Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Aralık '07

 
Kategori
Sinema
 

Bir geyşanın anıları

Bir geyşanın anıları
 

Her eve bir maiko gerek

Bazı filmleri izlerken, kendimi kimi zaman filmin içinde bir yerde hissediyorum.
Bu öyle bir his ki çoğu zaman kontrolümden çıkıyor ve hayal dünyalarında yaşatıyor beni…İyi mi oluyor kötü mü? Bilmiyorum fakat bu daldığım rüyalar beni gerçeklerden söküp alıyor ve hayalden dünyalara bırakıveriyor.

Hafta sonu izlediğim “Bir Geyşanın Anıları” filmi işte tamda bu türden di.
Elimdeki siyah kaplı küçücük dvd'nin ağlar bakışlı kadın resimli üst kapağını aralayınca, onların dünyasını da ilk adımı atmış oldum, bu yenidünyanın ismi Japoncada “ka-ryu-kai” Yani “Zevk dünyası” demekmiş.

Geyşa olacak kızlar fakir ailelerden satın alınarak, geyşa evlerine satılır ardından bu evlerde hizmet sınıfına alınıp ev işlerinde kullanılırlarmış, küçük Geyşa adayları bu hizmet sınıfında “Şikomi” ismiyle çağrılır, Geyşa olan ablalarının ve evin reisi olan anne denilen kadının gözüne girebilmek için gayret sarf ederlermiş…

Bu gayret sonucunda göze giren küçük “sikomiler” 13-18 yaşlarına geldiğinde “Hongyoku” yani yarı mücevher yada “Maiko” yani çocuk dansöz olarak adlandırılırlarmış -filmde “Maiko” kelimesi çok hoşuma gitmişti- Maiko olmak içinde en az birkaç sanat bilmek ve ayrıca iyi dans etmek de gerekiyor.
Uzun yorucu bir eğitimin ardından başarılı sikomilere; ağır bir makyaj sürülüyor, saçlar incecik taraklarla taranıp kalem kadar küçük tahta çubuklarla tutturulup topuzlaştırılıyor ve ipek kimonolara sarılarak maikolara dönüşüyorlardı.

Geyşaların yanına çırak olarak verilen maikolar, dönemin etkili iş adamlarını, bürokratlarını ve zenginlerini eğlendirmek ve gönüllerini hoş tutmak için sohbetlere gönderiliyor, girecekleri yeni muhitle tanıştırılıp, becerilerini sunmaları için fırsatlar veriliyordu…

Sonra yetişen maikolar geyşaya; çocuklar alımlı güzel kadınlara; eğitimli akıllı kızlar eğlence sofralarında mezeye dönüşüyordu.
Bir maikonun kaçınılmaz kaderiydi bu…

Maikolar, Geyşalığa ilk adımı ise “Mizuage” denen bir törenle atıyor, bu tören Maikoların bekâretini açık artırmaya çıkarıp en çok parayı veren kişiyle beraber olmasıyla sonuçlanıyordu. Maikolar aldıkları bu parayı kendini yetiştiren eve bir tür yetiştirme ücreti olarak vermek zorundaydı.
Geyşalar kaldıkları evin kızı olsalar bile, evlatlık alınmadan evde hiçbir hakları olmuyor, ev içinde en faydalı ve en yararlı olan Geyşa evlatlık alınıp evin efendisi oluyordu…Bu durum evde rekabet, kıskançlık, ihtiras duygularını kamçılıyor, geyşaları birbirine karşı güvenilmez ve sürekli rekabet halinde kılıyordu.

Filmin kurgusu da geyşaların yaşam öykülerinden kopmadan ince ipliklerle oya işler gibi işlenmiş.

Filme gelince, evinden koparılan küçük gelincik Chiyo’nun;
Zayıf, güvensiz, sakarlıklarla dolu pasaklı bir hizmetçi olarak kaldığı evde çaresiz yaşarken, bir gün yoldan geçen ve kendisiyle ilgilenen bir adamın gözlerindeki, ufacık bir umuda sarılarak, muhteşem ve akıl almaz derce de güzelleşip, efsanevi geyşa “sayuri” ye dönüşmesini; küçük bir umudun hayatını nasıl değiştirdiğini, hayatın bir amaçla sürdürülmesi gerektiğini, ve edilen duaların hangi kültürde olursa olsun, yalnızca kalpten istenirse olabildiğini, hayatın kader denilen örgüyle sımsıkı örülmekte olduğuna ve bu örgünün nasıl bir hal alacağına bazen şartların, bazen insanların karar verdiğini, bir geyşanın anılarına dayanarak izleyicisine yada okuyuculara aktarılmış…

Tabi bu kitabın yazarının Amerikalı bir erkek “Arthur Golden” olduğunu duyunca çok şaşırdım doğrusu…
Birazda kitap dan bahsetmek gerekirse yayınlandığı yıldan itibaren The New York Times’ın en iyiler listesinde iki yıl boyunca kaldığı ve 32 dile çevrilip dört milyon satmış olmasını ekleyebilirim.

Bence güzel bir roman okuyup sağlam bir film izlemek isterseniz “bir geyşanın anıları” tam size göre…

Filmde ve kitap da dediği gibi “Bunlar bir İmparatoriçe ya da Kraliçe’nin anıları değil. Bunlar başka tür bir anı”

Durmayın geyşaların dünyası tüm cazibesiyle sizi bekliyor.

 
Toplam blog
: 18
: 1308
Kayıt tarihi
: 04.05.07
 
 

Önce kendinle geçinmeyi dene, ve eğer kendini anlamıyorsan başkalarını üzmeye kalkma ..