Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mart '21

 
Kategori
Eğitim
 

Bir Eğitimbilimcinin Ardından

                       PROF. DR. KEMAL AYTAÇ

                      (29 Ocak 1931-24 Mart 2021)

Cumhuriyet tarihinin ilk üniversitesi olan Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nin eğitim çınarlarından biri daha bu dünyadan göçüp gitmiş 24 Mart günü. Eğitimbilimci, Pedagog Kemal Aytaç 90 yıllık ömrünü tamamlayarak ve arkasında onlarca bilimsel çalışma, çeviri, sözlük ve makale, yüzlerce eğitimci yetiştirerek, bilim insanı bırakarak aramızdan ve sevdiklerinden ayrılmış!

Ömür dediğin nedir ki? Ömür dediğin, doğumdan ölünceye dek geçirdiğin zaman dilimi değil mi? Önemli ve anlamlı olan ölüm, bu zaman diliminin nasıl geçirdiğin, neler yaptığın, geride neler bıraktığın, anılıp anılmayacağınızdır. Yoksa dünyaya gözünü açan her canlının, her kişinin, hangi statüde, hangi ün ve unvanda olursa olusun; varsıl, yoksul, güzel, çirkin, güçlü güçsüz oluşuna bakmaksızın ölüm olgusu ile karşılaşacağı yaşamın en acı ve değişmez gerçeğidir. Bu değişmez gerçeğin bilincinde olan insanlar, doğumla ölüm arasındaki zaman çizgisini iyi değerlendiren, boşa geçirmeyen, “insan” olmanın, erdemli, vefalı yüceliğine erişenlerdir. Kemal Aytaç’ta, önce bir insan, bir baba, bir aile, bir toplum bireyi ve bir eğitici olarak bu erdeme, bu yüceliğe erişenlerden biridir bence...

Öz yaşamı ile ilgili fazlaca bir bilgi birikimine sahip olmadığımdan, burada sadece dıştan bir bakışla tanıdığım yönleriyle değerli eğitimbilimci Kemal Aytaç’tan söz edeceğim. Doğaldır ki meslektaşları, yetiştirdiği öğrencileri, yakınında olanlar onu benden çok daha iyi anlatacaklar ve kişiliğini, bilimsel kimliğini ortaya koyacaklardır. Benim bu yazı kapsamında yazmak istediğim, kendi sosyal ve bilimsel çevreme ölümüyle ilgili bilgi sunma ve duyum sağlamadır. Öncelikle şu soruya yanıt vermekle başlayacağım. 

Kemal Aytaç kimdir?

Kemal Aytaç:“29 Ocak 1931’de (Nüfus kaydı: 29 Ekim 1933)  Kahramanmaraş ili Elbistan ilçesinin Maraba(Çatova) köyünde doğar. İlk ve ortaokulu Elbistan’da liseyi Maraş’ta okur.1951-1955 yıllarında Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü’nden mezun olur.1955-1959 yıllarında Almanya’nın Münster Üniversitesi’nde lisansüstü öğrenim çalışmalarını sürdürür. 1961-1962 yılında sekiz ay süreyle Sorbonne (Paris) Üniversitesi’nde doktora teziyle ilgili araştırmalarda bulunur. Doktorasını Münster Üniversite’sinde tamamladıktan sonra yurda döner, 1969’da doçent ve 1975’te de Eğitimbilim profesörü unvanını alır. Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi Pedagoji Kürsüsü Başkanlığı, 1982-1984 yıllarında İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi (kurucu) Dekanlığı ve rektör yardımcılığı; Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dekanlığı (1985-1987) görevlerinde bulunur. Daha sonra da 1988-98 yılları arasında da YÖK Denetleme Kurulu üyeliği yapar ve 1998 yılında emekli olur.”( Elbistanlıların Biyografi ve İletişim Ağı)

Elbet ki 90 yıllık ömrünü eğitimli insan yetiştirmeye, eğitip öğretmeye, yönetsel görevlerde bulunarak eğitimbilimi ve eğitim-öğretim alanını yaygınlaştırmaya adamış bir bilim insanının yaşam öyküsünü bu kısa tümcelere sığdırmak olası değildir. Daha başka yönlerini, yapıp yamadıklarını, geride bıraktığı yapıtlarını dile getiren ve Türk Eğitim Tarihindeki yerini ve önemini anlatan yazılar yazılacak ve araştırmalar yapılacaktır. Eğitimcilere, eğitmen/öğretmenlere âcizane önerim, Kemal Aytaç gibi eğitimbilimcilerin hem yapıtlarını, hem insani ve toplumcu yönlerini, hem de yaptığı hizmetleri iyi okuyup öğrenmelerini ve geleceğimizin garantisi olan çocuklarımıza iyi öğretmeleri, aktarmaları olacaktır. 

Kemal Aytaç’ı öğrencilik yıllarımda pek tanımazdım. Pedagojik Formasyon derslerimize girmiş olmasına karşın esas tanışıklığımız Fırat Üniversitesi yıllarında olmuştur. İnönü Üniversitesi’nde Eğitim Fakültesi Kurucu Dekanlığını yaptığı sıralarda Elazığ’a sıkça gelir; Keban Baraj gölünde balık tutmasını, bir hobi olarak çok sever, bizimle birlikte Elazığ çevresini ve Munzur’u çok beğenirdi. Daha sonraki yıllarda, YÖK Denetleme Kurulu Üyeliği sırasında kendisiyle görüşmelerim devam etmiş; şimdiki adıyla Mehmet Akif Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde Eğitimbilimleri Bölümü’nün kurulması çalışmalarımda, öneri ve yönlendirmelerinden çok yaralandığımı, ardından ifade etmek isterim.

Sözü fazla uzatmadan, Türk Eğitim ve öğretimine büyük hizmetler ve katkılar yaparak, bu dünyadan göçüp giden Kemal Hocama Tanrı’dan sonsuz rahmetler diliyorum; ruhu ve mekânı aydınlık olsun...

“Avrupa Eğitim Tarihi/2012”adlı yapıtından eğitim ve öğretimin anlam ve önemine ilişkin, birkaç düşünürün özdeyiş niteliğindeki tanımları ile yazımı sonlandırmak istiyorum.

“... Baldıran hazırlanırken, Sokrates flütle yeni bir ezgi öğreniyormuş. “ Ne işine yarayacak?” diye sormuşlar. Sokrates, Ölümden önce bu ezgiyi öğrenmeye’demiş.

Yine,  17.yüzyılda Fenelon, eğitime erken yaşlarda başlanmasının önemi üzerinde durur. Yüksek yetenekli çocukları, psikolojik yönden doğru alışkanlıklar yoluyla erken yaşta sabırlı, dengeli, neşeli ve sakin tutumlu yapmak mümkündür. Eğer bu yapılmazsa, çocuklar bütün hayat boyunca kaprisli ve huysuz olurlar.

 Montaigne, geleneksel ukala öğretmen tipi ile öğretim sistemini eleştirir. ‘İnsan okul için değil, yaşam için öğrenmelidir” der. Ona göre İnsanın ahlaken iyi olması, bilgili olmasından daha önemlidir. İnsan Latince ve Yunanca öğrenmek yerine, bilge olmaya çalışmalıdır...

Belki de en iyi tanımı Erasmus getirmiştir. “Erasmus'a göre eğitim ve öğretim yoluyla ulaşılan asalet, doğuştan getirilen ve bayraklarla süslenen asaletten daha üstündür.”

 

 
Toplam blog
: 46
: 225
Kayıt tarihi
: 27.03.13
 
 

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Antropoloji (Sosyal Antropoloji) mezunu 1971; F..