Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Aralık '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bir engelliyi anlayabilmek

Bir gün eve girdiğinizde eşinizin sipariş ettiği ekmeği almayı unuttuğunuzu fark edip kendi kendinize “Sen ne aptal adamsın” dediğiniz oldu mu hiç? Ya da evden çıkarken anahtarınızı içeride unuttuğunuzda kendinizi ahmaklıkla suçladığınız oldu mu?

Peki yılın tüm geri kalan günlerinde ”anahtarı bugün de içeride unutmadım, ben ne zeki insanım veya ekmek dediğin böyle hatırlanır işte, koçum benim be, var mı senin gibi zekisi?” dediğiniz oldu mu hiç?

Bizler yani insanoğlu elimizdeki kıymetlerin asla farkına varamazken en küçük kusuru dağlar gibi büyütmeye bayılıyoruz sanırım.

Bu yazımda, birkaç ay önce yürüme engelli bir gence bir iki saat yardım edebilme şerefine eriştiğim anlardan bahsetmek istiyorum.O’na yardım etmeye başladığım dakikaya kadar , 42 yıllık yaşantımda ülkemizde bir engellinin bu kadar zor şartlar altında yaşadığını fark edememişim ne yazık ki..

Bundan birkaç ay önceydi yani yazın ortaları falan.İzmir’i bilenler bilir.Çankaya’ya gitmiştim.Çarşı içinde merkezi bir yerdir.İşlerimi çabucak halledip fazla sıcağa kalmadan eve dönmek için acele ederken yaya geçidi trafik ışıklarında gördüm O’nu.Tekerlekli sandalyesinin sol tekerleği kırılmıştı.Tekerlekli sandalyesi de sonradan anladığım kadarıyla Belediye’nin yardım olarak dağıttığı akülü, Çin malı bir sandalyeydi.25-26 yaşlarında olmalıydı.Yüzünde kirli sakal diyebileceğim birkaç günlük sakalı olmasına rağmen gözlerindeki derinlik ve anlamdan yüzü ışıl ışıl geldi bana.

Bir gençle bir şeyler konuşuyordu.Gencin hal ve tavırlarından engelli arkadaşı tanımadığı ve bir şeylere acelesi olduğu, ayrılmak istediği kanaatine ulaştığımdan yanlarına yaklaştım.

- Buralarda bir rulmancı varmış abi ? dedi.

- Biliyorum yerini, şurada Metro’nun karşısında dedim ve tekerlekli sandalyeyi itebilmek için arkasına geçtim.Hem tekerlekli sandalyenin akülü olmasından, hem tekerleğinin birinin kırık olmasından ve hem de engelli kardeşimin ergin bir delikanlı olmasından dolayı hareket ettirmek çok zordu.Biraz ilerlemeye başlayınca da sıkıntının farkına vardım.Kaldırımlar çok yüksekti.Bir engellinin çıkıp inmesini sağlayacak doğru dürüst bir rampa yoktu.Tüm kaldırımlar dükkanının önüne mal çıkarmış esnaf ve seyyar satıcılar tarafından işgal edilmişti.Kaldırım zemini tekerlekli sandalyenin rahatça ilerlemesine fırsat tanıyacak gibi düz değildi.Tüm bu kısıtlamalara rağmen kan ter içinde işgalleri yara yara rulmancıya geldik.Fakat bu dükkanda bu araca uygun rulman yoktu.Dükkan sahibi görmüş geçirmiş bir beyefendiydi.Bize bu sandalyeleri getiren firmanın bunların yedek parçasını bulabileceğini izah etti.Delikanlının söylediğine göre bu firma Alsancak semtindeydi.Olsun dedim, bir taksiye koyarız genci, tekerlekli sandalyeyi de bagaja, gideriz, gider hallederiz.Durdurduğum ilk iki taksinin bagajları tekerlekli sandalyemizi alacak kadar geniş değildi.Şoförlere göre bize DOBLO tipi bir ticari taksi lazımdı.Yoldan geçerken bulmak zor olabilirdi ama birkaç yüz metre aşağıdaki taksi durağında bu tip araçlardan vardı.Bu bilgiyi aldıktan sonra o durağa gitmeye karar verdik.Büyük bir mücadele ile oraya vardık.Durakta bu tip bir araç yoktu.Durakta durmuş ne yapabileceğimizi konuşurken yürüme engelli genç “ Abi dedi, sandalyeyi verdiklerinde belgelerini de verdiler.Firmanın telefonu, adresi orada var.Biz şimdi oraya gitsek bile sipariş alacaklar ve gelince bize haber verecekler.Ben siparişi evden telefonla veririm.Sen zahmet olmazsa beni belediye otobüs duraklarına bırakıver.”

Delikanlının oturduğu semte giden araçların ilk hareket noktası Gümrük Durağı.Bulunduğumuz noktaya birkaç yüz metre.Biz yine yola düştük.Kaldırım ine çıka, çoğunlukla kaldırımlar dolu veya zemini bozuk olduğundan araç trafiğinin içinden asfalt bölümleri kullanarak durağa ulaştık.Otobüs durakta boş olarak bekliyordu.Biz de gidip sıraya girdik.Terden gözlerimi açamaz halde ve inanılmaz yorulmuştum.

- Abi seni de çok yordum, dedi mahcup bir edayla..

- Estağfurullah, ben çok mutlu oldum sana yardım edebildiğim için dedim.

- Çok sağol abi çok iyi bir insanmışsın dedi.

Çok utandım bu söylediklerinden.” Hayır, ben 42 yıldır, ülkemdeki yüzbinlerce engellinin neler çektiğini göremeyecek kadar körmüşüm, bunu düşünemeyecek kadar da ahmakmışım” diyemezdim ya..

Bir süre sonra otobüsün sürücüsü geldi.Ön kapıyı açtı.Sıradaki insanlar binmeye başladılar.Bizim delikanlı ve O’nun gibi engelliler için bir sistem yoktu araçta, kendi başına ve ön kapıdan binemezdi.Binse bile aracı oradan sığmazdı.Sürücüden orta kapıyı açmasını rica ettim.Sağolsun açtı.Önce delikanlıyı kucağıma alıp orta kapıdan bindirdim ve bir koltuğa oturttum.Sonra başka bir gencin yardımıyla tekerlekli sandalyesini de otobüse çıkarttık.Delikanlı ile öpüşüp, helalleşip vedalaştık.O’nun sıkıntı yaşamaması için inmeden önce seyahat bedelini de kentkartımla halledip aşağıya indim.

Camdan bana bakıyordu, sevgi ve minnetle.Ben ise utancımdan nasıl bakacağımı bilemedim yüzüne.Bu ülkede her şey biz ENGELSİZLERE göre düzenlenmişti.Hem eşit pay almamız gereken pastanın tamamını yiyip hem de nasıl yüzüne baksaydım?Bir süre sonra otobüs hareket etti.El sallayarak, tebessüm ederek uzaklaştı.Ben ise bir yanım yıkılmış, bir yanım ise bir nebze de olsa borcumu ödemenin buruk hazzıyla öylece kalakaldım.

“Milli piyango, size de çıkabilir” diye bağırıyor hani bayiiler.Bir saat sonra ne olacağımız belirsiz.Bir engelli belki sağlığına kavuşamayabilir ama her sağlıklı bir süre sonra engelli olabilir.Lütfen bir engelli görürseniz kayıtsız kalmayın, yetkili yerlerde iseniz onlara hayatı kolaylaştıracak önlemler alınmasına vesile olun.Bu dünya hepimizin, onların da her şeyde bizim kadar hakkı var.Ya bu ben olsaydım, Ya bu benim çocuğum olsaydı diye bakın lütfen onlara…Onlara yardımdan inanılmaz haz alacaksınız söz veriyorum.

Sevgiyle kalın, Saygılarımla…

 
Toplam blog
: 11
: 1597
Kayıt tarihi
: 17.12.07
 
 

Çok sevdiğim askerlik mesleğinden 25 yıllık hizmet sonrası 2007 yılında kendi isteğimle emekliye ..