Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Aralık '14

 
Kategori
Güncel
 

Bir halk bir gecede tarihinden nasıl soğur?

Bir halk bir gecede tarihinden nasıl soğur?
 

Osmanlı Türkçesi


Çok yakın bir dönemde ekranlardaki Osmanlı dönemi dizilerinin başından kalkmayan, Hürrem Sultan, Kanuni Sultan Süleyman gibi kahramanların hayranı olan, ondan önce tarihi roman furyasında Nurbanu’nun, Safiye Sultan’ın,… tutkunu olan bir halk, bir gecede Osmanlı’dan nasıl soğur? Bir millet tarihinden nasıl uzaklaşır?

Tarih boyu siyasete alet edilmekten kurtulamayan edebiyat, dil ve sanat üçlüsü yine talihsiz bir dönemden geçiyor. Son günlerde eğitim konusunda yapılan değişikliklere liselerde Osmanlıca dersinin zorunlu olarak okutulması kararı eklendi. Haklı olarak telaşa kapılan büyük bir kesim, çocuklarına bu dersin okutulmasını kesinlikle olumlu karşılamıyor. Okulların kız-erkek olarak ayrılması ihtimalinin  bile gündemde olduğu düşünülürse haksız da sayılmazlar.

Bu dersin zorunlu olarak okutulacağı kararının açıklanmasının ardından günlerdir yoğun bir Osmanlı karşıtlığı -düşmanlığı demeye dilim varmıyor- baş gösterdi. Türkiye âdeta tüm oyuncuların ayrı bir top koşturduğu çılgın bir futbol sahasına döndü. Bu sahanın ortasındaki iktidar, ‘’ Osmanlıca’ yı herkes öğrenecek! ‘’ buyurur. Çağın gerisine savrularak Osmanlı devrine dönmekten çekinen halk, ‘’ benim çocuğuma ölü bir dili öğretemezsiniz. ‘’ diye haykırır. Saha kenarındaki aydın kesim çaresizce Osmanlıca’ nın ne olup ne olmadığı konusunda halkı ve iktidarı bilinçlendirmeye çalışır. Sonuçta artık sabrı taşan saha oyuncusu halk, çözümü Osmanlı’ yı toptan reddetmekte bulur. Arap alfabesini kullanmış olan Osmanlı; iktidarın ve iktidar yanlılarının, Göktürk alfabesini kullanan Göktürkler; diğer kesimin geçmişi olur. Bu olay, Türk halkını sonuçta hepsi de bizim geçmişimize ait olan alfabelerle ikiye ayırır. Bir gecede herkes kendi geçmişini seçer.

Bir kez de biz tekrarlayalım, öncelikle yaygın bir kullanım yanlışlığını düzeltmekte yarar var. Osmanlıca; İngilizce, Almanca, Arapça gibi bir dil değildir. Ölü veya canlı, Osmanlıca diye bir konuşma dili yoktur. Osmanlıca diye bilinen; Türkçe sözcüklerin kâğıt üzerinde Arap harfleriyle yazılışıdır. Arapça, Farsça ve Türkçe sözcüklerin karışımından oluşan bir yazı dilidir. Doğru adı, Osmanlı Türkçesi’ dir.

Son olarak Osmanlı Türkçesi’ nin sadece Sosyal Bilimler Liseleri ve İmam Hatip Liseleri’ nde zorunlu, diğer liselerde ise seçmeli ders olarak okutulması yönünde alınan karar onaylandı. İşin siyasal yönünü bir tarafa bırakarak tarafsız olarak düşündüğümüzde Sosyal Bilimler ve İmam Hatip Liseleri için yararlı bir uygulama olabilir. Özellikle Sosyal Bilimler Liseleri hukuk, arkeoloji, sanat tarihi, tarih, edebiyat gibi pek çok alana öğrenci yetiştiren öğretim kurumları oldukları için Osmanlı Türkçesi, öğrencilerin gerek üniversite eğitimleri gerekse iş yaşamları boyunca önemli ve gerekli bir bilgi yatırımı. Örneğin Hukuk Fakültesi’ nde okuyan birçok öğrencinin meslek gereği karşılarına çıkacak eski metinleri çözebilmeleri için avuç dolusu para ödeyerek Osmanlı Türkçesi ile okuyup yazma dersleri aldıklarını biliyorum. Fakat bu dersin bu liselerde okutulmasının zorunlu olması kesinlikle tartışma konusudur. Belli branşların fakülte döneminde zaten görecekleri bu dersi lisede almaya başlamaları bir ön hazırlıktan öteye de geçemez.

Sanırım artık tarihimizle yüzleşme vakti çoktan geldi de geçiyor bile. Bizler topraklarımızda Osmanlı Dönemi’ ni yaşadık mı? Yaşadık. Osmanlı’ nın çoğu devşirmeydi veya değildi; bu dönem yaşandı ve bitti. Edebiyatımıza, dilimize, kültürümüze yansıdı. Hâlâ etkileri sürüyor. Bugün Osmanlıca konusunda böyle bir dayatma olmasaydı, Göktürkler’ den ve Türkler’ in göçebe kültürlerinden başlayarak geleneksel kültürümüzün ve Türk dilinin tarihsel gelişiminin tarafsız ve bilinçli bir şekilde öğretilmesi teklifi bunca tepki çekmezdi. Gençliğin dilimize, tarihimize sahip çıkmasının sağlanması amacıyla sadece Osmanlı Türkçesi’ nin değil, içinde Göktürkçe’ nin de yer aldığı bir ‘’Seçmeli Türk Dili Tarihi’’ dersi konsaydı bunca kaos yaşanmazdı.

Böyle bir ders düz liselerde ilgi görür mü tartışılır. Bugün İstanbul Türkçesi’ ni kusursuz okuyup yazması gereken gençlik ne yazık ki bunda başarılı olamıyor. Fakat Osmanlı Türkçesi dersi layıkıyla öğrendikleri taktirde, örneğin ‘’kâğıt’’ sözcüğündeki inceltme işaretinin, ‘’âlim’’ sözcüğündeki uzatma işaretinin neden kullanıldığını, böyle Arapça, Farsça kökenli sözcüklerin Arap alfabesiyle orijinal yazılışlarını gördüklerinde çok iyi anlayacaklar ve bir daha bu sözcükleri kolay kolay yanlış yazamayacaklar. Fakat öğrenebilirlerse... Çünkü Osmanlı Türkçesi ile okuyup yazmak Arapça’ dan çok daha zor.

Dilimiz her ne kadar sadeleşse de Arap ve Fars kültüründen gelen başta bir çoğumuzun adlarımız olma üzere günlük hayatta artık Türkçe’ den parçalanıp ayrılması imkânsız yüzlerce yabancı sözcük kullanıyoruz. Ve dilimiz bu rengârenk kültür mozaiği sayesinde büyük bir zenginliğe ve müzikaliteye sahip bir dil.

1920 – 1950 yılları arasında Osmanlı Devleti’ nin çöküşüyle başlayarak Kurtuluş Savaşı ve aynı dönemlerde dünya genelindeki millileşme hareketinin de etkisiyle millileşme süreci ortaya çıktı. Bunun sonucunda başta dil ve edebiyat olmak üzere reform içeriğinde yoğun bir sadeleşme ve millileşme, halka yönelme hareketi başladı. Bugün kullandığımız sade Türkçe’ nin o günlerin ve Mustafa Kemal Atatürk’ ün eseri olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu gerçekten hareketle tarihimizin her dönemine sahip çıkmak için özellikle eğitimcilere ve aydın kesime büyük rol düşüyor.

Dilimiz her ne kadar sadeleşse de âdeta hücrelerine kadar yerleştiği için halen kullandığımız Arapça ve Farsça kaynaklı sözcükleri tamamen yok etmenin imkânı yok. Emrivakiyle dayatılan Osmanlı Türkçesi dersi öğretmenlerce dilimizin müzikalitesini ve rengini sağlayan bu karma kültür yapımızın bilinçli bir şekilde gelecek nesle kavratılma çalışmasına dönüştürülmelidir.

Şu anda gelinen noktada önemli olan, Osmanlı Türkçesi dersini liselerde hangi branş öğretmeninin vereceği konusu olmalı. Alınan duyumlara göre Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi, Türk Dili ve Edebiyatı ve tarih branşlarındaki yaklaşık yüz elli bin öğretmene Osmanlı Türkçesi eğitimi verilmesi düşünülüyor. Bu branşlar üniversite eğitimleri sırasında bu dersi zaten gördükleri için öğretmen eğitiminde fazla bir sorun yaşanmayacaktır. Fakat dersin sorumluluğunun Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi dersi öğretmenlerine verildiği durumda onlar, aldıkları eğitim gereği doğal olarak dersi Kur’ân- ı Kerim’ e ve Arapça’ ya dayandırarak bir din dersi versiyonunda vermekten ileri gidemeyecekler. Osmanlı Türkçesi dersini bir dil ve kültür dersi olarak bugüne uyarlayacak ve öğrencilerin bu dersten azami şekilde yararlanmalarını sağlayacak  branş elbette önce edebiyat daha sonra tarih branşı öğretmenleri olacak.

Türkiye Cumhuriyeti öğretmenlerinin Osmanlı Türkçesi’ ni başta günümüzde yaygın olarak kullanılan Arapça, Farsça ve Türkçe sözcüklerin yazım kurallarına uygun kullanılması yönünde ele alarak bir dil, tarih ve kültür dersi şeklinde vermeleri durumunda bir sorun yaşanma ihtimali kalmayacağını ümit edelim. Bu noktada önemli olan, içinde bulunduğumuz durumda gençleri ne Göktürk Kitabeleri’ nden ne Fuzûlî’ den ne de Halide Edip’ ten soğutmadan sağduyulu bir şekilde tarihlerinin, edebiyatlarının ve dillerinin her dönemini aynı şekilde benimseyerek yetiştirmek olmalıdır. Elbette Ömer Seyfettin’ in değerli cümlesini unutmadan… : ‘’Lisan öyle bir vatandır ki bozulursa ne millet kalır ne de devlet. ‘’

  

 
Toplam blog
: 28
: 1805
Kayıt tarihi
: 31.07.13
 
 

İ.Ü Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ..