Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Kasım '09

 
Kategori
Sinema
 

Bir film; kardeşlik ve düşündürdükleri…

Bir film; kardeşlik ve düşündürdükleri…
 

MOMMO-KIZKARDEŞİM: Yönetmen:Atalay Taşdiken

İpek yolu film festivalinde çok etkilendiğim filmlerden birisi Mommo-Kızkardeşim. Senaryo ve yönetmen Atalay Taşdiken. Onun ilk uzun metraj filmi. Film Konya’da çekilmiş. Gerek öykünün geçtiği ev, kasaba, kasaba insanı olduğu gibi abartısız ve yalın anlatılmış. Olayın geçtiği ev ise harika.

Kısaca filmin öyküsü şöyle. Yarı felçli olduğu için yürümekte zorluk çeken ve zorunlu olmadıkça evden çıkamayan Hasan dedenin iki torunu vardır. Kızı ölmüş, çocukların babası başka biriyle evlenmiştir. Yeni eş çocukları eve almadığından, çocukların bakımı Hasan dedeye kalmıştır. Bu yoksunluk ve yoksullukta çocukların tek sığınakları vardır birbirleri. Özellikle ağabey Ahmet, Ayşe’ ye koruma kalkanı oluşturmuş, sokakta ki arkadaşların dalga geçmesine rağmen kardeşini her durumda eğlendirmeye, korumaya çalışmış neredeyse tüm zamanını onunla geçirmiştir. Ayşe’nin bitmez tükenmez sorularını yanıtsız bırakmamıştır. Ayşe ile Ahmet’in tek umudu Almanya’dan teyzesinden gelen, onları yanına almak istediğini belirten mektuplardır. Birde çocukların en büyük korkuları, Ayşe’nin zengin bir aileye besleme olarak verilmesi olasılığı vardır.

Beni en çok etkileyen sahne tabi ki Ayşe’nin saçlarının kesilip, besleme olarak götürülmesi ve abisinin, bisikletiyle arabanın arkasından gelmesi, yetişememesi. Sinema salonunda ağlamayan çok az kişi vardı sanıyorum. Ayşe’yi oynayan Elif Bülbül çocuk yaşına rağmen harika oyunculuk çıkartıyor. Ahmet’i oynayan Mehmet Bülbül de öyle.

Beni etkileyen bir başka sahne ise kardeşlerin akşamları aynı yatakta yatıp sohbet etmeleri, daha doğrusu Ayşe’nin bitmez tükenmez soruları abinin sabırla cevaplaması. Beş çocuklu bir ailenin en küçük çocuğu olduğum için bu sahne beni çok etkiledi. Bizde kışın tek odada soba yandığından abim ablam ve ben aynı odada, yer yatağında uyurduk. Uyuyana kadar birbirimize sorular, bilmeceler, fıkralar anlatırdık. Bazen de divanda yatan babaanneme masal anlattırırdık. Genelde ablamın tarlada çalışmaktan yorgun düşüp bizden önce uyuması, daha sonra uykusunda konuşması, sabah kalktığımızda ablamla bire bin katarak dalga geçmemiz ne güzeldi. Biz kardeşliği kardeşlik gibi yaşadık diye düşündüm. Sonra kendi çocuklarımı düşündüm. Anadolu Liselerine hazırlık , dershaneler, ek dersler, ödevler ; sessiz ortam olsun, çalışma masaları olsun, birbirlerini rahatsız etmesinler diye ayrı odalar ayrı yaşamlar mı yaşadı çocuklarım. Paylaşımsız, kavgasız, yardımsız, sohbetsiz, sokaksız. 16 -17 yaşına gelinceye kadar birbirlerinin farkına varıp, paylaşmayı, birbirine katlanmayı, birbirine yardım etmeyi yeni yeni başarmaya çalışıyorlarsa. Evet ne yazık ki öyle olmuş.

Film sonunda yönetmenle yapılan söyleşide; Atalay Taşdiken, filmin birebir tanık olduğu gerçek yaşam öyküsünden yola çıkılarak yapıldığını, oyuncu çocukları o yöredeki okulları dolaşarak seçim yaptığından söz etti. Ve Elif Bülbül’ü ilk gördüğünde karar vermiş yönetmen. Daha sonra kararını Elif’in öğretmenine söylediğinde, öğretmen o çocuğun diğer çocuklara göre biraz daha geri olduğunu söylemiş ve başka çocuk önermiş. Hani biz çocuk başarısını ders notlarıyla, ne kadar çabuk algılamasıyla, ya da kendini her dakika ortaya koymasıyla değerlendiriyoruz ya! İşte öyle.

Ama yönetmen Elif’te alternatifsiz karar kılmış. İyi ki öyle yapmış. Çünkü Elif müthiş oyunculuk performansı sergiliyor. Söylediklerini adeta gözleriyle çerçeve içine alıyor, vücut diliyle izleyeni kendine bağlıyor. Ben hayran kaldım Elif Bülbül’e. Aynı şekilde abiyi oynayan Ahmet Bülbül’e de. Atalay Taşdiken, ilk uzun metraj filmi olmasına rağmen harika bir film ortaya çıkarmış. Yıllar sonrada adından söz ettirecek bir film.

Bir film izledim, önce yalnız çaresiz çocuklara yolculuk ettim, sonra kardeşliğe, oradan çocukluğuma, oradan kendi çocuklarıma, oradan öğretmenlere, oradan öğretmenliğime gittim de gittim.

Bir film izledim, iyiki de izlemişim.

Sevgiyle kalın.

Leyla Çalışkan

 
Toplam blog
: 105
: 670
Kayıt tarihi
: 18.10.07
 
 

Karlı bir kış günü, yaşam denilen bu yola düşmüşüm. Yürümüş yürümüş de bir arpa boyu yol alamamış..