Bir gece uyanınca...

Çok sıcak. Sabahın dördünde uyanıyorum...Terlemişim, susamışım. Mutfağa gidip dolabı açıyorum, ama canım şişeden içmek istedi suyu. Kana kana..

Eh annem göremeyeceğine göre , bir yaramazlık yapabilirim. Şişeden içime doğru akan buuzzzz gibi su bütün ağırlığımı, uyku sersemliğimi temizliyor sanki.
Ve bir şarkı geliveriyor aklıma...

"Seviyorum seni ekmeği tuza banıp yer gibi...
Geceleyin ateşler içinde uyanıp
Ağzımı musluğa dayayıp
Su içer gibi..."

Ve gözüm dışarıdaki geceye takılıp kalıyor. Balkona çık... Bir sigara yak. Deniz uyuyor. Gazinolar ışıklarını söndürmüş, aydınlatma işini mehtaba bırakmışlar.
Deniz ve mehtap sevişiyorlar.
Bir şarkı daha ...

"Deniz ve mehtap sordular seni, neredesin?" Romantizm ve sevdalılık harmanlanınca , "Hadi yürü " diyorlar "Deniz kenarına". Bir şezlong...gece para isteyen yok nasılsa, rahatça uzan üzerine. Biraz da yıldızları izle .Önce tam üzerindeki yıldıza bak, sonra gözlerini yavaş yavaş daha doğuda bir yıldıza çevir Ege'den Akdeniz'e bir selam gönder. Ve bir şarkı daha mırıldan;

"Zamansız dalmışım karanlıklara
Kararan gönlümü alın yıldızlar
Beni de götürün aydınlıklara
Yıldızlar ah! yıldızlar".

İst sabahın ilk güzelliği...Hafif bir meltem. Kalk o şezlongtan.Derin bir nefes çek, ciğerlerini temizle. Hadi biraz da sahilde yürü.Ama ayakların mutlaka denizde olmalı..!

İyice rahatlıyor beden... Ama yürek hala romantizimle sevdaliliğin harmanını içine çekmeye devam ediyor. Hadi diyor bir şarkı daha mırıldan:

"Kumsallar boyunca bak, ayak izlerimize
Deniz bile silmemiş
Söyliyeyim bak, neden
Aşkımıza hürmeten"
Karşıdan , hersabah ki keyifli tavırlarıyla ördeklermiz geliyorlar işte.
Yine o beyaz iri olan önde, arkada da ailesi...Bakıyorum onların bana yol vermeye niyeti yok.Sudan biraz çıkıyorum rahat geçsinler diye.
Onlarda öyle yapıyorlar zaten..vak..vak... Ve bir şarkı daha takılıyor dile

"Sazlıklarda havalanan, bir ördek gibi sesin
Ürkek, şaşkın, kararsız
Duyuyorum".
Ve kararsız sevdalar düşüveriyor akla..Yürek biraz sızlıyor, iç biraz acıyor.
Gazinonun bahçesindeki mandalina ağacından bir yaprak koparıyorsun.
İskeleye çıkıyorsun.
Yaprağa bir öpücük kondurup, serin ege meltemine emanet ediyorsun.
"Bunu Portakal Çiçeği'ne götür."

Ve oturup Akdeniz'den bir rüzgar bekliyorsun.