Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Eylül '17

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Bir Fincan Kahvenin mi? Bir Bardak Suyun mu Hatrı Büyüktür?

Bir Fincan Kahvenin mi? Bir Bardak Suyun mu Hatrı Büyüktür?
 

Kahve-Su-Okyanus


Bir bardak suyun hatırı bence kahveden çok fazladır… Kahveyi içmeden durabilirsiniz, hatta ömür boyu içmeyebilirsiniz…

Oysa su içmeden duramazsınız.

Yaşamın gerektirdiğidir su…

Su çevrimi, yeryüzünde, yeraltında ve atmosferde suyun mevcudiyetini ve hareketlerini tasvir ediyormuş.

Dünyadaki su daima hareket halindeymiş.

Buz halden sıvı hale, sıvı halden buhar haline ve buhar halinden tekrar sıvı haline dönen suyun bu hareketi süreklilik arz edermiş.

Su çevrimi milyonlarca yıldır devam etmekte olup hayatın mevcudiyeti buna dayanıyormuş.

Su çevrimini harekete geçiren güneş, okyanuslardaki suyu ısıtır, ısınan su da atmosfere buharlaşırmış.

Yükselen hava akımları, su buharını atmosfer içinde yukarıya kadar taşır, orada bulunan daha soğuk hava bulutlar içinde yoğunlaşmaya sebep olurmuş.

Hava akımları, bulutları dünya çevresinde hareket ettirir, bulut zerreleri bir araya gelerek, büyürler ve yağış olarak gökyüzünden düşerlermiş.

Bazı yağışlar, kar olarak dünyaya geri döner ve donmuş su kütleleri halinde binlerce yıl kalabilecek olan buz tepeleri ve buzullar şeklinde birikebilirlermiş.

Ilıman iklimlerde ilkbahar geldiğinde çoğu zaman kar örtüleri erir ve eriyen su, erimiş kar olarak toprak yüzeyinde akışa geçer ve bazen de sellere sebep olurmuş.

Yağışın çoğu okyanuslara ya da toprağa düşerek yerçekiminin etkisiyle yüzey akışı olarak akarmış.

Akışın bir kısmı vadilerdeki nehirlere karışır ve buradan da nehirler vasıtasıyla okyanuslara doğru hareket edermiş.

Yüzey akışları ve yeraltı menşeyli kaynaklar tatlı su olarak göllerde ve nehirlerde toplanırmış.

Bütün yüzey akışları nehirlere ulaşmazmış.

Akışın çoğu sızarak yer altına geçermiş.

Bu suyun bir kısmı yüzeye yakın kalır ve yeraltı suyu boşaltımı olarak tekrar yüzeydeki su kütlelerine (ve okyanusa) katılırmış.

Bazı yeraltı suları yer yüzeyinde buldukları açıklıklardan tatlı su kaynakları olarak tekrar ortaya çıkarlarmış.

Sığ yeraltı suyu, bitki kökleri tarafından alınır ve yaprak yüzeyinden terlemeyle atmosfere geri dönermiş.

Yeraltına sızan suyun bir kısmı daha derinlere gider ve çok uzun zaman süresince büyük miktarda tatlı suyu depolayabilen Akifeleri (suyla doymuş yeraltı materyali)' beslermiş.

 Zamanla bu su da hareket eder ve bir kısmı su döngüsünün başladığı ve bittiği okyanuslara karışırmış

Bütün bunları okuduktan sonra aklın almadığı; bazı olayları nasıl bir sistem içinde hallolduğu…

Nasıl oluyor?

Bu sistem hatasız, kusursuz dünya kurulduğundan beri devam ediyor.

Burada zaten Allah’ın büyüklüğünü anlıyorsunuz. Onun ne kadar kudretli olduğuna bir kez daha şahit oluyorsunuz.

Bu yazılanlar su hakkında okuduklarımın acaba ne kadar kalmış bir kırıntısı.

Bilim adamları Dünyanın 6000 milyon yıl önce olduğu konusunda hemfikirdirler.

Bu süre, keşfedilen ilk hayat belirtisinin ait olduğu sanılan 3000 milyon yıl süresinin tam iki katı.

Su dünya üzerindeki en mucizevî maddeymiş.

Kimyasal formülü H2O’ymuş.

Yani iki hidrojenve bir oksijen atomundan meydana gelmiş.

Saf su renksiz, kokusuz ve tatsızmış.

Dünya yüzeyinin %71'i sularla kaplıymış.

Su, insan yaşamı için oksijenden sonra gelen en önemli öğe…

Kanın %92’si, kemiklerin %22’si, beynin ve kasların %75’i suymuş.

Hücrelerin yaşamsal faaliyetleri, vücut fonksiyonlarının yerine getirilmesi vücudun su dengesinin korunması ile mümkünmüş.

Susuzluk, vücutta dolaşan atıkların birikmesine yol açarak, toksinlerin atılmasına engel olur ve dokuların zarar görmesine yol açar.

Su, besinleri taşıyan ve vücut enerjisini hücrelere ileten bir çözücüdür.

Susuzluk, enerji seviyesini ve vücudun yaşamını sürdürme kabiliyetini azaltır.

Bazen uzun – uzun anlatmaya, dilimizin döndüğünce bir şeyler söylemeye çalışırız.

Sonra bir bakarız ki bizden önce âlimler, bilenler, önemliler, göz nurları, gönül sultanları zaten söyleyeceklerini söylemişler.

Sizlere Suyu en iyi anlatan her haliyle, her nasihati ile olması gereken ve bilinmesi gereken şekli ile Fuzuli anlatmış. Biz sadece okuyalım.

Mutlaka okuyalım. İnanın içinden alınacak çok ders var. Okuyacaklarınız gerçekten her biri birer altın değerinde:

Fuzuli’den: (Su kasidesinden)

Ey göz, gönlümdeki ateşlere, gözyaşından su saçma, böylesine tutuşan ateşlere su çare kılmaz.

Dönen günbedin rengi mi mavidir, yoksa gözümden akan su mu onu çepçevre çevirmiştir, bilmiyorum.

Kılıcının zevkinden gönlüm parça - parça olsa, şaşılmaz, zira su zamanla duvarda yarıklar bırakır.

Yaralı gönül senin (peykân)ından korka - korka bahseder. Yaralı olan suyu ihtiyatla içer.

Bahçıvan boşuna zahmet çekmesin, gül bahçesini suya versin, bin gül bahçesine su verse, senin yüzün gibi bir gül açılmasına imkân yoktur.

Yazı yazan (hattat) kalem gibi gözlerine kara su inse de, senin yüzünün hattına benzer bir hat yazamaz.

Yanağını hatırlarken kirpiklerim ıslansa bunda şaşılacak ne var?

Gül yetiştirmek isterken, dikene verilen su boşa gitmez.

Gam günü hasta gönülden kılıcını (kirpiklerini, bakışını) esirgemek gecede hastaya su vermek hayırlı bir iştir.

Su kadar Aziz olun…

 

Nazan Şara Şatana

nazanss.blogspot.com

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....