- Kategori
- Eğitim
Bir güz sabahı
Akdeniz den esen serin güz rüzgarı sarı saçlarını dalgalandırırken boncuk mavisi gözlerinde belli belirsiz bir buğulanma oluşturuyordu. Yanına yaklaştım. Hissetmedi bile yaklaştığımı. Onca kargaşaya, koşuşturmalara, gürültüye rağmen sanki hiçbirşey duymuyordu.
Daha da yaklaştım. Beni gördü.' Kızım, dedim'arkadaşlarından duyduğum doğru mu?' 'Nedir öğretmenim?' dedi. 'Gidiyormuşsun Semra!...' evet' dedi. 'ailem şehre taşınıyor, babam iş buldu'
...
Gitmek... Çalışmak... İş... Şehir... ve 12 yaşında bir kız çocuğu...
'Ahmet' dedim kendi kendime.' Bu anı iyi belle. Bu, kıyına vuran ilk dalga!...' Daha önce bu mesleğin bu yönünü hiç hesaba katmamıştım. Sevdiklerimden, arkadaşlarımdan, dostlarımdan ayrıldım ama...
İlk defa bir öğrencimden ayrılıyorum. O anki duygusal yoğunluğum hep canlı. Ayrılıklar- kıyıma vuran dalgalar- devam etmekte, yontmakta falezlerimi...Zeynep, Yusuf, Esma, Ali, Sümeyra, Handan ve daha saymayı beceremiyeceğim kardelenler, kelebekler, arılar...
Vakitsiz kopmalar, ayrılıklar... Mezuniyeti, yılsonunu hatta dönem sonunu beklemeden... Keşke bir haber gelse... Nerde? Ne yapmakta? Okumaya devam mı ediyor? Kazandı mı? Ama köy yerindesin! Kimin ne yaptığından nasıl haberin olacak?
Sana düşen Ahmet, falezlerini yontan bu dalgalardan enerji yaratmak mı, yoksa esen güz rüzgarının gözlerinde oluşturduğu nemi Anadolu' nun dağlarına sürüklemesini seyretmek mi?