Bir g-string öyküsü

Bilirsiniz kadınlar bir şeyi aklına koydu mu onu gerçekleştirmek için saldırıları karşısında sizin inatçı tavrınız değil, tüm dünyanın silahlı güçlerininin savunma mekanizmaları bile çöker. Demem o ki efendim! Eşim emekli olduktan sonra epey kilogram almış ve artık uzun zamandır (ona göre uzun zaman 2 veya bilemedin 3 yıl) kullandığı mayosunu değiştirmek istiyordu. Talebinin daha başlangıcında direncim azalmış, ısrarlı tavrı karşısında ise direncim çökmüş boyun eğmiştim. Ancak isteğinin gerçekleşmesine yönelik ise yan çiziyor, oyalama taktiğini uyguluyordum. Bu talebin geçiktirlmesi bile benim için başarı sayılırdı. Neyse bir gün hiç aklımda yokken lades oyununda aklımdayı demeyi unutmuş bir halde yazlığımızın ufak tefek öte beri ihtiyacı için onunla Eminönüne alışverişe gitme gafletinde bulunmuştum. Bir dizi alışveriş yaptıktan sonra Mısır çarşısı arkasında Tahtakale yokuşunda yürürken üç harfli o meşhur Mayo markası tabelasını gören eşim heyecan içinde gözleri açık halde koşar adımlarla mağazaya dalmışı. Ödeme sorumlusu ve konu mankeni ben yanında durduğum halde zemin katta 5-6 çeşit renk, motif ve büyüklükte mayo alarak eşimin denemesi için üst kata çıktık. Deneme kabinlerinin önünde onu beklemeye koyulmuştum. Serde Anadoluluk var bilirsiniz,  doğrusu bütün o kadınların alışverişi esnasında ilginç bir şekilde içten içe utanmıştım. Neden bir süre sonra ise alışveriş yapan hiçbir bayanın umrunda olmadığımın farkına vardım. Mağaza içerisindeki müşteri populasyonu % 97 kadın, % 3 erkek idi. O erkeklerin 2 si zemin kattaki 1 kasiyer 1 tane de satış elemanı diğer 3. Kişi de bendim. Mevcut % 97 lik bayan diliminin ise % 50’si türbanlı, % 50’si ise saçı açıktı. Ben üst katta beklerken öteye beriye sıkıntı içinde bakınıyordum. Sıkıntımı tetikleyen ise ödeyeceğim mayonun fiyatı ve bütçemde açacağı delikti. Bu arada her zaman ki gibi sosyolojik gözlem yapma isteğim tavan yapmıştı. Tam o anda yalnız başına, elinde 4, 5 tane renkli g-string ile pervasız, fütursuz, şuhlu bir sitemkar diyeceğim bir eda ile, oldukça bakımlı, parfüm şişesinden çıkmış keskinlikteki kokulu, yüksek topuklu, vücut hatlarını ortaya çıkaran etek ve bluz giysili, göz kenarları yoğun makyajlı dudakları kalın kıp kırmızı renkte rujlu, etine dolgun balık etli bir türbanlı bayan deneme odalarına yönelmiş ben ise pür dikkat kesilmiştim.

Abartıyorum ha! Öyle mi düşünüyorsunuz? İnanın; ancak yetersiz tasvir etme gücümle türbanlı kadını anlatabildiğimi ayrıca ifade etmeliyim. Eşimin kabinden seslenme desibeline kulak asmamış tüm konsantrasyonumu yukarda tasvir ettiğim bayana yöneltmiş, odaklanmıştım. Bu arada bekleyiş içindeki sıkıntım dağılmış değişik düşüncelerin yoğun girdabına düşmüştüm. Beklerken eşimden önce deneme kabininden çıkan 30-35 yaş aralığında türbanlı kadın rahat tavırları ile merdivenlere yönelmiş katı terk ediyordu. Seküler yaşamdan yana ve türbana karşıt, hatta tepkili olan ben, kadının saç telinin erkeğin cinsel dürtülerini tahrik ettiğini saçma, sapık bir çıkarım olduğunu düşünüyor, dinsel olarak kadının saçının görünmesinin onu günahkar ve toplumsal olarak ise ahlaksız yaptığı önermeleri ise benim için bir anlam ifade etmiyordu. Ancak kadın iç çamaşırı ve mayo satılan bu mağazanın 1.katında düşüncelerimi ve cinsel dürtülerimi kontrol edemez durumdaydım. Belki de bunu fazlası ile tetikleyen şey satılan ürünlerin cinsellik çağrıştırmasıydı. Kadının üzerinde g-stringin nasıl duracağından tutundan, loş ışıklı yatak odaları, seksüel bir sürü sahne gözümün önünden film şeridi gibi hızla geçti. Hatta söz konusu kadının cinsel panoraması yüzünden eşi ya da sevgilisini içten, zimni bir şekilde kıskandım. Türbanlı kadının seksapelliği bende erotizmi tahrik etmedi desem yalan olur. Neyse muta nikahı, helal seks shopları ve helal hayat kadınlarını düşünce kırıntılarımın arasına sokmuş, düşünce iklimimi kompleks bir hale gelmişti. Az sonra ise yorgun kızgın bir halde çalışmanın ve emeğinin, sınıf bilincinin farkında olan 35-40 yaşlarında başörtülü bir bayan sahneye çıktı. İşinin çok çeşitli ve yoğun olduğu her halinden anlaşılıyordu. Denemek veya bakılmak için dağıtılan iç çamaşırlarını düzenlemek, çay yapmak, temizlik yapmak dahil olduğu aşikardı. Ortalıkta dolaşıyor yüksek sesle şikâyet ediyordu, dağıtılmış oraya buraya atılmış sabahlıkları, gecelikleri yerlerine asıyor diğer mayo ve iç çamaşırları, g-stringleri hızlı hızlı askılıyor ilgili sepetlerine topluyordu. Ve az sonra benim bahsettiğim türbanlı kadının çıktığı kabine yöneldi. Daha bir dakika demeden dışarı çıktığında elinde bel kısmının lastiği kopmuş iyice hırpalanmış bir kırmızı g-stringi iki eliyle açıp bana doğru göstererek:

- Beyefendi görüyorsunuz değil mi? Ben ise: Evet kem kum bir ifade takınarak cevap vermekle vermemek arasında kalmıştım. O g-stringleri deneyip mağazadan çıkan kadını da görmüştü, sözlerine devam ederek, yine benden destek istercesine:

- Sesli bir şekilde “Be kadın bu külot senin o kocaman kı...na girer mi? Göz var nizam var.” Dedi.

Birden ismimin kızgın o emekçi kadının ağzında küfür olarak geçmesi beni dağıtmış, düşüncelerimi netleştirecek yerine daha da karmaşık hale sokmuştu. Temizlikçi kadın elindeki son g-stringide sepete bir hışımla atarak söylene söylene (gariz küfürler vardı, paylaşamam editöre takılabilir) alt kata gitti. Ben ise kısa sürede yaşadığım bu derin diyalektik süreci değerlendirirken çalışan kadına cevap verememenin, g-stringli kadının yaydığı erotik havanın ve ödemede ne ile karşılaşacağım düşünceleri içindeyken, yaşadığım tüm bu düşünce harbinden haberiz, deneme kapının önündeki eşimin: Nizamettin bu 2 mayo çok güzel oldu, beğendim sesi ile irkildim. Gerçeklikle karşı karşıya kalmış olmam beni bir kez daha şaşkına çevirdi. 1 mayo için direnen ben eşimin 2 mayo alma isteğine şaşkınlık içerisinde itiraz etmedim, edemedim. Zemin kata yavaş yavaş inerken hemcinsimin çalıştığı kasaya yöneldim, 2 mayo için yaklaşık çeyrek milyar ödeme yaparak mağazadan eşimle ayrıldım.

Ama ben hala g-stringleri deneyen hatta denediği bir tanesinin bel lastiğini kopartan türbanlı kadınının g-stringli halini düşünerek günah işliyordum.

Nizamettin BİBER