Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mart '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bir günlük

Bir günlük
 

bir günlük


Merhaba sevgili e-günlüğüm.
Dün akşam işyerini kapattıktan sonra eve gittim, irili ufaklı tablolar vardı. Köpeklerimin yemeklerini verdikten ve gezdirdikten sonra onları duvarlarda makul yerlere astım. Herhalde bu akşam hiç bir şey yapmadan oturup müziğimi dinleyip, rakımı içerim. Üç gündür dünyadan haberim yok. Ne oluyor, ne bitiyor, kim kime ne demiş, ekonomi ne durum da, siyasiler, politikacılar, başbakan, cumhurbaşkanı var mı yok mu bilmiyorum. Anlatmak istediğim, beynim çok rahat sevgili e-günlüğüm...
Değerli günlüğüm; ben senin defter versiyonuna yazarken başlık falan atmıyorum ama bu versiyonun da her yazdığıma bir başlık atıyorum. Başlık ilginç olursa seni okuyan çok oluyor, başlık sade ve sıradan olursa okuyan az oluyor. Ben de sen fazla rahatsız olma diye ilginç başlık atmamaya özen gösteriyorum. Yoksa her yazdığımı binlerce kişinin okuması içten bile değil. Haberin olsun istedim:) Biz bize yazışmaya devam edelim.
Her gün cezalandırılıyoruz. Bütün sistem cezalandırma üzerine kurulmuş nedense. Çocuklarımızı eğitirken, pedagoglar sürekli "cezalandırma ve ödüllendirme mekanizması bir arada işletilmeli" derler. Evet şanslı olanlarımız böyle büyüdü, ancak bunun böyle devam etmediğini de gördü. Çok uzun zamandır aklımı kurcalıyor. Faturaları (elektrik, telefon, doğalgaz, su vs.) geç yatırsak, kredi kart borcunu geciktirsek, motorlu taşıtlar, kurumlar veya diğer vergileri geciktirsek, kredi ödemelerini geç yatırsak, sürekli faiz adı altında cezalarla karşılaşıyoruz. Peki ya ödüllendirme nerede? Bütün bu yukarı da saydıklarımı zamanından önce yapanlar, ödemelerini gününden önce yatıranlar, ödüllendiriliyor mu? (örneğin erken yatırma indirimi gibi) Hayır. "A! aptala bak gününden önce yatırdı" der gibi bakışlarla izleniyor. Bir de hiç yakalanmayanlar var. Onlar da ödemelerini hiç bir zaman yatırmıyor ama yakalanmıyorlar da. Genel olarak sürekli cezalandırılıyoruz. Sonra ne oluyor? Bu cezalandırma alışkanlığı toplumun en derin kesimlerine kadar, bir davranış biçimi olarak yansıyor. Sonuç? Suratı asık, sürekli düşünce halinde bir insanlar topluluğu. Hayır güzel değil. Olumsuzluk sarıyor etrafımızı, negatif düşünceler hakim oluyor yaşamımıza, kavgacı olup çıkıyoruz ve en sonun da kendimizi cezalandırma yoluna gidiyoruz.
Sen sakın kimseyi cezalandırma sevgii günlüğüm:)
Sevgili günlüğüm, seni sıktım biliyorum ama özellikle bugün bu konuyu seçtim. Seni fazla rahatsız etmesinler diye:)
Sen sayfaların arasında mışıl mışıl uyu.
Yol durumu: Sakin ama kazalı.
Sabah bir kaza gördüm çok kötü idi. Ara sokakta ne kadar hız yaparsın günlük? (sen araba kullanması biliyor musun?) 20, 30, bilemedin 40 km. Tam dörtyol azında iki araç birbirine öyle girmiş ki; ikisinin de yarısı gitmiş. Araçlar mı kağıttan, yoksa kullananlar mı süratli idi anlayamadan geçtim gittim. Bugün başka kaza da görmedim. Görmek de istemiyorum.
Hoşçakal e-günlüğüm, bugünlük bu kadar yeter.

Biliyor musun? Sallanan sandalye de hiç durmadan sallanma rekoru 440 saatmiş.
Güzel söz: "Mutluluk o kadar çok parçadan oluşur ki, içlerinden daima bir kaçı eksiktir" BOSNET

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..