Sık sık,ruhumla sana dündüm
Ey yeşil Wye! Seni orman gezgini,
Ne sık döndü ruhum sana!"

Dünyaya karıştığım halde,birazcık memnunsam eğer
Kendi mütevazi zevklerimden
Ve eğer yaşayabildiysem biraz
Düşmanlıktan,kaba ihtirastan uzak
Bunu sana borçluyum...
Rüzgarına, coşkun çağlayanına, sana
Dağlarına, sana, ey Doğa!"

 

Gustave Flaubert'in doğu kültürüne olan düşkünlüğü gerçekten hayranlık uyandırıcıydı. Okursanız görürsünüz.

-Mustafa Yıldırım - 06.12.2016 

 
Toplam blog
: 480
: 715
Kayıt tarihi
: 03.11.12
 
 

Konyalıyım. Edebiyat okudum. Amatör yazar ve şairim. ..