Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ekim '08

 
Kategori
Deneme
 

Bir hayalperestin bir günü

Bir hayalperestin bir günü
 

Duvarlardır her gün önümüze örülen, sevdiğimiz işçiler de çalışır, "Ama uzakta bir şehir vardı beni çağıran" diye düşünmeye meylettiğimizde, gördüğümüz sadece bizi seven bir duvarın önünde duran sevdiklerimizdir.

Osho, ebeveynlerin çoçuklarını gerçek bir eğilimle sevmediklerini düşünür, çünkü eğer sevselerdi özgür bırakırlardı, seçimleri ve kişilikleriyle çocuklarımız kendi hayatlarını yaşamalıydılar.

Bir insanı sevmek; asla yanından gitmesini istememek ya da gitmek istediği ülkeye biletini almak değildir, gidebileceğini ona hissetirmek ve gitmek istediğinden dolayı suçluluk duymasını engellemek ve gideceği gün gelip çattığında da ona sevgiyle el sallayabilmektir. Sevginin tam anlamı budur: "Hiç özgür olamamış birine özgürlüğünü vermek..."

Biz insanlar tuhaf perdelerin arkasından yaşarız hayatı, sevmek bir sahiplenme perdesinin arkasından, sevilmek suçluluk ve esaret perdesinin arkasından yaşanır ve kim ki "seni sevdiğim için gitme" diyorsa, gidilmelidir çünkü arkada seven biri bırakılmayacaktır nasıl olsa.

Ailemi, "bir büyük din" gibi gördüm her zaman, ve öyle bağımlı yaşadım yıllardır... Bu bağımlılık benim hayatımın 24 senesini kör ve sağır ve dilsiz ve topal geçirmeme sebep oldu, şimdi ise hep özlemini duyduğum ülkelerin göklerini görmek istiyorum fakat ailem bir kesik diş gibi bir kırık kemik gibi ne yanıma dönsem batıyor. Tanrım böyle olmamalıydı; aile dediğin, zincirlerini ellerine, kollarına, ayaklarına, ruhuna, aklına, hayallerine dolayan bir yaratık gibi.

Bizim ailede büyük lafları olan bir ben varım. Bu laflar büyük duyguların ve hayallerin meyvesi fakat hep yordular beni ve hep yara aldım bu hayallerimden ötürü ben.

Albino timsahının öyküsünü bilir misiniz?

Timsahlar böyle sürü halindeler ya ( aile gibi ), avlanıyorlar, su aygırlarını avlamak kolay iş değil, içlerinden birini öncü olarak gönderiyorlar. Bu timsah bedeninin rengi ötekilerden farklı olan albino timsahtır, hasta ve tuhaf biridir, ölse de sürü için bir kayıp değildir. Gider ve su aygırları onunla mücadele ederken timsah sürüsü saldırır. Tabi albino timsah ölmüştür, sürü bir taraftan avlarını yerken diğer taraftan da ölen arkadaşları için göz yaşı dökmektedir. Fakat meşhurdur bilirsiniz "timsah gözyaşları"... Ne avı için ne de albino için akar o yaşlar. Bir tek sindirirken eti, fizyoloji göz yaşı salgılar.

Hikaye böyle, ailemin albinosu da benim. Beni öyle öncü kuvvet falan yapmazlar ama tuhaflığımdan ötürü hep için için kin duyarlar bana, kinlerin dışa vurumu "duvarlardır"... Duvarlar örerler bana, onlara benzemem için. Albinoyum ben, gerekirse ölürüm.

Bugün bir adam gördüm ( söylemesi ayıp ) ( yoo niye ayıp olsun ) bildiğiniz bir adam işte, fakat ama öyle bir adam, işte ben gördüm ve bu yazıyı yazıyorum, o adam bana, Allahın her günü hayallerini bir evcil hayvan gibi besleyen bir insan olduğumu hatırlattı. Hayalperest olduğumu ( perest, birleştiği kelimeye _tapan, tapınan, taparcasına seven_ anlamları katan farsça bir sonektir. ) ( yoo hayallerime tapmam, aciz olan hiç bir şeye tapmam ) hatırladım ve bu yüzden kabul görmediğimi_aile senatosunda_

Adamı görünce hayalim şu oldu ( yok artık diyecekseniz, baştan söyleyeyim küserim ) :

Keşke şu arabadan inse ve gelip bana dese ki: Benimle evlenir misiniz.
:):):)

Hayallerime boğularak evime geldim ve bu yazıyı yazıyorum, a yooo yazmazdan evvel mutfağı süpürdüm ve süpürürken şu gerçeği acıyla farkettim:
Uzun zamandan beri hayallerim yoktu, ya da peşinden koşacağım bir hayalim yoktu. Demek ki uzun zamandır yaşamamıştım.

Sevdiğimiz insanların yanında olmak her zaman huzurla tamamlanmış bir ömür bırakmaz avuçlarımıza, görmediğim insanların, koklamadığım havaların, yapmadığım yolculukların boşluğu dolduracak ellerimi bilirim ve o avuçlarla gömülmek istemiyorum.

Suçlayıcı bir bakıştan, imalı bir sözden, kırılan bir kalpten daha önemlidir hayat, kendi kişisel ve öp özgür hayatımız...

Yakında bir dinden çıkacağım ( öyle dua ediyorum inandığım dinin allahına )
O dini hep sevgiyle anacağım.

Şimdi inandığım masalları düşünüyorum, hepsini annem anlatmıştı bana, artık kendi masallarımı anlatacağım, absürd ve çılgın masallar ( Harikalar diyarının Alice' i gibi ) uzak, küçük_büyük dünyalarda yumurtalı masallar:)
Simyacı der ki: "Sen inandığın ve çok istediğin zaman tüm evren sana yol açacaktır." Şimdi evrenin yollarını açmasını bekliyorum sonsuz inanıyorum hayallerime.

 
Toplam blog
: 30
: 1362
Kayıt tarihi
: 19.07.08
 
 

Antalya'da yaşıyorum, bir dönem İzmir'de de bulundum, iyi ki bulundum. Türk Dili ve Edebiyatı mezunu..