Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Şubat '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bir gece yarısı...

Bir gece yarısı...
 

İlkyazdan kalma bir gece.

Vakit gece yarısını çoktan gecmis.

Bense her gece oldugu gibi sana yazı(lı)yorum.

Sensiz seni yaşıyorum bir anlamda. Bir ara yazıyı bırakıp balkona cıkıyorum.

Gece şehrin koynunda mışıl mışıl uykuda.

Bir tek ben uyumuyorum. Seni düşünüyorum. Gecmiş gecelerden gece sanki hala.

Ellerin ellerimde gibi. Sıcaklığın yüreğimde.

Sürgünlerde degilim de sanki yüreğinin sıcaklığını özlüyorum.

Gülüşünü.

Bana baktığında beni anlamanı.

Bana ben gibi bakışını özlüyorum.

Zihnimin senle dopdolu olmasına karşın ağırlaşan gözkapaklarıma daha fazla direnemeyeceğim.

Ne ay yüzünü gösteriyor bu gece, ne de göz kırpıyor yıldızlar.

Çok uzaklardan Vanessa'nın kemanı yükseliyor, gecenin fısıltılarını susturarak.

Ben yine seni hatırlıyorum, niye hatırladığımı da bilmiyorum.Biz senle hic Vanessa dinlemedik ki.Ben her seyi biraz sen ekleyerek yaşamaya öyle alıştım kı.

Sensizlikte seni yaşayabilmenin sırrı bu olmalı.

Gözkapaklarım ağırlaşmaya devam ediyor.İçeri giriyorum.

Bu sefer de Nicky Holland'ın sesi yükseliyor radyodan...

"I just don't know what to do with myself"...

"Ben de", diyorum... Ben de bilmiyorum kendimle nasıl başedeceğimi... O devam ediyor...

"like a summer
rose, it needs the sun and rain... I need your sweet
love to ease all the thing..."

Gece belli belirsiz giriyor odama balkon kapısından.

İlk yaz rüzgarının fısıltıları gecenin sessiz çığlığını susturmaya çalışıyor.

Bir tek ben duyuyorum gecenin sesini.Seni çağırıyor gece.

Ben 'gelmeyecek' diyorum 'gitti o'.

Gece seni çağırmayı sürdürüyor.Bense sesini duymamak icin başımı yastığa gömüp uykuya sığınmaya çabalıyorum.

Gece mavi kollarıyla kucaklıyor beni.Ürperip dogruluyorum yatagımda.Kırmızı bir örtü üzerimde.

O sırada bulutların arasından kendini gösteren ay perdeden süzülüp odaya doluyor ve seni görüyorum karşımda.

Yatağımda oturuyorsun öylece, yüreğim avuçlarında.

Bakışlarımı gözlerinin sonsuzluğuna yerleştiriyorum ve öylece kalıyorum nekadar geçtigini bilmeden.

Konuşmadan anlasmanın derinligini ve huzurlu keyfini yaşıyorum senle o kısacık anda.

Yatağımda olduguma göre mekandan kopmamışım.

Öyleyse sadece farklı bir zaman boyutuna taşınmışız/ ışınlanmışız diye düşünüyorum.

Düşlerin farklı zaman boyutlarında yaşanan gerçekler olmadığını nerden biliyoruz.Nerden biliyoruz bilinçaltında kurgulanmadıklarını.

Neyse, bütün bunları düşünmek istemiyorum şimdi.

Anı yaşamak istiyorum sadece.

'İyi ki geldin' diyorum.

Sana biriktirdigim özlem icime sığmayıp taşsaydı eger neleri önüne katıp götürürdü ya da tutup sana getirirdi bilmiyorum.

Şimdilik sadece mektuplarımı taşıyor."sevdalar uzaklığa dayanıklı mıdır" diye soruyorsun.

Sesin pürüzlü ağır.

Gözlerini arıyorum, bulamıyorum.Elimi eline uzatıyorum, dokunamıyorum.Nerede ellerin?

Gözlerin nerede?Uzanıp öpüyorum seni.Dönüp bakıyorsun.Bu kez gözlerını yakalıyorum.

Seni ne cok sevdigimi düşünüyorum.Yüzüne dokunmak istiyorum.Dağılıverıyor yüzün.

(yeter artık...Bu kabustan kurtulmak istiyorum.Başka bir boyutta falan degiliz biz.Sadece rüya bu, karabasan...)

Ben sana dokunmaya çalıştıkça sen parçalara ayrılıyorsun.

Ben çaresizce farklı yönlere dağılan parçalarını biraraya getirip seni yeniden bir bütün yapmaya çalışıyorum.

(ne pahasına olursa olsun, seni böyle görmeye dayanamam...)

Seni yeniden oluşturdugumda 'gitmeliyim' diyorsun.'Gitme' diyorum 'kal ve sevincim ol'.

Mavi gökyüzünün mavi odalarından mavi notalar yayılmaya başlıyor.

Gecenin müziği bu.

Gözlerimi kapıyor, senin kalp atışlarını duymayı bekliyorum yüreğimde.

Gözlerimi açtıgımda yanıbaşımdaki koltukta buluyorum seni.

Çoktan yorgun ama huzurlu bir uykuya dalmışsın.

Yüzündeki belli belirsiz gülümsemeye yerleşiyorum sessizce...

istanbul/2007/Bir yaz gecesi.

 
Toplam blog
: 88
: 1115
Kayıt tarihi
: 09.01.07
 
 

Ankara SBF'yi bitirdim. Öğrencilik yıllarında gazetecilik, sonrasında uzun yıllar özel sektörde ü..