Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Temmuz '11

 
Kategori
Siyaset
 

Bir Ergenekon masalı

BİR ERGENEKON MASALI (TERÖRÜN IRKI OLMAZ) 

Son günlerde yaşadığımız olaylardan sonra öyle sanıyorum bizden sonraki nesil, çocuklarına dönüp böyle bir masal anlatacaklardır. 

Bak evladım, bir zamanlar bu ülkede kanla beslenen vahşi bir ırk varmış. Gerektiğinde, çıkarları için kendi öz evlatlarını bile öldürebilen, kendi dışındakileri düşman gören ve ihtiyaç duyduğunda insanları mağaralara doldurup gaz bombalarıyla, asit kuyularına atarak imha eden, sizlerin keyifle izlediğiniz sporu bile kendi çıkarlarına göre düzenleyen, toplumun tüm hücrelerine yerleşmiş, ölümcül bir virüs gibi hayatı ve insanları yok eden canilermiş bunlar. Öylesine acımasızlarmış ki, bazen Türk görünür, Kürtleri hedef alır, bazen Kürtlerin arasına karışır Türklere saldırır, bazan da Kürt görünür, yine Kürtlere komplolar hazırlar; kimi zamanda Türkleri kendi aralarında, laikti, müslümandı, muhafazakardı, sünniydi, aleviydi, sağcıydı, solcuydu diye kamplara ayırırlarmış. Yani güzel çocuğum; ülkede hiç kavga eksik olmaz, halkı barıştan korkar, kendinden korkar hale getirir, sonra korkularıyla terbiye ederlermiş.” 

Tabi geleceğin çocukları bu tür masallara ne kadar inanır ya da o zamanki koşullarda masal dili nasıl olur, bilemem ama sanıyorum, bizden sonra gelen nesiller gelecek kuşaklara benzer biçimde anlatacaklardır bu gün yaşadıklarımızı. Düşünebiliyor musunuz, yaklaşık otuz yıldır süren bu anlamsız, kirli savaşın 30 binden fazla yitirilen insana, harcanıp giden yaşamlara rağmen ne kazananı var, ne de kaybettim diyeni. Ne zaman silahlı ve askeri çözümlerden uzaklaşıp, sivil, barışçıl çözümlere yaklaşılmışsa, hemen bir provokasyon, halkı galeyana getirecek bir eylemle yeniden başa dönülüyor. 

Her seferinde de ortaya çıkıp “biz bu filmi daha önce de görmüştük.” demenin ötesinde elimizden bir şey gelmiyor. Son günlerde yaşanan olayları alt alta koyarsak bakın nasıl bir tablo ortaya çıkıyor. Uzun zamandır İmralı’yla sürdürülen görüşmelerin sonucunda olumlu bir mutabakat ortamı oluşuyor, geçmişte “terörle müzakere edilmez, mücadele edilir.” türünden şoven görüşlere rağmen, giderek toplum da bu tür yöntemleri kabul eder noktaya geliyor. Ana muhalefet partisi içerisinde Ergenekon savunucularına, inadına statükoculara rağmen bu konuda bir yumuşama, bir zihniyet değişiminin izleri görülmeye başlıyor. Kürt aydınları ve genel olarak BDP ve PKK dışındaki kürt unsurlarla bir diyalog ortamı gelişiyor. İktidar, yeni bir anayasayla, var olan siyasi sorunların kişilere özel değil ama toplumsal barışa katkı sağlayacak düzenlemelerle çözülebileceğine ilişkin bir irade beyan ediyor. Tüm bu olumlu gelişmeler olup biterken, aniden PKK adam kaçırmalara, Silahlı Kuvvetler de kaçıranları kurtarmak adına silahlı operasyonlara başlıyor. 

İşte tam bu noktada Ergenekon, son bir çırpınışla bir provokasyon daha gerçekleştiriyor. Silvan kırsalında hazırlanan bir pusuda 13 askerimiz ve 7 PKK lı öldürülüyor. Ne büyük rastlantıdır ki, aynı anda Diyarbakır’ da Demokratik Toplum Kongresinde tek taraflı “Demokratik Özerklik” özerklik ilan ediliyor. Beklendiği üzere, savaş çığırtkanları anında sahaya çıkıyor, protesto eylemleri, batı illerinde Kürt yurttaşlara yönelik saldırılar, yeniden bir kaos ortamı ve bulanık havayı seven kurtlar devrede. İlginçtir ve ne acıdır, yangına körükle gider gibi, Kılıçdaroğlu’ na da o talihsiz açıklamayı yaptırıyorlar.”Komutanları içerdeyken askerin savaşacak morali mi kaldı?” Şu an Ankara’ da görev yapan 270 tane general masa başında otururken, yapılması gereken rutin tatbikatlar hiç aksamadan yapılmışken, böyle bir açıklama kimin işine yarar? Kaldı ki, 1993 yılında 33 askerimiz şehit edilirken, şimdi tutuklu oldukları için askerlerin moralinin bozulduğu ve bu yüzden iyi savaşamadıkları iddia edilen generallerin hepsi de görevlerinin başındaydı. Dağlıca baskını, Aktütün baskını yapıldığında da, askerlerimiz kaçırılıp, başlarına çuval geçirildiğinde de bu komutanlar görevdeydi. 

Devletin tüm hücrelerine yerleşmiş bu Ergenekon virüsü temizlenmeden ne terörü sonlandırmak, ne yeni bir anayasa, ne barış, ne demokrasi mümkün görünmüyor. Bir yanda sivil insanları enselerinden vurup öldürenler, masum topluluklar üzerine bomba atanlar, öte yandan Kürtçe türkü söyledi diye Aynur Doğan’ın üzerine yastık fırlatanlar! Yapanlar farklı da olsa, giyim kuşamları, kültürleri, beğenileri, ırkları, dinleri farklı da olsa; yıllar sonra çocuklara anlatacağımız Ergenekon masalındaki o vahşi kan emiciler bunlar. Bunların ırkı, dili, dini, inancı, imanı olmaz! Bunlar insana düşman, emeğe düşman, halka düşman…. Onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim, Akar suyun/meyva çağında ağacın Serpilip gelişen hayatın düşmanı Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına Çürüyen diş, dökülen et Bir daha dönmemek üzere yıkılıp gidecekler. (N.Hikmet) 

ayhanongun@gmail.com 

 
Toplam blog
: 396
: 168
Kayıt tarihi
: 13.01.10
 
 

Barış içinde, birlikte yaşayabilmek adına insan ve emek odaklı paylaşımlardan yanayım.   Öğretmen..